Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (198)

5. Dosyanın tâdîlli son iki sayfası

WhatsApp Image 2023-05-25 at 14.59.12.jpeg

(https://www.facebook.com/photo/?fbid=545530480916186&set=a.439736604828908; 18.3.2023)

Hayırlı eserlerle Millî Kültürümüze hizmet edebilecek bir edebî kâbiliyetti. Heyhât ki Türk metâı olmıyan hak̆îkat̃siz ideolojilerin têsîri altında kaldı, Irkçılık gibi, Materyalizm gibi Türk Milletini topyek̃ûn izmihl̃âl̃e götürecek fikirlere kapıldı…

Milletimizin dal̃âlete sapan her ferdi için, içimizden ağlamak geliyor… 

***  

 

O Müsbet İlim ki Kur’ân üzerindeki felsefî tefekkürün mahsûl̃üdür

Atsız, burada bahis mevzûu ettiğimiz “Yobazlık Bir Fikir Müstehâsesidir” başlıklı makâlesinde, Mustafa Kemâl̃’in –onun tâbiriyle- “tımarhâne metoduyle” yazılmış Tarih kitablarındaki İsl̃âm aleyhdârı  iddiâlarını (ki onlar da intihâl̃!) tekrâr ederken, Müsbet İlimle İsl̃âmı zıdlaştırmak gibi bir tâbiyeye mürâcaat ediyor. O Müsbet İlim ki Kur’ân’dan neş’et etmiştir; Kur’ân üzerindeki felsefî tefekkürün mahsûl̃üdür…

Atsız’ın bu göz boyamasına karşı verilecek ilk cevâb şudur: Kendisi, İlme îtibâr etmiş olsaydı, Irkçı olmazdı! O hâl̃de, aslında hak̆îkat̃ mîyârı olarak kabûl̃ etmediği İlmi başkalarına karşı bir sil̃âh gibi kullanmıya kalkışmasını, -teessüfle karşıladığımız- büyük bir ahl̃âk̆î zaaf olarak görüyoruz.

Dîğer taraftan, Kur’ân-ı Mübîn’le Müsbet İlimleri mukâyese, devâsâ bir mes’eledir; bunun için, büyük emek, büyük tefekkür istiyen pek hacimli bir kitab têlîf etmek l̃âzım gelir. Biz, bu mes’ele üzerinde, husûsen 1980’li senelerden beri –tabiî, fırsat buldukça- çalışıyoruz ve çok mühim bâzı tesbîtlere ulaştığımızı zannediyoruz.

İlmî Zihniyet ve Usûl̃ ile İlim Târihi ise, (husûsen Prof. Dr. Mümtaz Turhan merhûmun Garplılaşmanın Neresindeyiz? isimli kitabının têsîri altında) Lise çağımızdan beri araştırdığımız ve üzerinde kafa yorduğumuz bir sâhadır. Allâh’ın l̃utfuyle ömrümüz vefâ eder ve imk̃ân bulursak, bir gün, bu sâhayle al̃âkalı çalışmalarımızı da (İlmî Zihniyet ve Menşêi başlığı altında) kitab hâl̃ine getirip neşretmek emelindeyiz. Şu âna kadar, gerek evvelki neşriyâtımızda, gerekse bunda, bu çalışmalar sâyesinde ulaştığımız en mühim netîceleri hül̃âsaten kaydetmekle iktifâ ettik. (“Müsbet İlim Zihniyeti” hakkında Yeni Söz, 11-13.9.2019/350-352’de îzâhat verdik. İsl̃âm – Müsbet İlimler münâsebetine –Atsız ve Arsel vesîlesiyle- yukarıda temâs ettik.)

Araştırmamızın geldiği bu noktada, Mustafa Kemâl̃, Nihal Atsız, İlhan Arsel ve mümâsili İsl̃âm aleyhdârlarının Müsbet İlimlerle İsl̃âmı zıdlaştırmalarına, -mufassal olmasa da- dört başı mâmûr bir cevâb verebilmek için, Ayasofya Dâvâsının târihçesine ara verip evvel̃â ve müstak̆il bir çalışma hâl̃inde ve –bizzât tercüme ettiğimiz, Avrupalı bâzı hakşinâs ilim adamlarına âid- Fransızca metinlerle destekliyerek, İsl̃âm (daha doğru bir tâbirle, Dirâyetci İsl̃âm) / Müsbet İlimler münâsebeti üzerinde durmak istiyoruz. Bu müstak̆il çalışmamızın başlığı,

“Kur’ân-ı Mübîn’den Neş’et Eden Tecrübî İlim Zihniyet ve Usûl̃ü”

olacaktır. 

Başlangıcı 1970’li, 80’li senelere kadar geriye giden bu araştırmamızın Gazetemizde neşrinden sonra, İnşâallâh, “Ayasofya Dâvâsının Târihçesi”ne geri dönecek ve onu, günümüze kadar getirerek tamâmlıyacağız. Ondaki en mühim kısım, şirretce bir “İrticâ yaygarası” ve Totaliter Şefin heykellerine tecâvüz tertîbiyle efk̃ârıumûmiye ve Meclis üzerinde ağır baskı kurarak 5816 Sayılı Kânûnun çıkarttırılmasına dâir vereceğimiz îzâhat olacaktır.

Bu niyetle, Ayasofya Dâvâsının Târihçesine mütedâir araştırmamıza ara veriyoruz.

 

(1. Kısmın Sonu)

***