Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (194)
Nihal Atız’ın
Materyalist idiâlarına Türk târihinden temel bulmak için ileri sürdüğü işbu
müfsid “şeyh” ve ihtil̃âl̃ci Simavna Kadısı oğlu Bedreddîn (1359 – îdâmı,
Serez, 18.12.1420), Osmanlı târihi mütehassısı Alman Prof. Dr. Franz
Babinger’in (15.1.1891 – 23.6.1967) (Mehmed der Eroberer und seine Zeit.
Weltenstürmer einer Zeitenwende. München, 1953). tesbîtine nazaran:
“II. İzzeddin Keykavus'un [Keyk̃âvus]
kardeşi Abdülaziz'in Musevi asıllı
hanımından olan İsrail adındaki oğlu, Dimetoka kalesi Rum Beyi'nin kızı olan Melek
Hatun ile evlenmiş ve bu evlilikten Şeyh Bedreddin doğmuştur.”
(https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eeyh_Bedreddin; 7.4.2023)
Simavnalı
ihtil̃âl̃cinin başlıca iki ihtil̃âl̃ci mürîdi vardı: Börklüce Mustafa (îdâmı, 1419,
Karaburun) ve Torlak Kemâl̃ (îdâmı,
1419, Manisa)… Bunlardan birincisi (belli ki “Şeyh”iyle hemfikir olarak),
husûsî mülkiyet hakkını tanımıyor, malda ortaklık esâsını yaymıya çalışıyordu.
Ayrıca, Devlete baş kaldırmış bu müfsidler, içkiyi harâm saymıyor, çalgılı
işret sofralarında kadınlı erkekli eğleniyorlardı. (Bilal Dindar, “Bedreddin
Simâvî”, TDV İslâm Ansiklopedisi,
1992: V/331-334; https://islamansiklopedisi.org.tr/bedreddin-simavi)
(9.4.2023)
Torlak
Kemâl̃
hakkındaki şu bilgi de câlib-i dikkat̃tir:
(https://tr.wikipedia.org/wiki/Simavne_Kad%C4%B1s%C4%B1_O%C4%9Flu_%C5%9Eeyh_Bedreddin_Destan%C4%B1; 7.4.2023)
İnsicâmsız bir fikir hayâtı olan Irkçı
Nihal Atız’ın Materyalist iddiâlarına Türk târihinden bulduğu bir mesned, (onun
îtikâdınca) “kanı bozuk” bir ihtil̃âl̃ci olan ve Komünist lideri Nazım
Hikmet’in -bir şiir kitabıyle (Simavne
Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı, İstanbul: Yeni Kitabcı, 1936, 18x12 cm
47 s.)- kahramanlaştırdığı Simavne Kadısıoğlu Bedreddîn’dir…
Nazım Hikmet’in, kitabının
Mukaddime’sinde (s. 7), “Darülfünun İlâhiyat fakültesi tarih[-]i kelâm müderrisi Mehemmed
Şerafeddin efendinin 1925 – 1341 senesinde Evkaf[-]ı İslâmiye matbaasında
basılan ‘Simavne kadısı oğlu Bedreddin’ isimli risalesinde”, Börklüce Mustafa
hakkında “Cenevizlilere serkâtip olarak hizmet eden Dukas”dan naklettiğine
göre:
“O zamanlarda Yonyon körfezi medhalinde
kâin ve avam lisanında Stilâryum – Karaburun tesmiye edilen dağlık bir
memlekette âdi bir Türk köylüsü meydana çıktı. Stilâryum Sakız adası karşısında
kâindir. Mezkûr köylü Türklere vaız ve nesayihte bulunuyor ve kadınlar müstesna
olmak üzere erzak, melbusat, arazi [yiyecek, giyecek, arâzi] gibi şeylerin
kâffesinin umumun mâl[-]i müştereki addedilmesini tavsiye ediyor idi.” (https://www.bayrakmuzayede.com/nazim-hikmet-ilk-baski-kitap-seyh-bedrettin-destani.html; 9.4.2023)
***
“Simavnalı Şeyh Bedreddin'in isyancı
müridi olan Torlak Kemal, Manisa'da Samuel adıyla doğmuş ve
daha sonra Yahudilik'ten İslam'a geçip [???]
adını değiştirmiştir. (Naim A. Güleryüz, Bizans'tan 20. Yüzyıla - Türk
Yahudileri, s.25) “Torlak” kelimesi, “acemi”, “toy” ve “yeni dönme”
anlamına gelmektedir. İslamiyete yeni geçmiş olmasından dolayı “Torlak” ismini
aldığı düşünülmektedir.” (https://tr.wikipedia.org/wiki/Torlak_Kemal; 7.4.2023)
Hâl̃ böyle olunca, Komünist lideri Nazım Hikmet’in,
onları, destânî bir şiirle kahramanlaştırmasına şaşmamak l̃âzım…
Buna
mukâbil, İsl̃âma
buğzederek “kanı bozuk” ihtil̃âl̃cilerin peşine takılan Irkçı Nihal Atsız’ın fikrî
insicâmsızlığı burada da kendini gösteriyor…
Atsız, Allâh ak̆îdesini
reddederken de Mustafa Kemâl̃’in izinde
Bunlar bir tarafa,
Atsız, İsl̃âm ve Allâh ak̆îdesi hakkındaki iddiâlarında, dönüp dolaşıp yine
Mustafa Kemâl̃’le buluşacaktır… Şöyle ki:
(Yukarıda, İlhan
Arsel’in de naklettiği gibi) –kendine yakıştırdığı sıfatla- “Güneş Dehâ
Sâhibi Büyük Üstâd”a nazaran, Tevhîd ak̆îdesi Kadîm Mısır’da doğmuştur
ve siyâsî ihtiyâcın bir netîcesidir:
“İşte hayvanlardan ve tabiatin
kuvvetlerinden yüzlerce allahlara insanları taptırmak maskaralığını anlıyan
papazlar, belli başlı allahları üçe indirmişlerdir: Baba (Osiris), Oğul
(Horüs), Ana (İsis)… Teslis denilen itikadın esası budur.”
“Masum ve cahil insanları, yüzlerce allaha taptırmak, veya, allahları, muayyen gruplarda toplamak ve en nihayet bir allah kabul ettirmek, siyasetin doğurduğu neticelerdir.” ((Doğu Perinçek, Atatürk; Din ve Laiklik Üzerine, İstanbul: Kaynak Yl., 1997, ss. 122, 124, el yazmalarından ve Tarih I 1932: 121; tafsîl̃ât için Yeni Söz, 13.3.2020/534’e mürâcaat)