Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (175)
“Irkın ictimâî hasletlere hiçbir têsîri yoktur; Türk
terbiyesiyle büyümüş, Türk mefk̃ûresine hizmet eden herkes Türkdür”
“Bu mütâl̃aalardan çıkaracağımız amelî netîce şudur: Memleketimizde
vaktiyle dedeleri Arnavudluktan yâhûd Arabistandan gelmiş milletdaşlarımız
vardır. Bunları Türk terbiyesiyle büyümüş ve Türk mefk̃ûresine çalışmayı îtiyâd
etmiş görürsek sâir milletdaşlarımızdan hiç tefrîk̆ etmemeliyiz. Yalnız saâdet
zamânında değil, fel̃âket zamânında da bizden ayrılmıyanları nasıl
Milletimizden hâric tel̃âk̆k̆î edebiliriz? Husûsile, bunlar arasında
milletimize karşı büyük fedâk̃ârlıklar yapmış, Türklüğe büyük hizmetler îfâ
etmiş olanlar varsa, nasıl olur da bu fedâk̃âr insanlara (siz Türk değilsiniz)
diyebiliriz?
“Filhak̆îka, atlarda şecere aramak l̃âzımdır, çünki bütün mezîyetleri
sevk̆itabiîye müstenid ve irsî olan hayvanlarda ırkın büyük bir ehemmiyeti
vardır. İnsanlarda ise, ırkın ictimâî hasletlere hiçbir têsîri olmadığı için,
şecere aramak doğru değildir.
“Bunun ak̃sini meslek ittihâz edersek, Memleketimizdeki münevverlerin ve
mücâhidlerin birçoğunu fedâ etmek ik̆tizâ edecekdir. Bu hâl̃, câiz olmadığından
(Türküm) diyen her ferdi Türk tanımaktan, yalnız Türklüğe hıyâneti görülenler
varsa, cezâlandırmaktan başka çâre yoktur.” (Ziyâ Gökalp, Türkcülüğün Esâsları, –metnin iml̃âsını
Târihî Türkcemize uyarlıyarak- Eskişehir: Anadolu Üni. Yl., Temmuz 2019, ss.
13-14, 18-21 ve İstanbul: Varlık Yl., Mayıs 1968, ss. 15-16, 19-21’den naklen)
Bir Nihal Atsız – Mehmed Âkif mukâyesesi
Ziyâ Gökalp gibi Mehmed Âkif de Atsız’ın (“Mehmet Âkif”
başlıklı makâlesinde) takdîrle yâdettiği bir şahsıyettir:
“Akif, şair, vatanperver ve karakter adamı olmak bakımından mühimdir. Şairliğine kimse itiraz edemez. Onun oldukça bol manzum eserleri arasında öyle parçalar vardır ki Türk edebiyatı tarihinde ölmez mısralar arasına girmiştir.
“Vatanperverliği, tam ve tezatsız bir vatanperverliktir. Akif, sözle vatanperver olduğu halde fiille bunu tekzip edenlerden değildi. Vatanperverane şiirler yazdığı halde en sefil bir namert ve en rezil asker kaçağı hayatı yaşayanlar henüz aramızda bulunduğu için Akif’in vatanperverliği yüksek bir değer kazanır.
“Karakter adamı olmak bakımından ise Akif eşsizdir. O, daima bulunduğu kabın şeklini alan bir mayi veya cıvık bir halita değil; şeklini sıcakta, soğukta, borada, kasırgada muhafaza eden katı bir cisimdir.” (https://huseyinnihalatsiz.com/makale/mehmet-akif/; 13.3.2023)
“Türk edebiyâtı târihinde ölmez mısrâlar”ıyle anılan müstesnâ bir şâir… “Tam ve tezâdsız bir vatanperver…” “Seciye adamı olmak bakımından eşsiz…”
Öyleyse bu fevkal̃âde vasıflara sâhib üstün şahsıyet, milliyet mes’elesinde ne söylüyordu ve kendisi hangi “ırk”tandı?
Okuyoruz:
“İşte, ey unsur–u isyân, bu elîm
izmihl̃âl̃,
Seni tahrîk eden üç beş alığın
mârifeti!
Ya neden beklemiyordun bu rezîl
âk̆ibeti?
Hani, milliyyetin İsl̃âm idi?
Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a
milliyyetine!
“Arnavudluk” ne demek? Var mı
Şerîat̃te yeri?
Küfrolur başka değil, kavmini
sürmek ileri!
Arabın Türke; L̃azın Çerkese,
yâhûd Kürde;
Acemin Çinliye rüchânı mı varmış?
Nerde!
