Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (126)

Bu husûstaki tafsîl̃âtı ve herhâl̃de daha doğru bilgiyi Iraklı General̃ Şükrî Mahmûd Nedîm‘de buluyoruz. Buna göre, bahis mevzûu mültecî, “Taarruzdan bir gün evvel 8 inci Orduya sığınan İngiliz Ordusundan bir er” değil, İngiliz Ordusuna zoraki dâhil edilmiş olduğu anlaşılan Hindli bir Müslüman çavuştur (Allâh ona ganî ganî rahmet etsin!) ve Taarruzdan “bir gün değil, iki gün evvel Osmanlı Ordusuna ilticâ etmiştir.

Bu noktada, Yüzbaşı Cevâd Bey’in verdiği şu mâl̃ûmât husûsî bir ehemmiyet kazanıyor:

“Ordu karargâhında bulunan Hint Müslümanları Reisi Abdurrahman Reyyad Bey (şimdi İstanbul’da zannederim Genelkurmay emrinde bir vazife görmektedir), Hint Müslümanlarına hitaben bir beyanname yazarak, bütün din kardeşlerimizin, dindaşlarına silâh atmaktan vazgeçerek saflarımıza iltihak etmelerini bildirdi. Bu beyanname tayyarelerle düşman hatlarına atıldı.” (Cevat Rifat Atilhan, “Görünmeyen İnkılâp”, Büyük Doğu, 27.10.1950, sayı 32, s. 10, Tef. No 8)

 

WhatsApp Image 2023-03-14 at 15.29.44.jpeg

(https://www.alamy.com/stock-photo/palestine-1918.html?sortBy=relevant; 7.2.2023)

1918’de, Filistin Cephesinde, müstemleke Hindistan’dan getirilip İngiliz-Siyonist Ordusuna katılan Hind askerlerinden bir intibâ…

Bunlardan Müslüman bir çavuş, İsl̃âm gayretiyle, Osmanlı 8. Ordusuna ilticâ edip 19 Eyl̃ûl̃ 1918’de başlıyacak nihâî İngiliz-Siyonist Taarruz Pl̃anını ifşâ etti; l̃âkin Yıldırım Ordular Grup Kumandanı General Von Sanders, sudan sebeblerle, bu hayâtî istihbârâta îtibâr etmedi! Neden?

***  

 

Nitekim, 8. Orduya ilticâ eden mezk̃ûr Müslüman Hindli Çavuş da, bunu, Müslümanlık gayretiyle yapmıştır (ki, bu husûs bilinmeyince, bir “İngiliz eri”nin nîçin böyle bir ihbârda bulunduğu da anlaşılmaz kalıyor). Müslümanın Müslümanın kanını akıtmasını kabûl̃ edemiyen bu sahîh Müslüman, sâdece nihâî taarruzun başlamak üzere olduğunu değil, üstelik, nasıl cereyân edeceğini (“taarruz mihverini”) de ifşâ etmiş, ne yazık ki, Yıldırım Orduları Grup Kumandanı (Yahûdi asıllı Alman General̃i) Liman Von Sanders, bu hayâtî ifşââtı hiç kaal̃e almamış ve Ordumuzun fecî hezîmetinin başlıca mes’ûl̃lerinden biri olmuştur:

“17 Eylül (1918) günü, sahilde konuşlandırılan Türk kıtaatlarına bir Hintli Müslüman çavuş sığınır. Müslüman olduğu için Türklere silâh çekmenin kendisini son derece rahatsız ettiğini ifade eder ve İngilizlerin taarruz mihveri hakkında geniş bilgi verir. Taarruz başlamadan önce Türk savunma mevzilerinin yoğun bir bombardımana maruz bırakılacağını belirtir.

