Ayna cemâlde, cemâl aynada kendini görür
Tasavvufta ayna sembolü bakan ile bakılanın, gören ile görülenin birliği mânasına gelir. Birliğin mekânı kalp ve gönüldür. Ayna ile cemâl bu mekânda buluşurlar. Yaratılıştan bu yana cemâl aynaya ayna cemâle âşık. Ol zamandan bu güne ayna da cemâl de birbirine bakarak muhabbet ederler.
GÜZELLER AYNAYLA MUHABBET EDERLER
İslâm irfanında güzel, yâni
hüsn gönül aynasıyla muhabbet eder.Hüsn aynaya
baktığında kendini görür, üzerini ışık kaplar ve gülümser. Ayna da güzeli, yâni
hüsn’ü gördüğü için sevinir. Bu ulvî muhabbeti Şeyh Gâlib’den dinleyelim:
“Yârin âyînesi dildir dilin âyînesi yâr / Olmasın âyîne tekdîr nefesden
nefese.”
Beyit şerhinin hülâsası
şöyle: Birbirine öyle yakın iki ayna ki birbirinin nefesinden aynalar buğulanıp
görüntü kaybolabilir. Mümin olan Sevgili (Allah) ve mümin kulu olan âşık,
birbirine görüntüsü yansıyan karşılıklı iki aynadır. (Naci Okçu, Şeyh Gâlib-Hayatı- Edebi
Kişiliği-Şiirlerinin Umûmî Tahlili)
Bu noktada cemâl sahibi olan
kişi aynel yakîn mertebe olduğu için aynayla birlik olmuştur. Her cemâl, yâni
güzel için erişilecek nokta değil ayna ile birlik olmak.
“GÜZEL KENDİ GÖRMEĞE AYNA ÎCÂD ETMİŞ”
Gazelleriyle
“Yâr”in aynasında gönlünü cilalayan, canını bedeninden sıyıran şairlerin büyük
atası Hazret-i Fuzûlî cemâlin aynaya meylettiğini söyler: “Yâr kendin görmeğe
âyîne îcâd eylemiş / Sûret-i îcâd-ı âlemden bu ma’nâdır garaz.”
Şerhinden
öğrendiğimiz kadarıyla diyor ki: Âlemin yaratılış sûretinden maksat, Sevgili
kendisini görmek için ayna icat etmiş. Fuzûlî’nin bu mısralarında cemâl ilâhî mânadadır. Cemâl, yâni mâşuk
âşıkının kendisini görmesi için aynasını tutuyor.
Edebiyat tarihçisi Nihat Sâmi Banarlı “Ayna’daki
Hayâl” yazısında “Aynadaki hayâlinde kendi güzelliğini görmek isteyiş,
yaradılışın da sırrıdır” diyor. Ona göre, yaradılışın sebebi güzelliktir.
Güzellik gizli kalmaz, kendini sevecek gönülleri arar… Sonsuz güzel Tanrı,
görülmek için yaratmak ihtiyacı duydu. Aynada hayâlini gören güzel gibi,
yokluğun aynasında hüsnünü gördü. Kâinat, bu güzelliğin o aynadaki hayâlidir.
Mecnun, Leylâ’ya bakmak yerine, bir aynaya baksaydı ve aynada kendini
görebilseydi, kendi çehresine gönül verir, Leylâ’nın güzelliğine vurulmazdı…” (Târih ve Tasavvuf
Sohbetleri)
Güzellik de güzelin aynaya
bakması mertebe mertebedir. Bakan göze göre değişir. Yaşayan güzeller gerçek
güzeli görmeye engel olabilirler. Hz. Mevlânâ’nın dediği gibi, “Şu dünyada
gördüğünüz güzeller, gönülde güzeli gizleyen perdedeki resimlerdir.” (Divân-ı Kebîr-2, s.132)
Hz. Yûsuf,
yolculuktan gelen dostuna “Bana ne armağan getirdin?” diye sorar. Dostu, “Sana
getirmek için ne kadar armağan aradıysam hiçbirini sana lâyık görmedim. Senin
neye ihtiyacın olabilir ki? Senin yüzünden daha güzel bir şey olmadığı için
sana bir ayna getirdim. Ona bakıp güzel yüzünü müşahede eyleyesin.” (Mesnevî, cilt: I, s. 3170)
HER GÜZEL AYNADA KENDİNİ GÖRÜR
Bu kıssanın hissesi: Yüz,
gönlün aynasıdır anlayana. Hz. Yûsuf’un yüzü cilâlı bir ayna, bakması için
getirilen ayna da ulvî hakikatlerin tecelli ettiği, yâni onun gönlünü gösteren
bir ayna. Ehl-i tasavvufun diliyle “Her kim ki aynaya baktı, kendi göründü,
ayna ortadan kalktı.”
Hz. Yûsuf’un aynaya bakması
böyle bir hâl olsa gerek. Hz. Mevlânâ aynada kendi güzelliğini seyredip hayran
olanlara “Sen kendi güzelliğine âşıksın, fakat kendinden de gizlisin” diyerek
uyarır ve “Her güzelin kendi yüzünden, gözünden, kendi güzelliğinden gafleti,
haberi olmayışı bir rahmettir” diyor. (Dîvân-ı
Kebîr-2, S.146-147)
GÜZELLE AYNA BİRBİRİNE BEZM-İ ELEST’TEN ÂŞİNADIR
İnsanın
aynada nasıl göründüğü önemli değildir, önemli olan aynaya bakan kişinin
kendisidir. Diğer taraftan Ayna'nın bizim kültürümüzde farklı bir yeri vardır.
