07 Ekim 2015

Başımıza düşen otobüs-otomobil

01 Ekim 2015 tarihinde medyaya düşen bir haberde şu ifade ediliyordu: “Ankara Dikimevi'nde bir belediye otobüsünün, durakta bekleyenlere çarpması sonucu 12 kişi öldü, 13 kişi de yaralandı.”

Türkiye'nin terör bilançosunu veren yetkili şöyle konuşuyor: “30 yıldır bu terör nedeniyle 35 bin kişi hayatını kaybetti. 7 bin de şehit verdik. Türkiye, 30 yılda 350 milyar dolar harcadı. Biz bu parayı harcamasaydık kişi başına düşen milli gelir 20 bin dolar olurdu. Yollarımızı daha önce yapardık.”

Siyasetin yetkili ağzından yapılan bu “terör – yol yapma” kıyaslamasına katılamıyoruz.

Çünkü:

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı verileri şu bilgileri masanın üstüne koyuyor: 2004-2013 arasında 9 milyon 554 bin maddi hasarlı, yaralamalı ve ölümlü trafik kazası meydana geldi. Türkiye'de karayollarında son 10 yılda meydana gelen trafik kazalarında 42 bin 447 kişi öldü, 2 milyon 27 bin kişi de yaralandı.

Maliyet raporları yıllık kaza maliyetinin 20 milyar doları bulduğunu gösteriyor. Bu rakam otomobil artışıyla katlanarak büyüyecek.

Bir de 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini hatırlayalım: Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu.

Trafik kazaları ile ortaya çıkan cana ve mala zararın terörden de depremden de daha büyük bir bilançosu bulunuyor.

Kimse kendisini kandırmamalıdır.

Trafikte bu kaza oranları devam ederse önümüzdeki 30 yıllık bir kaza raporunda takriben şu sayılarla karşılaşacağız: 125 bin kişi ölü, 6,5 milyon kişi yaralı, 600 milyar dolar maliyet.

Bir de Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre motorlu kara taşıtı sayılarına bakmak gerekir:

2002 yılında 4 milyon 600 bini otomobil toplam 8 milyon 655 bin adet motorlu kara taşıtı bulunmaktaydı. 2015 yılında 10 milyon 304 bini otomobil toplam 19 milyon 550 bin adet kara taşıtı yollarda dolaşıyor.

Kalkınma Bakanlığı'nın “Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018 Otomotiv Sanayi Çalışma Grubu Raporu” başlıklı bir yayını var.

Bu yayında “İç Pazarda Gelecek Beklentileri” başlıklı bölümde şu ifadeye yer verilmiş:

“Kıyaslama için genellikle kabul edilen kıstas 18 yaşını aşmış 1000 kişi için kullanılan binek aracı sayısıdır. Araç yoğunluğu olarak da bilinen bu değerin 2010 yılındaki dünya ortalaması “155 Binek Aracı/1.000 kişi (+18 yaş)” olarak belirlenmiştir. Türkiye'de ise bu değer 135 adettir. Gelişmiş ülkelerde ise araç yoğunluğu 600 adede kadar çıkmaktadır.”

Demek ki Türkiye'nin gelişmiş ülke binek araç sayısına erişebilmesi için 30-35 milyon kişinin daha trafiğe şahsi binek aracıyla çıkması gerekmektedir. Yollarda 45 milyon binek aracı olacak.

“Onuncu Kalkınma Planı”na göre “Türkiye'nin 2023 İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması ve Performans Yönetimi” projesi ve  “TİM 2023 Türkiye İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması Ve Sektörel Kırılım Projesi” kapsamında sanayimiz için öngörülen üretim hedefi 4 milyon adettir.”

Yıllık 3 milyon adet taşıt ve toplam olarak 75 milyar dolarlık bir ihracat hedeflenmektedir. Demek ki kalkınma planımız araç yoğunluğunun gelir beklentisine dayanıyor.

“Otomobil uçar gider.”

İnsan ölür.

2023'e doğru kaç trafik kazası yaşanacak, kaç kişi ölecek?

İstatistik ve sayılara boğulmuş bu yazının sonunda şunu söylüyorum:

Hayatın varlığını, insan evladının can ve malını muhafaza, medeniyettir.

Bizim buralarda otomobil, bastığımız toprağı tahrif eden bir şiddet biçimine dönüşmüş görünüyor.

Bir “

01 Ekim 2015 tarihinde medyaya düşen bir haberde şu ifade ediliyordu: “Ankara Dikimevi'nde bir belediye otobüsünün, durakta bekleyenlere çarpması sonucu 12 kişi öldü, 13 kişi de yaralandı.”

