Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (32)
(Vakit, 17.11.1934, s. 4)
Us kardeşlerin Vakit
gazetesinin -totaliter Halk Fırkası’nın Küçük Ayasofya Semt Ocağı’nda “Ayasofya
Câmii’nin yıkılıp yerine çocuk bahçesi yapılması”nın karâra bağlandığına dâir-
haberi… Karâr, tam iki sene sonra tatbîk̃ edilecek, Fâtih’in ve bütün ecdâdın
yâdig̃ârı, Milletimize küstahça meydan okuyarak, 1936 Eyl̃ûl̃’ünün son
haftasında yerle yeksân edilecekdir…
***
Ayasofya Medresesi’nin
yıktırılmasında Kemalist Totaliter Rejimin
medrese ve mâzî düşmanlığının
da têsîri olsa gerekdir
Rahmetli Semavi Eyice’nin, Yedikıta
mecmûasının “Ayasofya, Medresesini Bekliyor” kapak mevzûlu 85. sayısına (Eylûl
2015, ss. 26-27) verdiği mülâkâttaki îzâhatına nazaran, Ayasofya Medresesi’nin
yıktırılmasının bir sebebi de, Kemalist Totaliter Rejimin umûmî olarak
medreselere (ve onların şahsında Müslüman mâzîmize) duyduğu düşmanlıktır.
Eyice’nin, “Medreseyi niçin yıktılar?” suâl̃ine verdiği cevâb, bu mânâyı
mutazammındır:
“…1933’e doğru [1934’te] Ayasofya Camii müzeye çevrildiği zaman
burayı da lüzumsuz diye kapattılar. Önce metruk [metrûk̃] bıraktılar,
arkasından da yıktılar. Ayasofya’nın yanında lüzumsuz bir ilave olarak
gördüler. Zaten, biliyorsunuz, o devirde medreseler kapatılmıştı. […] Bu
binaların hiçbirinin medrese olarak faaliyetleri yoktu. Biliyorsunuz,
Süleymaniye’nin bile üç medresesinden
bir tanesi askerî matbaa olmuştu. Bir tanesi İslâm Eserleri Müzesi olmuştu. Bir
tanesi de depo gibi kullanılıyordu. Haliç tarafındaki medreselere gelince,
oralar evsizlerin meskeni idi. En değerli medreseler bile bu haldeydi. Gözden
çıkarılmıştı yani. Ondan sonra bir ara bunların hepsini temizlediler, restore
edelim dediler ama öyle kaldı, hiçbir şey yapılmadı. Sonra bir ara Ertuğrul
Muhsin’in tuhaf bir fikri oldu, bunları tiyatro yapalım dedi. O zaman ben
Anıtlar Kurulu’ndaydım. Öyle şey olmaz dedik, itiraz ettik. Buna muazzam kızdı
Ertuğrul Muhsin. Hatta kurulun aleyhine bir yazı yazdı Tiyatro Dergisi’nde.
Neymiş, o kadar fakir halk varmış, onları tiyatro eserleriyle uyaracakmış…” (Yedikıta, Eylûl 2015, sayı 85, ss.
26-27)
Bu vesîleyle, Moïse Cohen Tekinalp’in (yarı resmî,
hattâ –hak̆îkat̃te- resmî) Kemalizm kitabındaki şu tesbîti ibretle hatırlanıyor:
“Milletine Garb
kültürünü tamamile kabul ettirmeğe kuvvetle azmetmiş olan Kamâl Atatürk” veya “Kemalist inkılâb, maziyi
sildi süpürdü” ve “Türk milleti için, islâmiyet râbıtasının artık
öldüğünü” îlân etti (Tekin Alp, Kemalizm,
İstanbul: Cumhuriyet Matbaası, 1936, ss. –sırasıyle- 101, 318, 97)
Nice millî-târihî eserimiz gibi, Sultan
Ahmed Medresesi ile Ayasofya
Hamamı
da Kemalizmin gadrine uğradı
Rahmetli Semavi Eyice
elbette ki boş konuşmuyordu; isl̃âmî
mâzîmizin düşmanı Kemalist siyâsetin nice tezâhürlerini bizzât müşâhede etmiş,
herhâl̃de, elinden
geldiği kadar, onlara mâni’ olmıya da çalışmıştı. (Biraz aşağıda Ali Sami
Boyar’dan naklen göreceğimiz gibi) sapasağlam bir binâsı olan Ayasofya
Medresesi’nin yıktırılmasında, Kemalizmin, mâzîmize (ki beşerî bir topluluk
ancak târihin derinliklerine kök salmış mâzîsiyle millettir) ve ondan intikâl̃ eden medreseler, câmiler, türbeler
velhâsıl bütün isl̃âmî
eserlere düşmanlığının ve onları mümkün mertebe “silip süpürme” siyâsetinin de
mühim bir âmil olduğunu têyîd eden nice misâl̃den ikisi de –I. Ahmed Han’ın Sedefk̃âr Mîmâr Ağa’ya binâ ettirdiği- Sultan
Ahmed (Dârülhadîs) Medresesi ile –Mîmâr Sinan’ın eseri- Ayasofya Hamamı’dır.
(Rahmetullâhi aleyhim!) Bu iki eser de -“Ebedî Şef”in sağlığında-Kemalizmin
hışmına uğramış, mîmârî tahrîfâta mârûz kalmış, hoyrat bir muâmeleyle “hazîne-i
evrâk deposu”na (arşive) çevrilmişlerdir. Bu husûsta ilk haber, 25 Mart 1935
târihli Cumhuriyet’te (s. 2)
mündericdir:
“Sultanahmed
medresesinin bilâhare hazinei evrak deposu olmak üzere tamiri takarrür
etmiştir. Tamiratı Müzeler idaresi yapacaktır.”
Aynı mevzûda mufassal haber
ise, üç sene sonra, (Necmeddin Sadak’ın) Akşam
gazetesinde intişâr etmiştir:
“Sultanahmed
medresesi ve Ayasofya hamamı evrak hazinesi olacak
“Hazinei
evrakta ve Topkapı sarayındaki evrak bu iki binaya nakledilecek
“[…]
Hükûmet eski evrak ve vesikaların mazbut binalarda muhafaza edilmesini, ilmî
bir şekilde tasnif edilerek istifadeye müsaid bir hale konulmasını düşünmüştür.
Bu maksadla Ayasofya hamamı ile Sultanahmed medresesinin, arşiv dairesi
olmasına karar vermiştir. Ayasofya hamamı belediyeye, Sultanahmed medresesi de
vilâyet idarei hususiyesine aittir.
Hamam ile medresenin arşiv dairesi ittihaz edilmek üzere Başvekâlet emrine
devrine daimî encümence karar verilmiştir.