Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (185)

- “…Bilinmelidir ki hürriyet ve şeriat (insanoğlunun haysiyeti kavramının çağdaş içeriğine inkâr kabul etmez biçimde aykırı olan şeriat ilkeleri) beraber yürüyemez ve laiklik olmadan insan haklarına dayalı demokrasi –hele bu ülkede- düşünülemez. Kimse Türk Silâhlı Kuvvetleri'ni Atatürk ilkelerine bağlılığından ötürü kınama gafletine düşmesin. Aksine, herkes, hürriyetçi demokrasinin ne olduğunun farkındaysa, laiklik çizgisinde hizaya gelme dirayetini göstersin.” (Coşkun Kırca’dan, Milliyet, 5.12.1990, s. 10) [İlhan Arsel gibi Coşkun Kırca’nın da, “Şerîat” tâbirini “İsl̃âm”ın müterâdifi olarak kullandığına dikkat̃ edilmelidir…] “…Bazı milletvekilleri, Yüksek Öğretim Kanunu'nu değiştirmek suretiyle, çağ dışı kadın kılıklarını, bütün öğretim kurumları gibi, görevleri kızlarımıza bu kılıkların insan hürriyeti ve haysiyetiyle bağdaşmadığına ilişkin Atatürk ilkesini öğretmek olan yüksek öğretim kurumlarında –Anayasa Mahkemesi'nin bağlayıcı kararına rağmen- yeniden caiz kılmak amacına hizmet edeceklerini sanmışlardır. […] Hayır beyler! Size alışmayacağız. Siz, Atatürk'ün önünde er veya geç başınızı eğeceksiniz.” (Coşkun Kırca’dan, Milliyet, 21.10.1990, s. 13)

- “Prof. Dr. İlhan Arsel, yobaz düşünceye karşı cesur mücadelesini sürdürüyor. Geçen yıl, ‘Şeriattan Kıssalar’ başlıklı çarpıcı bir çalışma yayınlamıştı. Bu eser, akla dayanması gereken çağdaş yönetimin köktendinci yöntemlerle niçin yürütülemeyeceğini ayan beyan gösteriyor. Şimdi ‘Şeriattan Kıssalar II’ çıktı.” (Talat Halman’dan, “Doğrusu – İğrenmeler / İftiharlar”,  Milliyet, 7.5.1997, s. 23)

- “Atatürk'ün, mucize olarak şeriat bataklığından kurtarıp akılcılığa, müspet ahlaka, vicdan  ve benlik duygusuna ve çağdaş uygarlığa ulaştırdığı Türk toplumu bugün, mübtezel çıkarlar uğruna her şeyi din açısından ölçüye vuran şer temsilcilerinin pençesindedir. Şeriatçılar, görülmedik bir pespayelikle, sinsi ve hileli usullerle devlet yönetiminin kilit noktalarını ve bu arada laikliğin silahlı teminatı olan orduyu ele geçirme hevesindedirler. İnsanlarımız, tıpkı Cumhuriyet döneminden önce olduğu gibi, şeriatın insan beynini kemirici, aklı ve mantığı kemirici, düşünme gücünü yitirici, özgürlük duygusunu yok edici, yaratıcı zekâyı körletici, insan varlığını ‘kul’ kertesine indirici, kadınları küçültücü ve daha doğrusu insan varlığını her türlü gelişme olasılığından uzak kılıcı verileriyle eğitilmekte, aklen ve ruhen şekillendirilmektedirler. Bu felaketli gidişi önlemenin tek yolu, akılcılığın seslenişine kulak verip, laikliğe ve Atatürk devrimlerine sarılı olarak şeriatçının yalan kökenli sahte saltanatına ve aydınlığa başkaldıran başıboş saldırılarına karşı savaşım vermektir. Bu savaşımı verebilmek için, her şeyden önce İslam şeriatının içyüzünü, daha doğrusu özünü öğrenmemiz ve öğretmemiz, şeriat verilerini akıl süzgecinden geçirecek cesareti göstermemiz gerekir. Şeriatçının azgınlıklarına ve kandırmalarına engel olmanın tek yolu budur. […] İslam şeriatınm, ‘özü’ itibariyle iyi ve fakat bilgisiz din adamları yüzünden ‘kötü’ uygulamaya sokulduğu (doğru değildir)…

