25 Eylül 2017

Barzani’nin ‘Atakürt’ sevdası

Saddam'ın 2003'te devrilmesinden sonra bir Irak devletinden söz etmek güçleşti. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi (IKBY)'nin referandum kararı ise Irak'ı fiilen bitirecek bir hamle.

IKBY ve özellikle de Barzani konusunda son zamanlarda gelen bilgiler öylesine çelişkili ki, pek çok kimse için sağlıklı bir değerlendirme yapmak güç.

Bazıları Türkiye'nin Barzani'ye sert cevap vermemesinden hareketle, Barzani'nin bu hamleyi Türkiye ile birleşmek için yaptığını dillendirdiler.

Barzani'nin Türkiye'nin yumuşak ikazlarına aldırış etmemesi üzerine Ankara 4-5 gün önce sertleşti. Dolayısıyla bu tez çoktan çöktü.

Diğer yandan da Barzanilerin Yahudi kökenli olduğu yayınları yapılıyor. Bu yeni bir şey değil. Zira yıllardır söylenir, yazılır, çizilir. Hatta son zamanlarda çıkan yayınlar -doğru ise- bunu belgeliyor da.

Referanduma görünürde ABD, AB, İngiltere, Türkiye, Rusya, İran, Irak itiraz ediyor, yegâne destekçi ise İsrail.

Gerçek şu ki, bölge karışık ve Barzani bunu fırsata çevirmek istedi.

ABD de PKK/PYD'yi destekliyor. İmkânsız ama yine de Suriye'nin kuzeyinde bir bağımsız veya özerk PKK yönetimi doğacak ise, Barzani yönetimindeki IKBY, “kavmiyetçi Kürtler” üstünlüğünü kaybedecek.

Bölge barışı konusunda Türkiye dışında samimi bir ülke yok. Çünkü herkes kargaşadan beleniyor. Kan ve gözyaşı pek çok devlet ve egemen yapının gıdası durumunda.

Herkes gibi Barzani de bu gerçeğin farkında. ‘Bir eksik bir fazla ne değişir, bu karmaşanın içinde bağımsızlık ilan eder, tarihe “Atakürt”  olarak geçerim'in hesabını yapıyor.

Osmanlı 40 parçaya bölünmüş, neredeyse her aşirete bir devlet düşmüştü. Bu parçalanmışlıktan en çok kim faydalandı? Tabii ki İsrail, ABD ve İngiliz…

En çok kim zarar gördü? Elbette bölge halkları ve Türkiye…

O zaman parçalanmışlıktan kim kazanç elde eder, kim zarar görür ona bakmak gerek!

Irak'ın, Suriye'nin, Filistin'in, Mısır'ın, Yemen'in, Sudan'ın, Somali'nin, Lübnan'ın bölünmesini kim destekler, kim engellemek ister bellidir.

Devletlerin resmi açıklamaları ile içlerinden geçirdiklerini ve planlarını birbirinden hep ayrı tutmak gerek.

Kuzey Irak meselesinde kartları en açık oynayan Siyonistler… Barzani'yi ve kavmiyetçi Kürtleri bölünmeleri için teşvik ettiler, hem de alenen. Çünkü bu işten en karlı çıkacak olan İsrail'di.

Önceki günkü haberlerde son derece ilginç bir fotoğraf paylaşıldı. Bu fotoğrafta sakallı, sarıklı yani görünüşe göre “Müslüman bir Kürt”, boynundaki IKBY flaması ve karşısındaki kipalı Siyonist ile canciğer kuzu sarması.

siyonist-dostu-kurt

Bilinçli olarak, propaganda amaçlı olarak çekilip, servis edilen bu karedeki Müslüman kisveli kişi; ya ahmak bir “Müslüman”, ya da bu kisveye bürünmüş bir ajan.

FETÖ gerçeğini bilen herkes için ikinci ihtimal daha kuvvetli. Zira hangi kavimden olursa olsun, samimi bir Müslüman kavmiyetçilik güdemez. Güderse İslam dairesinin dışına çıkar.

Bunu söyleyince hemen “siz Türklerin devleti olacak, biz Kürtlerin olmayacak mı” şeklinde bir Müslüman'a yakışmayan bir cümle duyuyorsunuz. Herkes bilir ki, Türk kelimesi bir kavmi çoktan aşmış bir mefhum.

