Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (20)
Rahmetli Akyüz’ün Ayasofya’daki müşâhedeleri ve hissiyâtı, onun ara başlık yaptığımız aşağıdaki cümlesinde hül̃âsa edilmiş gibidir:
“Bugünki hal̃iyle Ayasofya, ayakta
duran, mânâsından tecerrüd etmiş bir taş ve sütûn yığını hâl̃indedir!”
“…(Ayasofya’ya)
bir hafta önce bizzat vaki olan ziyaretimiz, vâkıalara dair söylenenlerin
doğruluğunu bize göstermiş bulunmaktadır.
“Filhakika
vaktile içinde gürül gürül ibadet edilen Ayasofya, bugün, bütün elbiselerinden
soyulmuş, ölü bir mezar sükûtu içinde bomboş durmaktadır. Avlusundaki
şadırvanlar kurumuş, camiin içindeki halılar, duvarlardaki levhalar, yazılar
hepsi kaldırılmış… Çok büyük oldukları için yerlerinde bırakılan [Câmiden
çıkarılamayıp on dört sene sonra tekrâr yerlerine takılan] sekiz levha ile
mahkûk birkaç cümle yazıdan başka, beş yüz sene içinde müslüman Türkün camie
giydirdiği elbiselerden hiçbiri yerinde değil!
“Bugünkü
halile Ayasofya, ayakta duran, mânasından tecerrüd etmiş bir taş ve sütun yığını
halindedir!
“Ziyaretçiler,
içeriye ayakkabı ile girmekte ve sokakta dolaşır gibi hiçbir kayda tabi olmadan
dolaşabilmektedir. Üzerinde yürünülen zemin yer yer kazılmış, bu binanın ilk
zamanlardaki temellerinden bazı yerler meydana çıkarılmış… Bu çukurlarda
biriken temel suları yosunlaşmış ve kokmakta… Koca bina içinde dört bekçi… Her
biri bir köşede yerde taşlar üzerine oturmuş, öylece ziyaretçi beklemekte…
“Camiin
duvarları[ndan] yer yer taş ve sıvalar dökülmüş… Her taraf hali üzre terkedilmesinin
kirliliği içinde…
“Dehlizler
karanlık… Cami halinde iken mevcud olan elektrik tesisatı kaldırılmış… Yalnız,
yağ kandilleri, boş ve metrûk bir halde yerlerinde asılı durmakta…
“Koca
âbide, koca eser, gezdiğim bir saat zarfında, benden başka, üçü kadın ve beşi
erkek olmak üzere, sekiz (Rum vatandaş) tarafından ziyaret edildi.
“Ayasofya’nın
cami halindeki ruhaniyetini yakinen görüp bilenler için bugünkü hali hakikaten
hüzün verici bir haldir. Eski halini bilip ruhaniyetinden feyz almış olanlar içinde
biraz hassas bulunanların müvekkilim Osman Yüksel gibi heyecana gelmemesine
imkân yoktur.
(CNN Türk, 26.2.2018; https://www.cnnturk.com/seyahat/ayasofya-ile-ilgili-bilmeniz-gereken-her-sey?page=51; 2.10.2022)
“Mutlak Şef”in
“Bizans Müzesi”ne tahvîl ettiği Ayasofya Câmii’ndeki Müslüman eserleri, aynı
Zihniyet tarafından, harâb olmıya terkedilmişti… Ayasofya’nın Mihrâbının
arkasındaki duvarı ve duvardaki celî sülüs üsl̃ûbuyle çiniler üzerine yazılmış
Âyetelkürsî’yi gösteren, 2018’de çekilmiş yukarıdaki resim, bunun bir
vesîkasıdır. Allâh’a şükür ki Ak Parti Hük̃ûmetleri ve hamiyetli idâreciler,
Ayasofya’daki Müslüman eserlerini restore etmek için âdetâ bir seferberlik
başlatmışlar ve bu eserleri, olabildiğince, asıl hâl̃lerine döndürmüşlerdir!
***
“Ayasofya’yı gezerken öyle ânlarım
oldu ki içimden boğula boğula
ağlamak geldi!”
“Bu
tesir ve neticeyi bizzat yaşamış olmaklığım sebebile yüksek heyetinize
arzetmeğe cesaret buluyorum. Ayasofya’yı gezerken duyduğum hislerin mahiyet ve
kuvvetini sizlere duyurabilmem için kelime bulmakta acz içindeyim. Yalnız şu
kadarını söyliyeyim ki, ziyaret için bilet alıp kapıdan içeri girdiğim ândan,
orayı terkedeceğim âna kadar hemen her ânım gözyaşları içinde geçmiştir. Öyle
ânlarım oldu ki, içimden boğula boğula ağlamak geldi; başkaları görmesin diye
karanlık bir dehlize girdim ve orada sükûnete gelmeğe çalıştım…
“Hislerine
oldukça hâkim bulunan ben dahi ziyaretim esnasında gördüğüm manzaradan bu kadar
müteessir olursam, Osman Yüksel gibi hisleri çok galip bir müslüman Türk
çocuğunun ne hale geleceğini tahminde güçlük çekilmez. Kararınız ne olursa olsun,
yolunuz İstanbul’a düştüğü ânda, burayı bir defa siz de geziniz… Ve kendinizi
Osman Yüksel’in yerine koyarak etrafı öylece mütalâa ediniz… Buranın eski
ruhaniyetli halini bilenler göreceklerdir ki, Osman Yüksel, ziyaretin
kendisinde hasıl ettiği hisleri bundan başka türlü ifade edemezdi. Nitekim o da
yazısında Ayasofya’da duyduklarını ve temennilerini ifadeden başka bir şey
yapmamıştır. Bu gibi tesirler altında yazılan yazılarda çok daha şiddetli
heyecan ifadeleri bulunsa bile, yazarına başka türlü kasıdlar izafe edilemez ve
edilmemelidir de…
“Göz yaşlarım akarken, bir ân,
Mâbedin koca ve kalın duvarları kayboldu; gözümün önünde binlerce şühedâ
canlanarak bana hitâbetti; aramızda
sessiz ve kelimesiz bir konuşma cereyân etti”
“Müvekkilim
Osman Yüksel, sorgularında bu yazıyı, Ayasofya’yı ziyaret ederken zaptedemediği
göz yaşlarının tesirile yazdığını açıkça söylemiştir. Aynı göz yaşları[nın]
bende de aktığını ve o göz yaşları akarken bir ân mâbedin koca ve kalın
duvarları[nın] kaybolup gözümün önünde binlerce şühedanın canlanarak bana
hitabettiğini ve aramızda sessiz ve kelimesiz bir konuşma cereyan ettiğini
söylersem, hissen benden daha galip olan müvekkilimin ziyaret esnasında neler
duyduğunu şöylece esas hatlarile tahmin etmekte güçlük çekmezsiniz. O, bu
duygularını kaleminin kudreti nisbetinde yazısına aksettirmekten başka hiçbir
şey yapmamıştır.” (Avukat Mehmed Emin Akyüz tarafından hazırlanan Ayasofya Davası’nın 2013’te Derin
Tarih mecmûası tarafından yapılmış tıpkı basımından, İstanbul, Aralık 2013
- ilk tab’ı: Ankara: Serdengeçti Neşriyâtı No 11, 1959-, ss. 46-48)