Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (198)
5. Dosyanın tâdîlli son iki sayfası
(https://www.facebook.com/photo/?fbid=545530480916186&set=a.439736604828908;
18.3.2023)
Hayırlı
eserlerle Millî Kültürümüze hizmet edebilecek bir edebî kâbiliyetti. Heyhât ki
Türk metâı olmıyan hak̆îkat̃siz ideolojilerin têsîri altında kaldı, Irkçılık
gibi, Materyalizm gibi Türk Milletini topyek̃ûn izmihl̃âl̃e götürecek fikirlere
kapıldı…
Milletimizin
dal̃âlete sapan her ferdi için, içimizden ağlamak geliyor…
***
O Müsbet İlim ki Kur’ân
üzerindeki felsefî tefekkürün mahsûl̃üdür
Atsız, burada
bahis mevzûu ettiğimiz “Yobazlık Bir Fikir Müstehâsesidir” başlıklı
makâlesinde, Mustafa Kemâl̃’in –onun tâbiriyle- “tımarhâne metoduyle” yazılmış Tarih kitablarındaki İsl̃âm
aleyhdârı iddiâlarını (ki onlar da
intihâl̃!) tekrâr ederken, Müsbet İlimle İsl̃âmı zıdlaştırmak gibi bir tâbiyeye
mürâcaat ediyor. O Müsbet İlim ki Kur’ân’dan neş’et etmiştir; Kur’ân üzerindeki
felsefî tefekkürün mahsûl̃üdür…
Atsız’ın bu
göz boyamasına karşı verilecek ilk cevâb şudur: Kendisi, İlme îtibâr etmiş
olsaydı, Irkçı olmazdı! O hâl̃de, aslında hak̆îkat̃ mîyârı olarak kabûl̃
etmediği İlmi başkalarına karşı bir sil̃âh gibi kullanmıya kalkışmasını,
-teessüfle karşıladığımız- büyük bir ahl̃âk̆î zaaf olarak görüyoruz.
Dîğer
taraftan, Kur’ân-ı Mübîn’le Müsbet İlimleri mukâyese, devâsâ bir mes’eledir;
bunun için, büyük emek, büyük tefekkür istiyen pek hacimli bir kitab têlîf
etmek l̃âzım gelir. Biz, bu mes’ele üzerinde, husûsen 1980’li senelerden beri
–tabiî, fırsat buldukça- çalışıyoruz ve çok mühim bâzı tesbîtlere ulaştığımızı
zannediyoruz.
İlmî Zihniyet
ve Usûl̃ ile İlim Târihi ise, (husûsen Prof. Dr. Mümtaz Turhan merhûmun Garplılaşmanın Neresindeyiz? isimli
kitabının têsîri altında) Lise çağımızdan beri araştırdığımız ve üzerinde kafa
yorduğumuz bir sâhadır. Allâh’ın l̃utfuyle ömrümüz vefâ eder ve imk̃ân
bulursak, bir gün, bu sâhayle al̃âkalı çalışmalarımızı da (İlmî Zihniyet ve Menşêi başlığı altında) kitab hâl̃ine getirip
neşretmek emelindeyiz. Şu âna kadar, gerek evvelki neşriyâtımızda, gerekse
bunda, bu çalışmalar sâyesinde ulaştığımız en mühim netîceleri hül̃âsaten
kaydetmekle iktifâ ettik. (“Müsbet İlim Zihniyeti” hakkında Yeni Söz, 11-13.9.2019/350-352’de îzâhat
verdik. İsl̃âm – Müsbet İlimler münâsebetine –Atsız ve Arsel vesîlesiyle-
yukarıda temâs ettik.)
Araştırmamızın
geldiği bu noktada, Mustafa Kemâl̃, Nihal Atsız, İlhan Arsel ve mümâsili İsl̃âm
aleyhdârlarının Müsbet İlimlerle İsl̃âmı zıdlaştırmalarına, -mufassal olmasa
da- dört başı mâmûr bir cevâb verebilmek için, Ayasofya Dâvâsının târihçesine
ara verip evvel̃â ve müstak̆il bir çalışma hâl̃inde ve –bizzât tercüme
ettiğimiz, Avrupalı bâzı hakşinâs ilim adamlarına âid- Fransızca metinlerle
destekliyerek, İsl̃âm (daha doğru bir tâbirle, Dirâyetci İsl̃âm) / Müsbet
İlimler münâsebeti üzerinde durmak istiyoruz. Bu müstak̆il çalışmamızın
başlığı,
“Kur’ân-ı Mübîn’den Neş’et Eden Tecrübî İlim Zihniyet ve Usûl̃ü”
olacaktır.
Başlangıcı
1970’li, 80’li senelere kadar geriye giden bu araştırmamızın Gazetemizde
neşrinden sonra, İnşâallâh, “Ayasofya Dâvâsının Târihçesi”ne geri dönecek ve
onu, günümüze kadar getirerek tamâmlıyacağız. Ondaki en mühim kısım, şirretce
bir “İrticâ yaygarası” ve Totaliter Şefin heykellerine tecâvüz tertîbiyle
efk̃ârıumûmiye ve Meclis üzerinde ağır baskı kurarak 5816 Sayılı Kânûnun
çıkarttırılmasına dâir vereceğimiz îzâhat olacaktır.
Bu niyetle,
Ayasofya Dâvâsının Târihçesine mütedâir araştırmamıza ara veriyoruz.
(1. Kısmın Sonu)