 

WhatsApp Image 2023-05-12 at 14.43.35.jpeg

 (http://urfist.enc.sorbonne.fr/sites/default/files/ab/boudoirs/

URFIST_Boudoirs_2016_02_08_Coulon.pdf; 6.7.2017)

Kendisine, Sabataî Cemâat̃i hakkında çok kıymetli mevsûk mâl̃ûmât borclu olduğumuz Edirne Hahambaşısı Abraham Danon’un sempatik bir fotoğrafı…

Muhtelif İnternet sitelerinden (Alliance Israélite, Jewish Encyclopedia, Sorbonne Üni., edirnetarihi.com, v.s.) topladığımız bilgilere göre, Edirne Hahambaşısı Abraham Danon (Edirne, 15.8.1857 – Pâris, 22.4.1925), doğum yeri olan Edirne’de Hahambaşılık yapmış araştırmacı bir insandı. Alliance Israélite Universelle tarafından kurulan İstanbul Haham Mektebi (Séminaire rabbinique)’de ve Pâris’de, yine Alliance’a bağlı ENIO (École normale israélite orientale; Mûsevî Şark Muallim Mektebi)’nde hocalık yapmıştır. Pâris’de Şark Dilleri Kütüphânesi’ndeki Arabca el yazmalarını ilk def’a tasnîf eden de odur. 1888’de, Edirne’de, İbrânî harfleriyle ve üç dilde (L̃adinoca, İbrânîce, Türkce) Ladinoca El Progreso, İbrânîce Yosef-Da’at isimli bir târih mecmûası neşretmişti. Kitâb-ı Mukaddes Sonrası Yahûdi Târihi El Kitabı isimli bir târih kitabının ve yine ağırlıklı olarak Şark Yahûdileriyle al̃âkalı birçok tedk̆îk̆in müellifidir. Bunlara il̃âve olarak İbrânîceye şiir tercümeleri de vardır.

Danon, burada atıfta bulunduğumuz ve 1897’de 11. Beynelmilel Şark̆iyâtçılar Kongresi’nde teblîğ olarak sunduğu makâlesinde, Dönmeler hakkında bilgi edinmek için uzun seneler zarfında çok gayret sarfettiğini ve mezk̃ûr târih kitabında da onlar hakkında ancak iki sayfa bilgi verebildiğini anlattıktan sonra, nihâyet eline bâzı mühim vesîkalar geçtiğini ve bunlara istinâden bir makâle kaleme aldığını îzâh ediyor. Bu vesîkaların kaynağı, bir Sabataînin tâmir edilmek üzere bir terziye bıraktığı yeleğidir. Terzi onun cebinde Ortaçağ İbrânîcesi ve L̃adinoca el yazması bâzı vesîkalar bulunca onlardan bir arkadaşına bahsediyor; arkadaşı da onları bir sâat̃liğine emânet alıp Epoca ve Journal de Salonique gazetelerinin Müdürü Saadi Lévy’ye götürüyor. Lévy, bunları alelacele istinsâh edip asıllarını iâde ediyor. Edirne Hahambaşısı Danon’un, Fransızcaya tercüme edip yorumlıyarak mezk̃ûr Kongre’de teblîğ hâlinde sunduğu ve Sabataî duâları, 18 Emir, Sabataî Bayramlarının Takvîmi ve bir Sabataî şiirinden ibâret metinler, Saadi Lévy’nin oğlu Samuel Lévy’nin kendisine ilettiği bu sûretlerdir.

Dönmeleri tanımak için fevkal̃âde ehemmiyeti hâiz olan 18 Emir, Danon ile Prof. Avram Galanti’nin eline geçen metinlerde bâzı farklılıklar arzediyor. Bunun sebebi, üç farklı Sabataî zümresinin, târihî seyir içinde, bu metinler üzerinde yaptığı tâdiller olsa gerekdir.

***