Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (131)
Acabâ bu niyet kuvveden fiile çıktı mı?
Yine
de onun, kendisinden çok evvel başlamış İstikl̃âl̃ Mücâdelesinin başına
geçmeyi henüz düşünmediği bir zamanda, “İngilizlerle anlaşmıya” çalıştığı,
onlardan, kendisini Anadolu’ya “Vâli” tâyîn etmelerini istediği biliniyor…
(Lord Kinross, Atatürk; Bir Milletin Yeniden Doğuşu, İstanbul: Sander Ye., Necdet Sander
tercümesinin 1981 baskısı, ss. 231-232; tafsilât için Yeni Söz, 23.3.2019/183’e mürâcaat)
Dîğer taraftan,
İngiliz-Siyonist Kuvvetleri Kumandanı General Allenby, -herhâl̃de himâye endîşesiyle- “7.
ve 8. Orduların tamâmının sil̃âhları ve nakliye vâsıtalarıyle
ele geçirildiğini, bunların artık nâmevcûd olduğunu” iddiâ ederken
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Megiddo_Muharebesi_(1918);
16.1.2023), açıkça
yalan söylüyor: Tamâmıyle olmasa da kısm-ı âzamıyle yok olan, 8. Orduydu; 7.
Ordu nisbeten az zarârla kurtulmuş, 4. Ordu ise, inhil̃âl̃ etmişken, müteâk̆iben, büyük bır kısmıyle
tekrâr toparlanmıştı.
Mustafa Kemâl̃, “31 Teşrinievvel 1918 de
Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığına” tâyîn edildi. Herhâl̃de bu, mevhûm bir askerî
kuvvet değildi; esâsı, 7. Ordudan, bak̆iyesi, 4. Ordudan meydana
geliyordu. Bu kuvvet, o muazzam fel̃âket şartlarında dahi,
Mustafa Kemal̃’in, Kumandanlığına tâyîniyle iftihâr ettiği Yıldırım
Orduları Grupuydu:
“31 Teşrinievvel 1918 de
Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığına geçti (Res. 11).
“Artık Osmanlı Ordusunun ve
Türk milletinin ümit bağlayıp kurtuluş yolunun açılmasını kendisinden beklediği
tek bir adam vardı: Mustafa Kemal.”
Bu
pasajda, “Grup Kumandanlığına geçti” ifâdesi hassaten dikkati çekiyor: Sanki o,
kendi başına buyruk bir “üstün şahsıyet”tir de istediği makâmı işgâl etmekte,
istediğini yapmaktadır… Cümlenin sonunda da kitabın sonundaki 11. Resme atıf
vardır: Kısa bir müddetle “Yıldırım Orduları Grup Kumandanhlığına geçince”
büyük bir iftihâr hissiyle çektirilmiş ve kitaba konulmuş üniformalı, pek
gösterişli bir resim…
Ya
bu tâyîn ne zaman olmuştur? Mustafa Kemâl̃’in, kendisinin hiçbir
mes’ûliyetinin olmadığı iddiâsıyle mahk̃ûm ettiği 30 Teşrînievvel
1918 Mondros Mütârekesi’nden bir gün sonra!
Hemen
sonrasında, “Artık Suriye şimalinde yapılacak ciddî bir iş kalmadığından,
İstanbula geliyor”… Hep karârı o veriyor, kimse ona emir vermiyor…
Bu
mütekebbir üslûb, metinde tevâlî edip gidiyor: “Bu sırada, o zaman Veliaht
bulunan Vahdettin Efendi ile birlikte Alaman Umumî Karargâhına gitti…” Sanki
Velîahd onun arkadaşıdır da, ortak bir karârla, gezmiye çıkmışlardır!
(Sabataî-Farmason Câmiası hakkında, dîğer 19.-20. asır Pâdişâhları gibi
inanılmaz bir gaflet içinde bulunan) Vahîdüddîn Han onu kendine “Yâver”
yapmamıştır; “Yâver” tâbirini kullanmaktan hassaten kaçınıyor! Kezâ:
“Vahdettinin ısrarı üzerine Mustafa Kemal Paşa, Palestin cephesinde bulunan VII
inci Ordu Kumandanlığını ikinci defa olarak aldı”… En büyük âmiri olan
Pâdişâhından ne kadar da l̃âubâlî bahsediyor:
“Vahdettin”! Ve Vahîdüddîn Han, (hep inanılmaz, hattâ affedilmez bir gaflet
eseri olarak) onu VII. Ordu Kumandanı tâyîn etmemiştir de, o, bu vazîfeyi, l̃utfen “almış”, kabûl̃ buyurmuştur! İlh…
Büyük ihânet ve dirâyetsizliklerle mahva
sürüklenmiş Yıldırım Ordularının bir haftalık Grup Kumandanı Mustafa Kemâl̃, bu sıfatla çektirdiği fotoğrafta
üniformasıyle poz veriyor… Bir başka pozu da, Tarih IV kitabına dercedilmiş “11. Resim”dir…
***