Sevgiliye ayna hediye etmek, sana senden daha güzel bir hediye bulamadım,
aynada güzelliğini seyredersin” mânasına gelir. Hz. Şems Hz. Mevlânâ'ya ayna
olduğunda onun aynasında kendi güzelliğine hayran oldu. Gönlündeki Allah aşkını
Hz. Şems'te yaşattı.
Hz. Mevlânâ’nın sözüyle sözün
özü: “Güzeller aynayla meşgul olurlar. Güzel yüzün aynaya düşen hayâlini seyretmek hoştur, ama hayâlin sahibi
olan diri güzelin kendisini seyretmek elbette daha hoştur.” (Dîvân-ı Kebîr-1,
s.246) Bu
bediî sözden anladığımız şudur: İlâhî aşk
yaşadıkça güzelle aynanın muhabbeti bitmez. Çünkü güzelle ayna birbirine bezm-i
elest’ten âşinadır.
*****
“SAFAHAT ŞAİRİ MEHMET ÂKİF ERSOY/ HÂTIRALAR-PORTRELER,
SAFAHAT’A SOSYOLOJİK BAKIŞ VE İZLEKLER”
KSÜ’de öğretim üyesi olan ve
mesleğini çok seven edebiyat hocası Doç.
Dr. Selim Somuncu, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin kültür yayını
olarak basılan “Safahat Şairi Mehmet
Âkif Ersoy / Hâtıralar-Portreler, Safahat’a Sosyolojik Bakış ve İzlekler” adlı
kitabı imzalayıp fakire göndermiş. Şehir münzevîsi olan fakir hane-i saâdetine
kitap geldiğinde pek sevinir. Kitap, İstiklâl Marşı Şairi Mehmed Âkif’le ilgili
olunca hususî bir heyecan verdi.
Adı geçen kitap Doç. Dr. Selim Somuncu ve yazar Duran Boz’unortaklaşa hazırladığı faydalı bir kitap... 2021 Yılının İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif
Yılı ilân edilmesiyle zengin bir Mehmet Âkif külliyatının oluştuğu
söylenmektedir. Bu kitap da bu külliyatın içine dâhil edilmesi ve öncelikle
şehr-i Maraş’ın lise ve üniversite kitaplıklarında yer alması ve okutulması
gerek.
Üç bölümden oluşan bu değerli kitabın 1. Bölümü “Hâtıralar, Portreler” başlığını taşıyor. Bu bölümde yer alan yazılar: Ömer Erinç / Safahat’ın Hasbahçesi’nde Korlaşan Ateş Kemal Timur / Bir Karakter Âbidesi ve Samimi Bir İnsan Olan Âkif’in Rahat Zamanların Sahte Kahramanları Tarafından Dışlanması” Abdullah Harmancı / Levhalar arasında Erol Çetin / Hüzünlü Bir Yürek: Mehmet Âkif Ersoy Yusuf Turan Günaydın / Sebilürüreşad’a Kağıt Temini İçin Ankara Hükûmeti’nin Muaveneti Duran Boz / Bir Şimdiki Zaman Şairi: Âkif Harun Kadıoğlu /Anılardaki Âkif İdil Övgün Armut / Faruk Nafiz’in Mehmet Âkif’i Yücel Yiğit / Mehmet Âkif’in Balıkesir Hitabesi 2. Bölüm: Safahat’a Sosyolojik Bakış Bu bölümde yer alan yazılar: Bilal Can / Mehmet Âkif ve İslâm Sosyolojisi Ercan Yıldırım /Türkiye’nin Nomosu ve İstiklâl Marşı Mustafa Uçurum / İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif Mustafa Köneçoğlu / Öteki Medeniyetten Ötelenmiş Âkif’e Erdem Dönmez / Mehmet Âkif’in Mücadelesi Yunus Âkif Çelikel / Safahat’ta Yoksulluk Teması Melek Gülcü / Millî Bir İdeal, Müşterek Bir Gaye ve İki Genç Ruh: Âsım ve Ay Hanım 3. Bölüm “Safahat’ta İzlekler” başlığı taşımaktadır Bu bölümde yer alan yazılar: Selim Somuncu / Mukayeseli Bir Batı Müşahedesi Olarak Hâtıralar Vefa Taşdelen / Safahat’ın Eğitimsel İmaları Şaban Sağlık / Mehmet Âkif’in İdealizminin / Ütopyasının Sembolü: Âsım Sercan Ceylan / Yarınki Dünyanın Eşiğinde: Âsım’ın Hikâyesi Ülkü Yılmaz / Âkif’in “Kocakarı İle Ömer” Şiirinde Sinematografik İzler Hayrettin Orhanoğlu / Vâiz ve Âsım Arasında Hisli Bir Şair: Mehmet Âkif Ersoy Erdoğan Aydoğan / Fatih Kürsüsünde: Feryad Yahud Endîşe-i Ferdâ Fikret Uslucan / Mehmet Âkif Ersoy’un “Meyhane”si Mehmet Kurtoğlu / Mehmet Âkif’in Şiir ve Nesirlerinde Mizah ve Argo Türkân Yeşilyurt / Safahat’ta Yoksulluk ve Yoksullar Murat Yusuf Önem / Safahat’ta Hayaller Muhammet Erdevir / Yedinci Kitap: Gölgeler Arasında Dolaşan Şair Tuğçe Gök / Mehmet Âkif ve Namık Kemâl’de Ortak Kodlar: “Ordu’nun Duası, Vatan(ın Şarkısı”(ilbeyali@hotmail.com)