Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (196)

Öyleyse –“Kur’an Muhammed’in talimatıdır” iddiâsında bulunan Atsız’a göre- Hz. Muhammed bu Kitaba nasıl vücûd vermiştir? Tabiî ki dîğer iki “semâvî dîn”in Kitablarından, bilhassa, Mustafa Kemâl̃’in Caetani’den naklettiği gibi, “haham edebiyâtı ile İbrânî edebiyâtından” istifâde ederek!

Zâten onların da aslı, Kadîm Sümer’e, Mısır’a çıkıyor:

“Soy soy insanların bir tek Âdem’le Havva’dan türediklerine, Âdem’in 1050 yıl yaşadığına, Havva’nın her yıl biri erkek biri kız olmak üzere ikiz evlat doğurduğuna ve bu kardeşleri birbiriyle evlendirdiklerine inanırlar.

“Bir Sümer masalından çıkan tufan ve Nuh’un gemisi onlarca tarihi bir hakikattir. Hangi Teknik Üniversitesinden mezun olduğu belli olmayan Nuh’un yaptığı o pazarcı kayığına her cins hayvandan birer çiftin girip sığması ve 40 tufan gününde birbirini yemeden uslu uslu oturması da gerçektir vesaire… Şimdi bu kafadaki adamla bir fikir tartışması yapmaktaki trajediyi düşünün. […]

“Bilimdeki türlü ilerlemeler geliştikçe kâinatın din kitaplarında yazıldığı gibi altı günde yaratılmadığı, bu oluşumun milyarlarca yüzyılda meydana geldiği, hele insanların 6000 yıl önce yaratılan muhayyel bir Âdem’le hayalî bir Havva’dan türemedikleri ispat olunmakta ve ilim artık, kısa ömürlü de olsa canlı hücre yaratacak seviyeye ulaşmış [???] bulunmaktadır. […]

“Peygamberin, çevresindeki ahlâk bozukluğunu görerek çareler aradığını, tedbir düşünmek için dağlara çekilip insanlardan uzakta yaşadığını ve ta eski Mısır’dan gelerek Yahudilere geçen ‘tek Tanrı’ fikrini akıl ve duygusuyla kabul ederek Arap putçuluğuna karşı çıktığını görüp anlamak için yobaz olmaya, bir takım masallara inanmaya, eski Sümer’den ve Mısır’dan gelip Yahudiler aracığıyla öteki milletlere geçen inançları ilâhî hakikat diye kabul etmeye lüzum yoktur. Hele Yahudi krallarını peygamber diye Türk milletine telkin ederek millî mefahiri unutturmak suretiyle İsrailiyyatı hayat ve ahlâk sistemi diye öne sürmek millî bir cinayettir.” (Nihal Atsız, “Yobazlık Bir Fikir Müstehâsesidir”, Ötüken, Kasım 1970, sayı 11 / 83)

Atsız’ın, Kur’ân’ı, bu sûretle, hakârete varan istihfâfı, Mustafa Kemâl̃’in, Tarih kitablarında yazdıklarıyle berâber, “Halk, tekerrür etmekte bulunan bir şey mevcûd olduğunu ve dîn recâlinin derdi ancak kendi karınlarını doyurup başka bir işleri olmadığını bilsinler!” sözünü de hatırlatıyor. Filhakîka, o, Yahûdi sermâyeli Alman gazetesi Vossische Zeitung’un 30 Kasım 1929 târîhli nüshasında intişâr eden mül̃âkatında, Kur’ân’ın ilk def’a kendi emriyle Türkceye tercüme edildiğine dâir hĩl̃âf-ı hak̆îkat̃ iddiâsıyle berâber, hadsiz bir kibir, istihfâf ve zor zeptedilmiş bir nefret hâletirûhiyesi içinde, şöyle konuşuyordu:

“Âhiren, Kur’ân’ın tercüme edilmesini emrettim. Bu da ilk def’a olarak Türkçeye tercüme ediliyor. Muhammed’in hayatına âid bir kitabın tercüme edilmesi için de emir verdim. Halk, tekerrür etmekte bulunan bir şey mevcûd olduğunu ve dîn recâlinin derdi ancak kendi karınlarını doyurup başka bir işleri olmadığını bilsinler!” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı Yl., 2006, 5. baskı, III/124-125; Yesevîzâde Alparslan Yasa, Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi, Ankara: Hitabevi Yl., Mayıs 2014, s. 176)

WhatsApp Image 2023-05-23 at 14.13.33.jpeg

(Bilim ve Ütopya, Mart 1995, sayı 9)

Hiç Hak̆îkat̃ endîşesi taşımıyan, kal̃bleri kararmış, vicdânları inâdî Küfür taassubuyle felcolmuş İlim istismârcılarının akıl-iz’ân dışı iddiâsı: “Kur’ân’ın yazarı, Sümerliler”! Neymiş? Kur’ân, Tevrât’tan kopyaymış ve bu beriki de Sümerlilerin esâtîr ve efsânelerine istinâd ediyormuş! Bu kadar süflî muhâkeme yürüten, bu kadar sûiniyetli insanlara ne anlatılabilir? Yazık ki Atsız da, kendini, bu Maocu Komünistlerle aynı derekeye düşürdü!

***