Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretinin sahîh târihçesi (78)
TAVZÎH
(Nazilli’den yazan) pek azîz ve
muhterem okurlarımızdan Adnan Eryiğit’ten 19 Ocak 2023’te aldığımız bir îkâz
mektubunda, Gazetemizin yine aynı târihli nüshasındaki 73. Tefrikaya dercedilen
resmin Sinan Omur’a değil de, Mehmed Fırıncı’ya âid olduğunu anlamış
bulunuyoruz. (Rahmetullâhi aleyhim!) Sinan Omur gibi İslâm Dâvâsına onca hizmet
vermiş, bu uğurda çile çekmiş bir insan hakkında bu kadar az mâl̃ûmât
toplıyabilmemiz ve resmini bulmakta zorlanmamız esef edilecek bir hâl̃dir!
Kıymetli okurumuza teşekkürlerimizle berâber, Merhûmun bulabildiğimiz ve ona
âid olduğunu zannettiğimiz bir genclik, bir de yaşlılık resmini aşağıya
dercediyor, araştırmacılardan, Sinan Omur hakkında bir tercümeihâl kitabı veyâ,
en azından, mufassal bir makâle kaleme almalarını bekliyoruz… (Bunun pek muvâfık
bir şekli, “İletişim Fakülteleri” bünyesinde, onun hakkında, Yüksek Lisans ve
Doktora Tezleri hazırlanması olabilir…)
“Hazırlayacağımız [sâde] muazzam dinî âyinler
ve millî şenlikler kirlenmiş ruhumuzu yıkamaz [yıkamıya yetmez]; iymanı ve
itikadı zayıflamış Türkü, yepyeni ve taptaze bir güç ve kuvvetle dinine ve
milliyetine kavuşturmalıdır.
“O gün, ulu Fatihin kaç yıldır sızlayan mübarek
kemiklerini ve azab içindeki ruhunu kurtarmak için, Onun Türke mâbed yaptığı
Ayasofyanın kapularını müslüman Türk milletine açmak lâzımdır.
“Dünkülerin hatasını bugünkiler savâb edemezlerse
[doğruya çeviremezlerse], başta Fatih olmak üzere, ecdadımızın ulu ruhları ve
Türk tarihi huzurunda cümlesi mahkûm olurlar.
“Beşyüz yıldır kubbe ve dıvarları Türkün Tekbirlerini
tekrarlıyan Ayasofya Camii, Türkündür…” (Fethi Tevetoğlu, “500 üncü Yılı
Karşılarken Ayasofya Camiimiz”, Sebilürreşad,
15.6.1951, V/105: 69-70)
15 Temmuz 1952:
Eşref Edîb’in –Ayasofya Bizans Müzesi’ne dâir-mesnedsiz iddiâları, mesnedli
tesbîtleri
Eşref Edib merhûmun 15 Temmuz
1952 târih ve VI/130 sayılı Sebilürreşad’da
Ayasofya mes’elesini bahis mevzûu ettiği üç sayfalık (ss. 72-74) makâlesinin
başlığı, “Birinci merhale müze, ikinci merhale kilise; Kara küfür taassubunun
ültimatomu ve verilecek cevab”dır.
Bu makâlede, Müellifin,
mesnedsiz en mühim iddiâları şunlardır:
- (Mustafa Kemâl̃’in –bu
husûsu biz vurguluyoruz-) “Halk Partisi, Türk Milletini Hıristiyanlaştırmak”
emelindedir… (s. 74)
- “Ayasofya camiinin
camilikten çıkarılması gelişigüzel bir hâdise değildir. Halk Partisinin
diktötürlük devrinde Bulgaristan’da ‘Bizans âsarını ihya’ hakkında bir kongre
toplanmıştı. Bu kongreye hıristiyan dünyasının her tarafından murahhaslar,
misyonerler gelmişti. Türkiyeden de Halk Partisi tarafından adı Türk bir
Milletvekili gönderilmişti. Orada verilen kararlardan biri de Ayasofyanın
camilikten çıkarılıp müze yapılması ve Bizans resimlerinin, putlarının meydana
çıkarılması idi. Nitekim öyle yapıldı.” (s. 72)
Eşref Edib, bu pek vahîm
iddiâları için müsbit delîller serdetmiyor: Birinci iddiâsı, bütünüyle
mual̃l̃akta kalıyor, ikinci paragraftaki iddiâlarının vesîkaları içinse,
“Ankara Erk̃ânıharbiye Arşivleri”ni adres gösteriyor, l̃âkin bunlardan hiçbir
vesîkayı gözümüzün önüne koymuyor; binâenaleyh, netîce olarak, bu iddiâlar da
mual̃l̃akta kalıyor… Muhakkak ki bu, pek yanlış bir tavırdır; insan, isbât
edemiyeceği bir iddiâ ortaya atmamalıdır; hele ki bu bir Dâvâ hesâbına ise!
Dîğer taraftan, bizim gerek
umûmiyetle Kemalizm hakkında yaptığımız vâsi neşriyât, gerekse Ayasofya Dâvâsı
hakkındaki işbu araştırmamız üzerinde teemmül edildiğinde, Kemalizmin
Milletimizi Hıristiyanlaştırmak gibi bir siyâset tâkîb ettiği ve Ayasofya
Câmi-i Şerîfi’ni de, bu emelle ve Bulgaristan’daki bir toplantının karârlarına
uyarak “Bizans Müzesi’ne tahvîl ettiği iddiâlarının ne kadar aykırı olduğu
kolayca anlaşılır. O Kemalizm ki Sel̃ânik Cemâat̃inin sînesinden fışkırmıştır;
L̃aiklik (yânî Ateizm ve Materyalizm) ile katıksız Frenkcilik üzerine
kuruludur… (Ayrıca, Kemalizmin Milletimize dayattığı, yânî kendisine temessül
etmemizi istediği Gar̃b veyâ Avrupa veyâ Frenk Medeniyetinin de uzun zamandır
L̃aik, dîğer tâbirle Ateist-Materyalist olduğunu, “Hıristiyan” yâhûd “Haçlı”
vasfını çoktan kaybettiğini, en az son iki, iki buçuk asırlık târihinde,
Siyonizm ile Farmasonluğun derin izlerini taşıdığını da unutmamak
l̃âzımdır…)
Buna mukâbil, bâzı tesbîtleri,
birer vâkıadır ve makâlesinin asıl al̃âka çekici kısımları da bunlardır.
(Mâmâfih, bu tesbîtler serdedilirken, Ayasofya’ya “Bizans Müzesi” hakâretini
revâ gören siyâsetin baş mes’ûl̃ü, îmâen olsun, zikredilmiyor, tenk̆îd
edilmiyor! Hattâ, Kara Kitab’ın
müellifi Eşref Edib, vâ esefâ, o Mes’ûl̃ü, bütün Sebilürreşad neşriyâtı boyunca, “Müslüman” olarak tanıtmak, bütün
zulümlerin müsebbibinin ise İsmet İnönü olduğuna okurlarını inandırmak için
çırpındı durdu! Bizim noktainazarımızdan, onun en fazla tenk̆îde şâyân tarafı
budur.)
Mehmed Âkif
Ersoy’un yakın arkadaşı olan Eşref Edib Fergan (https://www.biyografya.com/biyografi/7130; 6.12.2022) ve 1948 ilâ 1966
senelerinde 362 sayı neşrettiği Sebilürreşad
mecmûasının 1 Şubat 1951 târih ve V/95
sayılı kapağı… (Rahmetull̃âhi aleyhim!)
***