Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (117)
Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey’in Filistin Hezîmetine dâir 1918’deki neşriyâtı, 1950’deki neşriyâtını da daha inandırıcı kılıyor
Mündericât kısmında “Üçüncü Bölüm” olarak isimlendirilmemiş
olsa dahi, Celil Bozkurt’un kitabının böyle bir Bölümü vardır ve burada Cevâd
Rifat’ın Tasvîr-i Efk̃âr’daki
“Sûriye Hezîmet-i Fecîası ve Sebebleri (Fecî Sûriye Hezîmeti ve Sebebleri)”
başlıklı makâle dizisinin 14 Tefrikası, Latin harflerine çevrilerek
nakledilmiş, bunlara, ayrıca, bütün tefrika sayfalarının birer fotoğrafı il̃âve edilmiştir.
Müellif, Cevâd Rifat’ın –bildiğimiz kadarıyle- ilk neşrinden
sonra tekrâr neşredilmemiş olan ve mechûl̃ kalan, hattâ künyelerini dahi vermediği için
mevcûdiyetleri hakkında şüpheye düşülen mezk̃ûr makâlelerini –bunların dilini değiştirerek tahrîf
etmek gibi bir büyük günâhtan kaçınarak- gün ışığına çıkarmakla çok hayırlı bir
hizmet yapmış, onun şahâdetine kuvvet kazandırmıştır. Hak̆îkat̃ Dâvâsına bu büyük
hizmeti sebebiyle Celil Bozkurt’a müteşekkiriz.
Artık, Bozkurt’un neşriyâtı sâyesinde biliyoruz ki rahmetli
Cevâd Rifat, Velîd Ebüzziyâ’nın Tasvîr-i
Efk̃âr’ının 23 Teşrînisânî il̃â 17 K̃ânûnuevvel
1918 târihli nüshalarında, 14 Tefrika hâl̃inde, “Sûriye Hezîmet-i Fecîası ve Sebebleri”
başlıklı bir tedk̆îk̆ neşretmiş, bunda, kendi
müşâhedelerine istinâden, bu fecî hezîmeti tahlîl ve sebeblerini îzâh etmiye
çalışmıştır.
(Bozkurt 2019:
122)
Tasvîr-i
Efk̃âr’ın 23 Teşrînisânî (Kasım) 1918 târihli
nüshasında, Cevâd Rifat’ın –büyük târihî kıymeti hâiz- “Sûriye Hezîmet-i
Fecîası ve Sebebleri” başlıklı tedk̆îk̆inin ilk tefrikası…
***
Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey, bu makâle dizisinde, 7. Ordunun
dîğerlerine haber vermeden cepheyi terkettiği için 8. Ordunun İngiliz-Siyonist
Ordusu tarafından kuşatılıp imhâ edilmesi gibi bir vâkıadan bahsetmiyor. Bunu,
Mütâreke devri şartlarında mahzûrlu görmüş olsa gerek. Buradaki îzâhatına
nazaran, 8. Ordu, kendisinden kat-be-kat üstün düşman kuvvetlerinin taarruzuna
uğramış, onlarla başa çıkamıyarak mağlûb düşmüştür:
“Düşman kısm-ı
külliyesi, fâik̆
topçusu ve gâyet kudretli suvâri kıtaât̃ile
Sekizinci Orduya taarruz etdi.
“Bu Ordunun
karşısına yığdığı topçu kuvvetleri ve vesâit-i harbiye o kadar çok ve fâik̆iyet-i adediyesi o kadar
müdhiş idi ki bu Ordunun kahraman Kumandanı ve kahraman kıtaât̃inin bütün mukâvemet ve
azîm fedâk̃ârlıkları
kırılmış idi.