Müslümanlıkta “anâsır” mı olurmuş?
Ne gezer!
Fikr–i kavmiyyeti tel’în ediyor
Peygamber!
En büyük düşmanıdır rûh–u Nebî
tefrikanın;
Adı batsın onu İsl̃âm’a sokan
kaltabanın!
Şu senin âk̆ibetin bin bu kadar
yıl evvel,
Sana söylenmiş iken doğru mudur
şimdi cedel?
Artık ey Millet–i merhûme, sabah
oldu uyan!
Sana az geldi Ezânlar diye, ötsün
mü bu Çan?
Ne Arablık, ne de Türklük kalacak
aç gözünü!
Dinle Peygamber–i Zîşân’ın il̃âhî
sözünü!
Türk Arabsız yaşamaz, kim ki ‘yaşar’
der delidir!
Arabın Türk ise hem sağ gözü, hem
sağ elidir!
Veriniz baş başa; zârâ sonu
hüsrân–ı mübîn;
Ne Hil̃âfet kalıyor ortada
bill̃âhi, ne Dîn!
“Medeniyyet...size çoktan beridir
diş biliyor;
Evvela parçalamak, sonra da yutmak
diliyor.
Arnavudlar size ibret olacakken,
hâl̃â
Ne bu şûrîde siyaset, ne bu fâsid
dâvâ?
Görmüyor gittiği yanlış yolu,
zannım çoğunuz....
Size rehberlik eden haydudu artık
kovunuz!
Bunu benden duyunuz, ben ki evet,
Arnavudum...
Başka bir şey diyemem; işte
perîşân yurdum!” (6 Mart 1913)” (Mehmed Âkif, İstiklâl Marşı’nın 100. Yılında Mehmet Âkif Ersoy Şiir Külliyatı;
Safahât, Hazırlıyan: Necmettin Turinay, Ankara: TBMM Yl., Mart 2021,
“Hakkın Sesleri” kitabı, ss. 550-551)
Hayfâ ki Atsız, onca takdîr ettiği iki büyük millî şahsıyetimizden
de feyizlenememiş, Irkçılık gibi sâdece l̃ânetle zikredilecek bir fikre
saplanıp kalmış, ömrünü bu bâtıl dâvâ uğrunda ziyân etmiştır!
(https://phebusmuzayede.com/16472-; 12.12.2022)
Nihal Atsız
(ortada), 3 Mayıs 1952'de Türk Milliyetçiler Derneği'nin tertîb ettiği “Türkçülük
Günü Kır Gezisi esnâsında, (Baytâr, müteaddid fikrî risâlenin ve bu meyânda Üç Büyük Tehlike : Siyonizm, Komünizm, Farmasonluk’un -İstanbul:
Altınışık Yl., 1968, 17 cm, 56 s.- müellifi, Şâir, Dâvâ Adamı) İsmail
Hakkı Yılanlıoğlu (Atsız’ın sağında) ve Târih Prof. Dr. Hüseyin Namık Orkun ile
sohbet ederken… Bu üç
şahsıyet de, TMD’nin, 28 Ekim – 2 Kasım 1951 günlerinde Ankara’da tertib ettiği
fikrî-ilmî müzâkere toplantısının iştirâk̃cileri arasında yer alıyordu... (TMD’nin
dünyâ görüşünün ve mücâdele stratejisinin ana hatlarının tesbît edildiği bu
toplantı hakkında yukarıda îzâhat vermiştik.)
***
Nihal Atsız’ın Irkçılığı TMD’nin
dünyâ görüşüne de zıddı
Yukarıda tafsîl ettiğimiz vechiyle, 30 civârında ilim ve fikir adamımız, Türk Milliyetciler Derneği’nin dâveti üzerine ve umûmî esâslarıyle Dernek’in dünyâ görüşünü ve mücâdele hattını tesbît etmek maksadıyle, 28 Ekim - 2 Kasım 1951 târihlerinde, Ankara’da bir araya gelmişlerdi. Nihal Atsız da, bu güzîde ekipe dâhildi. Milliyet mes’elesi hakkında ulaştıkları en mühim bir netîce, -haklı olarak- “vebâ kadar” tehlikeli görülen Irkçılığın en kat’î bir ifâdeyle reddi idi:
“Milliyetçiliğin, benzer veya ona muarız ideolojilerle münasebeti bahsinde esaslı neticelere varılmıştır: Rasizm şeklinde imtihanını vermiş olan ırkçılıktan bugünkü milliyetçilerimizin vebadan kaçar gibi çekinmeleri lüzumu kesin olarak kararlaşmıştır.”