"Aynalar, söyleyin ben kimim?"
Aynaya bakma tâliminde Üstad Necip Fâzıl’ın “Aynalar Yolumu Kesti” şiirinden çokça ders çıkarırım. Onun aynaya her baktığında yüzünde gördüğü günahlardan dolayı ıstırap çektiğini anlayınca aynaya bakışım değişti.
Ham
ve nefis ehliyken baktığı aynalar şairin günahlarıyla dolu yüzünü
göstermektedir. Kimse bilmese bile aynalar bilmekte... Her günahında aynalara
yakalanmakta ve acı duymaktadır. Bu hâldeyken aynalar “zindan” dır ona:
“Çıkamam, aynalar, aynalar zindan / Bakamam, aynada, aynada vicdan / Beni beklemeyin,
o bir hevesti / Gelemem, aynalar yolumu kesti.”
AYNALARLA YÜZLEŞMEK
Aynalarla
yüzleşen üstad günah içinde kaybettiği yıllarına esef eder ve aynalara
vicdanını aktarır: “Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik / İşte yakalandık,
kelepçelendik! / Çıktınız umulmaz anda karşıma / Başımın tokmağı indi başıma.”
Aynalarla
vicdan muhasebesi yaptığı bir başka şiiri Çile’de “Aynalar, söyleyin bana, ben
kimim?” diyen üstad aynadaki “Ben”i artık yeterli bulmaz. Çünkü insan sadece
sûretten ibaret değil. Bu ıstıraplı arayışlar başladığında her gece aynalara
bakarak kim olduğunu sorar. Aynalara bakan şair onlarda kendini görür. Aynalar
sûretini yansıttığına göre, kendisinin kim olduğunu da biliyorlardır. Bu
sebepten, “Söyleyin bana, ben kimim?” diye sormaya devam eder. Oysa her ayna
kim olduğumuzu söylemez ve hakikati göstermez.
Ayna karşısında kendini bilme isteği o kadar artar ki ateş nöbetlerinin
gelmesi gibi aynalara koşar ve her baktığında büyük ıstıraplara gark’olur:
“Söyleyin, söyleyin, ben miyim yoksa, arzı boynuzunda taşıyan öküz Belâ
mimarının seçtiği arsa; Hayattan muhacir, eşyadan öksüz?”
“Aynadaki
Hayâlime” şiirinde de “Akmayan yaşlarla sıcacık yüzün / Yavrum, bugün seni pek
ölgün gördüm” diyerek aynasına sitem eder ve ayna karşısında kendisiyle
konuşur. Aynadaki hayâline her bakışında yaratılış gayesini de idrak etmeye
başlar.
KİM OLDUĞUMUZU GÖSTEREN
AYNA…
Aynayla
imtihanı “Mürşidim” dediği Abdülhâkim Arvasî hazretleriyle tanışıncaya kadar
ıstıraplı şekilde sürüp gider. Bu sebeptendir ki “Aynadaki Yalan” romanında
kendi iç yüzünü kaleme alır. Kendi benliğini romanın kahramanı “Naci” ile
konuşturur. Naci aynada kendi yüzünü seyretmeye başlar. Ona göre insan yüzünü
bile tam görebilmekten âciz bir mahlûk… Aynada sağ sola ve sol da sağa
geçtiğine göre gördüğü tam kendisi mi? Ancak birbirimizi görebiliyor yahut
gördüğümüzü sanıyoruz. Bir eksiğin daha büyük eksiği de aynada tecellî ediyor.
Demek kendimizden bile gizlenmişiz.
AYNA YÜZLÜLERE DOST OLANLAR
BAHTİYARDIR
Aradığı
mürşidini bulan Naci onun huzurunda “Kendisini bir endam aynasında” görür.
Çünkü aynasını bulmuştur. Bu aynanın önünde kendini farklı görmeye başlar. Bu
ayna öncekiler gibi değildir. Önceki aynalarda gördüklerine “Yalan, bu dünya
yalan… Aynadaki yalan” der. Aynaya bakışı değişmiştir. Mürşidinden aldığı
vazife “aynadaki yalan” lara kanmamak ve aynada dünyevîliğin sûretine
tutulanlara yol göstermektir artık.
Sözün
özü: Bakmasını bilen için insan-ı kâmillerin gönlü aynadır. Kendini bu aynada
seyredenler, onların ahlâkıyla ahlâklanırlar. Bu mânevî tekâmülden sonra ayna
yüzlülere bakabilenler bahtiyardırlar.(ilbeyali@hotmail.com)