Ayasofya Câmii'ne "Bizans Müzesi" hakâretininsahîhtârihçesi (187)
(Erkekçe,
Kadınca, Ekonomik Panorama, Gelişim Spor, Marie Claire, Gelişim Çocuk, Hıbır,
Aktüel, Cosmopolitan, Gezi, Otomobil, Haftalık, Tekborsa gibi)
çeşidçeşidmecmûa ve (ABC, -İsmail
Cem’le berâber neşrettiği- Ekonomi
Politika ve Söz gibi) gazetelerle
Memleketimize ömrünce zehir saçmış (Gelişim Yayınları Sâhibi), Frenk Kültürünün
ve Marksizminbayrakdârlığını yapmış, insanlarımıza –altın kupalarda sunarak-
Materyalizm ve cinsî sapıklık aşılamıya çalışmış, SabataîCemâatinin
güzîdelerinden Ercan Arıklı’nın (Rusya muhâciri ve 6. Devre Kars Millet Vekîli
Kahraman Arıklı ile Nezaket Hn.’ın oğlu, aynı Cemâat̃ten İsmail Cem İpekçi’nin
bacanağı, Trak’larındâmâdı; Ankara, 20.2.1940 – İstanbul, 3.6.2003, Teşvîkiye
C., Zincirlikuyu Mez.) (sâhibi olduğu matbûât tröstünün mühim bir kısmını Asil
Nadir’e sattıktan sonra, müessisi olduğu ve) “Yayın Danışmanlığı”nı yaptığı
haftalık Noktamecmûasının 8 Temmuz
1990 târihli (mûtâdvechyiyle pek müstehcen ve tarafımızdan sansürlenmiş)
kapağı: Rivâyetciİsl̃âmınKur’ân’dan sapmış kadın tel̃âk̆k̆îsi (kadınlar
hakkındaki hurâfeleri) gibi dîğerbâzıdînlerde de rastlanan hurâfî kadın
tel̃âk̆k̆îsiistismâr edilerek, (kadını –haysiyetce, îtibârca, akılca- erkeğin
dengi olarak yaratan, Kitab’ında da el üstünde tutan ve Dîndemes’ûliyet,
mük̃âfât ve mücâzât bakımından erkekdenayırmıyan) Allâh, hâşâ “kadın düşmanı”
gibi gösterilmiye çalışılıyor…
***
Nihal Atsız’ın Kemalist Materyalizmden fikrî intihâl̃i
Nihal Atsız, Çınaraltımecmûasının 9 Ağustos 1941
târihli ilk sayısında, Mustafa Kemâl̆’intêlîfi
olan dört cildlik lise Tarih ders
kitablarının “tımarhânemetodu”yle yazıldıklarını ileri sürerek onları ağır
şekilde tenk̆îd
edince, Nizamettin Nazif’in hışmına uğramış, Ahmet Emin Yalman’ın da
desteğiyle, bu istismârcı gazeteci ve gazete patronunun En Son Havâdis isimli günlük gazetesinde, 15 Ağustos 1941
târihindenîtibâren günlerce devâm eden bir mânevî linç kampanyasına mârûz
kalmıştı.
Hâl̃buki, bil̃âhare, Atsız’ın rûhdünyâsındagarîb bir inkişâf olmuş, Atsız, “tımarhânemetodu”yle yazılmış bu kitablarda, Allâhak̆îdesi ve İsl̃âmDîni hakkındaki Materyalist müddeâlarıbenimsemiştir. Ötükenmecmûasının Kasım 1970 târihli 11 / 83. sayısındaintişâr eden “Yobazlık Bir Fikir Müstehâsesidir” başlıklı ink̃ârîmakâlesinde, bu mevzûlarda, o “tımarhânelik” Târihkitablarının ve Kemalizminiddiâlarınıtekrâr ediyor ve Müslümanlara L̃aikliğitavsıye ediyor:
“…Din bir ahlâk ve vicdan sistemi diye kabul edilmedikçe ilmin karşısında iflasa mahkûm olacağı gibi Tanrı’yı insanların günlük işlerine kadar karışan bir varlık diye düşünmenin saçmalığı kendiliğinden ortaya çıkıyor. […]
“…Dini sosyal bir kuruluş olarak görmek hem gerçeği kabullenmek, hem de dini iç mücadelelerin batağına saplanmaktan kurtarmak olur. Din en iptidaî toplumlarda da vardır. Ve bu iptidaî dinlerin gülünç talimatı herhalde 124.000 tane olduğu söylenen Peygamberlerden herhangi biri tarafından öğretilmemiştir. İnsanlar akıl ve bilimde ilerledikçe dinler de daha aklî olmuş, çok Tanrı’dan iki Tanrı’ya ikiden de bire inerek son safhasını bulmuştur. Dini artık aklın ve ilmin kabul edemeyeceği hurafelerden, saçma inançlardan kurtararak tamamen vicdanî bir hale getirmek, üzerinde tartışmamak, bu konulardaki yayınları da yalnız bilginlere bırakmaktan başka çıkar yol yoktur. […]
“Demek ki din hakkında, din bilginleri tarafından birbirine zıt yüzlerce, belki binlerce fikir ileri sürülmüş ve bunların hepsi senet olarak Kur’an ve hadisleri kullanmıştır. Arapçanın elastikî bir dil olması, bir kelimenin bazen birbiriyle ilgisi olmayan birçok manaya gelmesi, hatta tam zıt anlamda kullanılması (meselâ ‘Mevlâ’ kelimesi hem ‘efendi’, hem de ‘köle’ demektir.) Kur’anı anlayışta ihtilâflar doğurmuş, yazılan muteber pek çok tefsire rağmen meseleler çözülememiş, Müslümanlar fikir ve kanaat birliğine varamamıştır. O halde bunun tek çaresi dini şahısların vicdanına bırakarak teferruatla uğraşmamak, birbirinin inanç ve tefsirine, anlayışına karışmamaktır.”
İlh…
Atsız’ın mezk̃ûrmakâlesindeİsl̃âmınhak̆îkat̃inig̃ûyâcerhetmekmaksadıyle serdettiği iddiâlar, kendi araştırma ve tefekkürünün mahsûl̃ü olmadıkları gibi, Mustafa Kemâl̃’inkiler de Avrupa’nın Materyalist müsteşrik̆ ve sâir müelliflerinden devşirmeydi. Dozy, Caetani, Wells, Voltaire, D'Holbach, Meslier gibi…
Bu Materyalist müsteşrik̆ ve müellifler Nübüvvet veyâ Peygamberlik müessesini anlıyamadıklarıveyâkabûl̃ edemedikleri için, ona ill̃â ki Materyalist bir îzâh tarzı bulmıya çalışırlar.
Bunlardan bâzıları Hz. Muhammed’i pek kurnaz bir “sahtek̃âr”, bâzıları da “birsâmlı bir rûh hastası”, yânî “birsâmlarını Vahiy” zanneden bir nevi bir “mecnûn” olarak görür…