“Sekizinci Ordu,
bu sûretle mağl̃ûb
edildikden ve kıtaât̃i
müdâfaa mevzilerini vatanları için kendilerine mezar yapdıkdan sonra, bu Ordu
cephesi, k̃âmilen
düşman tarafından işgâl̃
edildi.” (Bozkurt 2019: 81-82’den naklen)
Bu pasajda dikkat̃i
çeken pek mühim bir husûs, onun, 8. Ordunun “sâhilden hücûma uğrıyarak”
“kuşatılıp” imhâ edildiği gibi (gayr-i mantıkî) bir tesbîtte bulunmaması veyâ
iddiâ ileri sürmemesidir…
Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey’e nazaran “Fecî Filistin Hezîmeti”nin umûmî
sebebleri
O, tedk̆îk̆inde, esâs îtibâriyle, Filistin
Harbindeki mağl̃ûbiyetin
umûmî sebebleri üzerinde duruyor; bâhusûs şunları bahis mevzûu ediyor:
“(Harbe
hazırlıksız yakalandığımız ve imk̃ânlarımız
fevkal̃âde kıt
olduğu için) tedâfüî harb yapmamız l̃âzım
geldiği hâl̃de
(Sarıkamış ve Süveyş Kanalı’nda olduğu gibi) taarruzî muhârebelere kalkışmamız,
vezâif-i sıhhiyenin adem-i intizâmı, hey’et-i zâbitânın lâyıkıyle teşvîk ve
tergîb ve teşcî edilmemesi (bu meyânda, kendilerinin ve bilhassa yardım eli
uzatılmıyan âilelerinin ihtiyâc içinde kıvranması), Ordunun tâlim ve terbiye-i
askeriyelerinin fevkal̃âde
noksan olması (hâl̃buki
tâlim ve terbiye edilmemiş askeri muhârebeye sevketmek, cinâyettir; onları
düşman karşısına göndermek, mezbahaya göndermek demekdir), iâşedeki
kifâyetsizlik, intizâmsızlık, hattâ yolsuzluk, Almanların Türklere tahakkümü,
birincilerin ikincilere nisbetle dâimâ imtiyâzlı statüde bulunması gibi…”
(Bozkurt 2019: 89-91, 105’ten naklen)
“Almanların Cephedeki ihâneti”
Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey, bu son vâkıa hakkındaki
müşâhedesini çok acı bir cümleyle ifâde ediyor:
“Birkaç kişinin
ihtirâsına kurban olan bütün Türkler, kendileri için serbest olmak l̃âzım gelen Türk toprağı
üzerinde, Almanların Afrika müstemlek̃âtındaki
nîm vahşîler gibi esîr farzediliyordu.” (Bozkurt 2019: 119’dan naklen)
Bunun da ötesinde, Almanları düpedüz “ihânet”le ithâm ediyor
ve ithâmını şahsî müşâhedelerine istinâd ettiriyor. (Bozkurt 2019: 34-37,
100-101, 110-119’da)
İttihâdcı hâinler her biri bir cihân değer askerlerimizi nasıl heder
ettiler?
Rahmetli Yüzbaşı Cevâd Rifat Bey’in fevkal̃âde kıymetli târihî
şahâdetinden şu iki pasaj, MRİTK (Macedonia Risorta –Maçedonya Risôrta- İttihâd
ve Terakkî Komitası)’nın Milletimizi ne elîm bir vazıyete düşürdüğünün ve aslâ
girmememiz l̃âzım
gelen bir harbde insanlarımızı nasıl ziyân ettiğinin vesîkalarıdır:
“[Celâl Nûrî’nin
neşrettiği] Âtî sütûnlarında,
muhterem Subhî Nûrî Bey diyor ki:
‘Vatanın bağrından
kopan Sûriye’mizi kurtarırken, biz, zavallı Mehmedciklerimizi aç ve çıplak
bırakdık. Menziller zahîre ve techîzât dolu iken mânâsız bir kırtâsiyecilik
yüzünden Mehmedciklerimiz aç ve çıplak idi. Cephedeki zâbitlerimiz de
Mehmedciklerimiz gibi perîşân idi. Ric’at̃de yakmağa mecbûr olduğumuz develer dolusu erzâk ve
techîzâtımızı eğer askerlerimize tevzi ede idik, ne Sûriye elden gider, ne de
Türklük bu kadar hak̆îr
ve zelîl olurdu.’
“Subhî Nûrî
Beyefendinin âmâk-ı rûhundan çıkan şu sözler ne kadar doğru, fakat ne kadar
acıdır! Ankara’nın veyâ Erzurum’un herhangi bir köyceğizinden, âilesinden,
çiftinden, çubuğundan ayrılıp da Maan’ın çıplak ve kumlu sahrâlarına,
Şerîa’nın, Bahr-i L̃ût’un
cehennemî vâdilerine zafer-i nihâî terâneleriyle yolladığımız Mehmedlerin bil̃âpervâ fedâ etdikleri,
akıtdıkları kanlarına mukâbil filhak̆îka
doğru dürüst bir lokma ekmek ve hattâ bâzan birer yudum su, üstlerine başlarına
birer kat elbise veremedik!” (Bozkurt 2019: 104’ten naklen)