“Hintli çavuşun verdiği bilgiler ışığında, 22 inci Kolordu Komutanı Rafet Bey, İngilizlerin bomba ve cephaneliklerini boş mevzilere sarf etmelerini sağlamak amacıyla, kıtaatlarını geri hatlara çekmeyi önerir. Ancak Yıldırım Orduları Grubu Komutanı General von Sanders, Hintli çavuşun bu islâmî şuurunu anlayamaz [???] ve Biirü’s Sebi harekâtındaki çanta hâdisesini ileri sürer ve Rafet Bey’in geri hatlara çekilme önerisini reddeder. Hintli çavuşa, İngiliz istihbaratının bir ajanı olarak bakılır.” (“Tuğg.” Şükrî Mahmûd Nedîm –ismi “Şükrü Mahmut Nedim” şeklinde iml̃â edilmiştir-, Filistin Savaşı (1914-1918), Arabcadan Tercüme Eden: Abdullah Es, Ankara: T.C. Genel Kurmay Başkanlığı Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yl., 1995, s. 145)

Von Sanders, basîretsiz mi, hâin mi?

Mîrlivâ Nedîm’in, Von Sanders’in bu cephedeki umûmî tavrına dâir değerlendirmesi de şâyân-ı dikkat̃tir:

“…General Sanders[in] düşman İngilizlerin gerçek niyetlerini anlayamaması veya tahmin edememesi ve birlik komutanlarından örneğin 27 nci Kolordu Komutanı Rafet Bey’den, 8 inci Ordu Komutanı Cevat Paşa’dan gelen İngilizlerin gizli niyetleriyle ilgili bilgi[yi] ve gerilerde güçlü bir savunma hattına çekilme önerilerini reddetmesi büyük bir tarihi yanılgı [???] olarak değerlendirilmektedir.

“Türk komutanlarının Sanders’e önerdikleri geriye çekilme teklifi en geçerli çözümdü. Zira İngilizler, Türklerin birinci savunma hatlarını yardıktan sonra, daha geride Türklerce oluşturulmuş güçlü bir ikinci hatta takılabilirlerdi. İkinci hattı yarmak için yeniden taarruz plânı hazırlamaları gerekirdi. Böyle bir durumda, Türkler zaman kazanacaklar ve dağınık halde bulunan birliklerini yeniden toparlamaya imkân bulacaklardı. Zayiatları asgari düzeyde kalacaktı.

“Yine Sanders’e yöneltilen ikinci eleştiri, Karmaldağ silsilesindeki Ebu Şos ve Masmas geçitlerini güçlü kıtaatlarla tutamaması, 8 inci Türk ordusu’nun çok kritik durumunu görememesi ve İngilizlerin aldatmalarına kanarak esas taarruz mihverinin Doğu Şeria’ya edileceğine inanmasıydı.” (Nedîm 1995: 163)]

Doğrusu, bu hâlin, sırf Von Sanders’in basîretsizliğinden ileri geldiği şeklindeki bir îzâh, insana hiç inandırıcı gelmiyor…

Von Sanders’in “basîretsizce tedbîrsizliğine” (yoksa ihânetini mi demeliyiz?) rahmetli Cevâd Rifat da, dikkat̃i çekiyor:

“Esâsen bu Orduların [8., 7. ve 4. Orduların] Kumandanı olan Liman Fon Sanders Paşa, ne ordularını vaktiyle geri çekmeği ve ne de evvelden gerilere ikinci ve üçüncü birer hatt-ı müdâfaa ihzâr ve tutunmak kâbiliyetini tedk̆îk̆ ile vesâit-i müdâfaa ihzâr etmemişdi. Mâl̃ûmdur ki Yafa’dan Salt’a ve Amman’dan Medîne’ye kadar olan cebhe pek genişdir ve bu kadar zayıf bir kuvvetle elde tutulamaz.

“Her hangi bir mül̃âhaza üzerine elde bulundurmağa mecbûr olduğumuz o gayr-i tabiî cebheden sonra bârî gerilerde evvelkiye nisbetle fevkal̃âde dar olan hatlarda tutunmak esbâbı ihzâr edilse idi!” (Cevâd Rifat, “Sûriye Hezîmet-i Fecîası”, Tasvîr-i Efk̃âr, 24-25 Teşrînisânî 1334, 2. Tefrika; Bozkurt 2019: 83’ten naklen)