Türkiye'nin terör bilançosunu veren yetkili şöyle konuşuyor: “30 yıldır bu terör nedeniyle 35 bin kişi hayatını kaybetti. 7 bin de şehit verdik. Türkiye, 30 yılda 350 milyar dolar harcadı. Biz bu parayı harcamasaydık kişi başına düşen milli gelir 20 bin dolar olurdu. Yollarımızı daha önce yapardık.”

Siyasetin yetkili ağzından yapılan bu “terör – yol yapma” kıyaslamasına katılamıyoruz.

Çünkü:

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı verileri şu bilgileri masanın üstüne koyuyor: 2004-2013 arasında 9 milyon 554 bin maddi hasarlı, yaralamalı ve ölümlü trafik kazası meydana geldi. Türkiye'de karayollarında son 10 yılda meydana gelen trafik kazalarında 42 bin 447 kişi öldü, 2 milyon 27 bin kişi de yaralandı.

Maliyet raporları yıllık kaza maliyetinin 20 milyar doları bulduğunu gösteriyor. Bu rakam otomobil artışıyla katlanarak büyüyecek.

Bir de 17 Ağustos 1999 Gölcük depremini hatırlayalım: Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu.

Trafik kazaları ile ortaya çıkan cana ve mala zararın terörden de depremden de daha büyük bir bilançosu bulunuyor.

Kimse kendisini kandırmamalıdır.

Trafikte bu kaza oranları devam ederse önümüzdeki 30 yıllık bir kaza raporunda takriben şu sayılarla karşılaşacağız: 125 bin kişi ölü, 6,5 milyon kişi yaralı, 600 milyar dolar maliyet.

Bir de Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre motorlu kara taşıtı sayılarına bakmak gerekir:

2002 yılında 4 milyon 600 bini otomobil toplam 8 milyon 655 bin adet motorlu kara taşıtı bulunmaktaydı. 2015 yılında 10 milyon 304 bini otomobil toplam 19 milyon 550 bin adet kara taşıtı yollarda dolaşıyor.

Kalkınma Bakanlığı'nın “Onuncu Kalkınma Planı 2014-2018 Otomotiv Sanayi Çalışma Grubu Raporu” başlıklı bir yayını var.

Bu yayında “İç Pazarda Gelecek Beklentileri” başlıklı bölümde şu ifadeye yer verilmiş:

“Kıyaslama için genellikle kabul edilen kıstas 18 yaşını aşmış 1000 kişi için kullanılan binek aracı sayısıdır. Araç yoğunluğu olarak da bilinen bu değerin 2010 yılındaki dünya ortalaması “155 Binek Aracı/1.000 kişi (+18 yaş)” olarak belirlenmiştir. Türkiye'de ise bu değer 135 adettir. Gelişmiş ülkelerde ise araç yoğunluğu 600 adede kadar çıkmaktadır.”

Demek ki Türkiye'nin gelişmiş ülke binek araç sayısına erişebilmesi için 30-35 milyon kişinin daha trafiğe şahsi binek aracıyla çıkması gerekmektedir. Yollarda 45 milyon binek aracı olacak.

“Onuncu Kalkınma Planı”na göre “Türkiye'nin 2023 İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması ve Performans Yönetimi” projesi ve  “TİM 2023 Türkiye İhracat Stratejisinin Uygulamaya Aktarılması Ve Sektörel Kırılım Projesi” kapsamında sanayimiz için öngörülen üretim hedefi 4 milyon adettir.”

Yıllık 3 milyon adet taşıt ve toplam olarak 75 milyar dolarlık bir ihracat hedeflenmektedir. Demek ki kalkınma planımız araç yoğunluğunun gelir beklentisine dayanıyor.

“Otomobil uçar gider.”

İnsan ölür.

2023'e doğru kaç trafik kazası yaşanacak, kaç kişi ölecek?

İstatistik ve sayılara boğulmuş bu yazının sonunda şunu söylüyorum:

Hayatın varlığını, insan evladının can ve malını muhafaza, medeniyettir.

Bizim buralarda otomobil, bastığımız toprağı tahrif eden bir şiddet biçimine dönüşmüş görünüyor.

Bir “İslâm şehri” meselemiz varsa, insanları otomobil almaya zorlayan “kentleşme süreçleri” tartışılmalıdır.

 

 

” meselemiz varsa, insanları otomobil almaya zorlayan “kentleşme süreçleri” tartışılmalıdır.