29 Şubat 2024

Batı'nın Buazizi'si Aaron Bushnell olabilir mi?

ABD Hava Kuvvetleri mensubu Aaron Bushnell'in, Gazze'deki soykırıma ortak olmayacağını söyleyerek İsrail'in Washington Büyükelçiliği önünde kendisini ateşe vermesi ve vefat etmeden önceki feryatları insanlığın vicdanında büyük yankı uyandırdı. Bushnell, Batı’nın vicdanının galeyana gelmesinin ve küresel kirli güçlere isyanın bir kıvılcımı olabilir mi?

Filistin halkı ve dünyanın dört bir yanındaki halklar, İsrail söylemini destekleyen bu hükümetlerin kör tarafgirliklerini haklı çıkarmak ve İsrail suçlarını örtbas etmek için uyguladıkları yalan ve aldatmacanın boyutunun farkında. İnsanlığın vicdanı, çatışmanın temel nedenlerinin Filistin halkının kendi topraklarında onurlu bir şekilde yaşama hakkının inkârı ve işgal olduğunu bilmektedir. Bu vicdan, Gazze'deki milyonlarca Filistinli üzerindeki haksız ablukanın devam etmesi ve İsrail hapishanelerinde temel haklarından çoğunlukla mahrum edildikleri koşullar altında tutulan binlerce Filistinli tutuklu karşısında ilgisiz kalmamaktadır. Bu ilginin zirve noktalarından bir tanesini geçtiğimiz hafta gördük. ABD Hava Kuvvetleri mensubu Aaron Bushnell, Gazze'deki soykırıma ortak olmayacağını söyleyerek İsrail'in Washington Büyükelçiliği önünde kendisini ateşe verdi. 

İsrail'in işlediği suçları ve katliamları reddettiklerini dile getirmek ve Filistin halkının haklarına ve haklı davalarına desteklerini göstermek için dünyanın tüm başkentlerinde ve şehirlerinde toplanan tüm dinlerden, etnik kökenlerden ve geçmişlerden gelen dünyanın özgür insanları gibi Aaron Bushnell’i de başta HAMAS olmak üzere insanlığın vicdanı saygı ile selamladı.  İşgal, kendisini nasıl tanımlarsa tanımlasın ya da adlandırırsa adlandırsın işgaldir ve halkların iradesini kırmak ve onları ezmeye devam etmek için bir araç olmaya devam etmektedir. Öte yandan, tarih boyunca halkların ve ulusların işgalden ve sömürgecilikten nasıl kurtulacaklarına dair deneyimleri, direnişin stratejik bir yaklaşım olduğunu, kurtuluşun ve işgali sona erdirmenin tek yolu olduğunu doğrulamaktadır. Mücadele, direniş ya da fedakârlık olmaksızın işgalden kurtulan bir ulus var mıdır?

İnsani, ahlaki ve hukuki zorunluluklar tüm dünya ülkelerinin Filistin halkının direnişini desteklemesini, ona karşı iş birliği yapmamasını gerektirmektedir. İşgalin suçlarına ve saldırganlığa karşı çıkmalı, Filistin halkının topraklarını özgürleştirme ve dünyadaki tüm halklar gibi kendi kaderini tayin hakkını kullanma mücadelesini desteklemelidirler. Aaron Bushnell'in kendini feda etmesi bu manada çok etkili olmuştur ve Batı’da yükselen feryadın eşiği olmuştur. Bu eşik, Aaron Bushnell’in vefatı ile aşılmıştır artık. 

Öte yandan Bushnell'ın son sözü 'Artık soykırımın suç ortağı olmayacağım' olmuştu. Ölen askerin arkadaşı Bushnell'ın gizli belgelere erişimi olduğunu ve kendisini yakmadan önce ABD'nin Gazze'deki sır gibi saklanan operasyonlarından haberdar olduğunu açıkladı. Bushnell'ın kendisini ateşe vermeden önce Gazze tünellerinde savaşan ABD kuvvetlerine ilişkin gizli bilgilere sahip oldu iddiasının özellikle Amerika’daki vicdanlı insanları nasıl etkileyeceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. 

Bu vesile ile biz de yeniden ve bir daha, HAMAS ile beraber Gazze halkı ile beraber şu çağrıyı yapıyoruz; 

1. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının; başta çocuk, kadın ve yaşlılar olmak üzere tüm Gazze halkına karşı katliamların ve etnik temizliğin derhal durdurulması, geçişlerin açılması ve yeniden inşa araçları da dahil olmak üzere insani yardımların Gazze'ye girişine izin verilmesi. 

2. İsrail işgalinin Filistin halkına yaşattığı acılardan dolayı yasal olarak sorumlu tutulması ve sivillere, altyapıya, hastanelere, eğitim tesislerine, camilere ve kiliselere karşı işlediği cürümlerden dolayı suçlanması.

3. Uluslararası hukuk ve normlar çerçevesinde, İsrail işgali karşısında Filistin direnişinin meşru bir hak olarak mümkün olan tüm araçlarla desteklenmesi.

4. Dünyanın dört bir yanındaki özgür halkları, özellikle de sömürgeleştirilmiş ve Filistin halkının çektiği acıların farkında olan ulusları, İsrail işgalini destekleyen güçler/ülkeler tarafından benimsenen çifte standart politikalarına karşı ciddi ve etkili tutumlar alması. Bu ulusları Filistin halkıyla küresel bir dayanışma hareketi başlatmaya, adalet ve eşitlik değerlerini ve halkların özgürlük ve onur içinde yaşama hakkını vurgulamaya çağırıyoruz.

5. Başta ABD, İngiltere ve Fransa olmak üzere süper güçler, siyonist varlığa hesap verme yükümlülüğünden muafiyet sağlamayı ve ona hukukun üstünde bir ülke muamelesi yapmayı bırakmalıdır. Bu ülkelerin adaletsiz davranışları, İsrail işgalinin 75 yıl boyunca Filistin halkına, topraklarına ve mukaddesatına karşı en ağır suçları işlemesine olanak sağlamıştır. Dünyanın dört bir yanındaki ülkeleri, hemen ve her zamankinden daha fazla, uluslararası hukuka ve işgalin sona erdirilmesi çağrısında bulunan ilgili BM kararlarına karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.

6. Gazze'nin geleceğine karar vermeyi amaçlayan ve sadece işgali uzatmaya hizmet eden her türlü uluslararası veya İsrail projesini kategorik olarak reddediyoruz. Filistin halkının kendi geleceğine karar verme ve iç işlerini düzenleme kapasitesine sahip olduğunu ve dolayısıyla dünyadaki hiçbir tarafın Filistin halkına herhangi bir vesayet biçimi dayatma ya da onlar adına karar verme hakkına sahip olmadığını vurguluyoruz.

7. İsrail'in özellikle 1948'de işgal edilen topraklarda ve Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik yeni bir sürgün dalgasına ya da yeni bir Nekbe'ye yol açma girişimlerine karşı durulması çağrısında bulunuyoruz. Sina'ya, Ürdün'e ya da başka bir yere tehcir olmayacağını ve Filistinlilere yönelik herhangi bir yer değiştirme söz konusu olacaksa bunun, BM'nin birçok kararında da teyit edildiği üzere, 1948'de sürüldükleri evlerine ve bölgelerine dönmeye yönelik olacağını vurguluyoruz.

8. İşgal sona erene kadar dünya çapında halk baskısını sürdürme çağrısı yapıyoruz. İsrail varlığıyla normalleşme girişimlerine karşı durmaya, İsrail işgaline ve destekçilerine karşı kapsamlı bir boykot çağrısında bulunuyoruz.