Batı hâlâ Müslüman olmayı, Türk olmak olarak niteliyor. Bu devletin sahibi şu ya da bu kavim değil, Müslümanlardır. Türkiye, ırkı ne olursa olsun bütün Müslümanların devletinin adı. Anadolu bütün Müslümanların sığınağı…

Bu şemsiye hakkında 20. asrın bir bölümüne bakarak karar vermek insanı yanlışa sürükler. Bunu görmek için insanın içindeki kavmiyetçilik putundan, aşağılık kompleksinden kurtulması gerekir. Bazı dindar Kürtlerin dahi, dindar Türklere karşı bile olan yaklaşımı bu putun kanlarında dolaşmasından kaynaklanıyor. Milliyetçilikle ilgisi olmayan Türk gençlerinin kanına bu fitne kanını soktuklarının ya farkında değiller, ya da kasıtlı yapıyorlar. Niyazımız kim kavmiyetçilik davası güdüyorsa kurtulmaları...

TÜRKİYE YOKSA KİMSE YOK

Bugünkü Kuzey Irak'ı maddi anlamda inşa eden ülke Türkiye…

Türkiye'nin özel sektör yatırımlarının yanı sıra bankaları bile burada faaliyette.

Daha düne kadar Barzani ve Talabani'ye diplomatik pasaport veren de Türkiye idi.

Irak'ın FETÖ'sü ve İran ile işbirliği yapan ABD ve İngiltere Saddam'ı devirdikten sonra Talabani'yi cumhurbaşkanı yaptı. Sonra Kürt bir “hâkime” Saddam'ın idam kararını verdirip, infazını da Şii ve Kütlere yaptırdılar.

ABD ve İngiltere, bu hamle ile hem Kürtleri, hem de Şiileri tuzağa düşürdü. Yüz yıllar sürecek bir fitne tohumu ekti.

Dolayısıyla bölgedeki her adım, bin düşünülüp bir konuşup, bir adım atılmasını gerektirecek kadar hassas.

IKBY varlığını ister bu haliyle sürdürsün, isterse de âtîde bağımsız olsun Türkiyesiz nefes alamaz, varlığını sürdüremez. Türkiye ise Musul ve Kerkük'ü kimseye yâr etmez.

Kuzey Irak yönetimi; ne Irak merkezi yönetimi, ne İran, ne ABD, ne AB, ne de İsrail ile ortak hareket edemez. Türkiye'ye rağmen atacağı her adım, kendi kalbine kurşun sıkmaktan farklı olmaz.

KUZEY IRAK İÇİN EN DOĞRU ÇÖZÜM

Meselenin en doğru ve en kalıcı çözümü, Irak ile anlaşamayan Kuzey Irak'ın Türkiye'ye iltihakı. Zaten söz konusu toprakların önemli bir bölümü fiilen olmasa bile garantörlük nedeniyle Türkiye toprağı. Erdoğan'ın da dediği gibi biraz daha geriye giderseniz, ortada ne Irak, ne Suriye, ne de başka ülkeler kalır.

İsrail; elindeki silahlar, batıdaki Siyonist lobi, istihbarat alanındaki aldığı yol ve bunların hepsinden önemlisi de İslam ülkelerinin başındaki beceriksiz kukla yönetimlerin kendi kuyularını kazan ve dolayısıyla Siyonizme hizmet eden politikaları yüzünden güçlü gözükebilir.

Ancak İsrail, son kullanım tarihi hayli yaklaşmış bir ülke. Zahire bakarak siyaset yapmak, özellikle de bu bölgeye dönük kanaatler serdetmek, kararlar almak insanı çok yanıltır.

Zira bölgedeki hadiseler ve gelecekte yaşanacakların sadece İsrail'in elinde olan güçle bir ilgisi yok.

Bölgeyi; tarihî, dinî ve etnik nedenler, siyasi gelişmeler, askeri yapılar ve değişen toplum dengeleri birlikte ele almak zorundayız.

Sadece bölgeyi değil, geri vitesteki batıyı da…

Artık batının devri bitmiştir. Hiç abartısız batı hasta adamdır. Bundan sonra ilerlemeyecek hep gerileyecektir. Son 2 asırda yaşanan tüm cinayet, sömürü, kan ve gözyaşının yani arşa yükselen zulmün faali sadece batıdır.

Allah şirkin hesabını bu âlemde sormayabilir ama zulmün hesabını er ya da geç sorar. Sadece bu yüzden bile batı ebterdir. Geleceği yoktur. Bunca ahın hesabı gecikebilir ama asla faturasız kalmaz.

ABD, AB ülkeleri İngiltere, Rusya, İsrail ve hatta Çin mutlaka hesap ödeyecek. Belki de bunları bu yazıyı okuyanların pek çoğu bile görecek.