Bahis
-Ruznâme Kelime Günlüğü’nden-
Üç dört gün önce Elon Musk'ın Putin’e “dövüş” çağrısını içeren tiviti
üzerinde niyeyse yeteri kadar durulmadı, “Musk Putin’e meydan okudu” şeklinde
manşetlere taşındı, derbi maçın komik bir ânı gibi değerlendirildi. Duyarlı
paylaşımlar olmuşsa da bir tartışma alanı oluşmadı, dolayısıyla gündem içinde
doğru konumlandırılamadı. Batı kaynaklı yabancı basın organlarında ise Putin’i
eleştirenlerin Putin’den farklı davranmadığına dair ciddi makaleler kaleme
alındı, Musk’ın ayıbı yüzüne vuruldu.
Savaşlar, özellikle “büyük” savaşlar, 19. yüzyılın sonlarından
başlayarak basın-yayın gücünü de silahlarına eklemlemişti. Avrupa’da Birinci
Dünya Savaşı’nı başlatan Arşidük suikasti gazete manşetlerinden okunur okunmaz
savaşın kapıya dayandığı anlaşılmış, gençler askere yazılmaya başlamıştı.
Sonrası malum. Sıradan insanlar basılabilen ve dağıtılabilen gazetelerde
yayımlanan listelerden öğreniyordu yakınlarını kaybedip kaybetmediğini. İşgal
altındaki bölgelerde mektup alışverişi bile çoğu zaman mümkün değildi. Bu
yüzden herkesin gözü gazetelerdeydi.
İkinci Dünya Savaşı ise görsel iletkenlerle savaş uçağı ve bomba görüntüleri
yaygınlaştırmaya başladı. Savaşın herkesi susturan son iki hamlesi atom ve
netron bombalarının görüntüleri tüyler ürperticiydi. Şuurlara kazınmış hâlde
tazeliğini koruması, eylemin ürkütücülüğün yanı sıra iletkenin gücünün de bir
göstergesidir.
Sonra Batı için soğuk savaş gündeme geldi. Basın yayın en etkin maniple
aracı olarak başköşeye kuruldu. Zanların ötesindeki gerçekler, gerçekleri
perdeleyen zanlar paradoksunun ana malzemesi yine basın ve yayın araçları oldu.
Sonra Vietnam’daki ABD mağlubiyetini zafer olarak pazarlayan
“medya” krallığı başladı. “Büyük” Amerikan rüyasına arada bir çelme takan
bağımsız sinemayı, deli farz edilen aktivistleri saymazsak yeni çağın medya
monarşisinin önüne kimse geçemedi.
Sonra Ortadoğu’da birbirine düşürülen devletler ve milletler
aracılığıyla yaşanan büyük kıyıma sıra geldi. “Üçüncü dünya ülkeleri” olarak
sınıflandırılan bu coğrafya insanları “üçüncü sınıf insan” muamelesi görmeye
başladı monarşik medyada. Şiddete maruz kalarak ezilen herkes için az da olsa
bir merhamet beslenebilirdi. Ancak İslamofobi’yi servis eden medya sayesinde
(!) sempati-empati hattı kırıldı. Yaşama hakkı olmayan potansiyel teröristlerin
öldürülmesinde bir beis olmadığında karar verildi!
11 Eylül görüntülerinin Müslüman-terörist yaftasını pekiştirecek
kadar sembolleşmesi bu kronolojiye göre hiç de fazladan bir durum değil. Bu
defa sinema daha fazla rol üstlenmiş, internet çağının bütün imkânlarıyla
islamofobi köpürtülmüş, Irak ve Afganistan’daki soykırım kimsenin umurunda
olmamıştı.
Suriye, Yemen, Arakan, Doğu Türkistan, Filistin ve ne kadar acı
yüklü belde varsa hepsine karşı tutum ya umursamazlık ya da umursanmayı hak
etmedikleri yönünde bir medya/sosyal medya yapılanması şeklinde yürüdü.
Şimdi de teknolojik her meselede beyanat verse de vermese de söz
hakkını saklı tutan Tesla CEO’su Musk, tek başına medya güdümleme modeli olarak
krallığın başına geçmiş görünüyor.
Her dediğini dikkate alan sosyal medya, Musk’ın "Putin'e teke
tek dövüş için meydan okuyorum. Bahisler Ukrayna için!" tivitini de es
geçmedi. Bununla kalmadı, bahis davetini gören bahis şirketleri “sanal dövüş”
için bahisleri başlattı. Alay içeren emojilerle dolu milyonlarca tivit atıldı. Savaş
bahislerin kaderine terk edilmişçesine bir hava esti olan bitenin akabinde.
Neticede ise olan şu: İğrenç bir ciddiyetsizlikle insanların
hayatları ve kaderleri “şaka yollu” pazarlık konusu edildi.
Üçüncü dünya savaşı ihtimalleri konuşulurken bu küstahlık nasıl sergilenebiliyor
ve hoş karşılanıyor?
İnsanların hayatının ve geleceğinin söz konusu olduğu hiçbir vaka,
birilerinin muzurluğuna, sahte meydan okumalarına, karikatürize indirgemelerine
muhatap olmamalı. Bir teknoloji devi temsilcisi olarak işaret edilen Musk ise
kendi kendini karikatürize etmekten öteye gitmeyen bir çirkinliği semirtti. Bu olay
rol-model olarak pazarlanan bir kopya simsarın mantık seviyesini ve ahlak
düzeyini anlamaya yetiyor.
Barışın yeni pazarlanma biçimi buysa durum arsız bir vahametten
ibaret. Medya savaşları böyle gerçeklikten uzak bir eğlence alanı gibi mi zerk
edecek insanlığın şuuruna?
Sanal dünya var evet, ama acılar gerçek. Savaş, medya krallığında
bol bahis ve alay çeşnisiyle şova dönüştürülse de acılar gerçek ve hep öyle
olacak. Bu çarpıklık hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
Herkesin bildiğini tekrarlayalım: Batı otoritelerinin barış
tantanası, kof teneke tıngırtısından öteye gitmedi, gitmez; medya krallığı
haklıdan yana etkin rol oynamaz.
Zaten barış dersi de böyle verilmez.
***
Künye: Bahis; üzerinde konuşulan
şey, konu; görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini
kabul eden sözlü anlaşma anlamlarına gelir (TDK Türkçe Sözlük).