08 Haziran 2024

​Başıboş köpekler tartışması!

Gündemin en önemli tartışması, “Başıboş köpekler ve hayvanlar” için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan taslak. Şu ana kadar gerek hükümetin gerekse belediyelerin kulağının üzerine yatması sonucu, şehirlerde, büyükşehirlerde başıboş hayvanlar ve çeteleşmiş köpekler sorunu büyüdü.

Onlarca insanımız, çoluk çocuğumuz köpekler tarafından ısırıldı, köpeklerden kaçarken araçların altında kalarak öldü. Sahipsiz hayvanlar öylesine arttı ki; şehirlerde kuduz tehlikesi baş gösterdi…

Hükümetin başıboş hayvanlar toplatılacak, kısırlaştırılacak, çiplenecek, sahiplendirilecek, belediyeler barınaklar yapacak, aşılanacak, küpe takılacak şeklinde özetlenebilecek tasarısının son kısmında “uyutulacak” şeklinde de bir madde vardı. Bu madde muhalefet partileri tarafından eleştirilere neden oldu. Buna ben de kesinlikle karşı çıkıyorum. Ne demek uyutmak? Öldürmek!

Onlar Allah’ın bize emanet ettiği, gözümüz gibi bakmamız gereken sokaklarımızdaki canlar. Bu dünya sadece bize özel yaratılmadı, evcil veya evcil olmayan hayvanların da hayatımızda olması lazım. Çoluk çocuğumuz da sokaklarda bu hayvanları görmeli.

Anadolu’da özellikle köylerimizde her evin bahçesinde köpekler vardır… Damlarda inekler vardır, öküzler vardır… Tavuklar vardır… Koyunlar, kuzular vardır… Koyunları kuzuları güden çobanların beslediği özel köpekleri vardır. Peygamber Efendimiz (sav) Efendimiz de kedi beslemiş, kedisinin adını muezza koymuştur.

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Yedi Uyuyanlar kıssasında yedi uyuyanın yanındaki köpeğin adı Kıtmir’dir. Ben de evimde iki tane ve Bakımevimde de bir tane kedi bakıyorum. Hayvanlar bizim vicdan ve merhamet damarlarımıza vurulan şırınga gibidir.

Merhamet, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in ifade ettiği gibi, hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksirdir. Hayvanlarla ilgili Peygamber Efendimiz (sav) bizlere çok şeyler nakledilmiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle denilmektedir: “Susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek bir kuyunun etrafında dolaşıp duruyordu. İsrailoğullarından fâhişe bir kadın onu gördü; hemen çizmesini çıkardı ve onunla köpek için kuyudan su çekerek onu suladı. Bu yüzden o kadın bağışlandı.” Âlemlerin Efendisi, on bin kişilik muhteşem ordusuyla Mekke’ye doğru ilerliyordu.

Arc mevkiinden hareket edip Talûb’a doğru giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak onu bu hayvanların başına nöbetçi dikti. Anne köpeğin ve yavrularının İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, meclise sevk edilen tasarıyla ilgili olarak yaptığı konuşmada, “Bir sonraki adım” diye bir cümle kurdu. İnşallah, sokak hayvanlarımızla ilgili taslak mecliste kabul edilirse, imalı şekilde “uyutma”yı kasteden bu adım hayata geçmez. Sahipsiz hayvan populasyonun artmasına neden olan, hükümet ve yerel yönetimlerin bu bağlamda inisiyatif alarak, bu meseleyi sokak hayvanlarımızı uyutmadan çözmesi en büyük dileğimdir.

Geçmişte yaşanan Hayırsız Ada sabıkamız olduğunu da unutmayalım.  Bana göre saldırgan nitelikli olan, kendisinden küçük canlılara ve insanlara saldırılarıyla bilinen pitbull, rotweiller  vb. gibi köpeklerin sahiplendirilmemesi noktasında bu tasarıya özel bir madde konulmalı. Hayvan populasyonunun önüne geçilmesi yönünde kısırlaştırma önemli. Tüm belediyelerin hayvanlar için konforlu barınaklar yapmalı.  

Bu çerçevede taslakla ilgilenen hükümet yetkilisi “Bir yılda en fazla 350 bin kısırlaştırma” yapılabileceğini öngördüklerini kaydediyor. Memleketin her yerindeki veteriner fakülteleri ne güne duruyor? Veteriner fakültesi öğrencileri, bunu bir ders olarak yapabilir. Belediye barınaklarında çok daha fazla veteriner istihdam edilebilir…

Bunun yanı sıra, çocuğu bir hayvan istediği için sahiplendiği hayvanı dağa bayıra terk eden vicdansızlar için de çok daha ağır yaptırımlar getirilmeli. “Saldırgan olanlar uyutulacak” diye kestirip atmayı doğru bulmuyorum. Şunu söyleyeyim: İnsan aklıyla, devlet aklı aynı şekilde çalışmaz.

Devlet her noktada orta yolu bulmak zorundadır. Yazımın sonunda yaşanmış bir hikaye anlatayım: Osmanlı Padişahlarından Kanuni Sultan Süleyman, devlet işlerinden arta kalan vakitte Topkapı Sarayının bahçesinde ağaç yetiştirmekle meşgul olurdu. Birgün yetiştirdiği meyve ağaçlarını karıncaların sardığını gördü.

Ağaçlara zarar veren karıncaların itlaf edilmesini ve karıncaların bürüdüğü ağacın kesilip kesilmemesi hususunu bir tezkîre ile Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye sordu.

Hem de öyle şairâne bir dil ile sordu ki; “Dırahta ger ziyan etse karınca; Günâhı var mıdır ânı kırınca?” (Eğer karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı var mıdır?) Ebussuud Efendi, Kanuni’ye hoş görünmek için, “Karıncanın ölmesinden ne olur padişahım” diyebilirdi, fakat o da çok daha ince bir nükteyle bakın ne dedi: Bu da sanatkâr bir padişaha sıradan bir cevap değildir: “Yarın Hakk’ın dîvânına varınca; Süleyman’dan hakkın alır karınca”…

Başıboş köpek sorununun çözümü de bellidir: Topla, kısırlaştır, aşıla, çiplendir, barınaklar yap, bahçesi olan ailelere de sahiplendir…Tasarı nereye evrilecek? Merakla bekliyoruz! Vesselam!