08 May 2019

Beklenen Gençlik ve Gerçeklik

Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; Türkiye'nin genç nüfusu, Belçika'dan Yunanistan'a İsveç'ten Macaristan'a AB üyesi 20 ülkenin toplam nüfusundan daha fazla. Türkiye'de 15-24 yaş grubundaki kişi sayısı 12 milyon 983 bin 97 ve bu sayı toplam nüfusun oransal olarak yüzde 16,1'ini oluşturuyor (AA, 2018).

Beklenen gençlik, milli ve manevi değerleri kuşanmış, bilimde, tıpta ve sanatta başarılı olmuş, sadece kendinin değil nizamı-ı alemin selameti için yaşayan neslin hayaliydi. Büyük mütefekkirlerimizden bize miras kalan bir gençlik tahayyülüydü. 

Mehmet Akif'in Asımın Neslinde, Necip Fazıl'ın Büyük Doğu Neslinde, Sezai Karakoç'un Diriliş neslinde aradığı üstün şahsiyetli gençlerdi beklenen. İmanı, vatanı ve kutsalları için yaşayan bir gençlikti hayalimiz.

Anadolu'nun mümbit topraklarından, ecdadının sayısız destanlarından ve İslam'ın duru pınarlarından beslenen gençlik bugün, yapay ve temeli olamayan, adına popüler kültür denen fakat içinde kültür kırıntısı dahi barındırmayan bir zehirle beslenmektedir.

Batılı devletler tüm propaganda araçlarını kullanmak suretiyle, genç neslin pırıl pırıl zihinlerine “kendisi için yaşamasını, hazlarının peşinde koşmasını, ati de olan her ne varsa reddetmesini” fısıldamaktadır. Ve ne yazık ki bu kirli ve bozucu propaganda daha baskın gelmektedir. Zira küfür ehli tüm harp vasıtalarını kullanarak gençlerimizi elimizden almaya çalışmaktadır.

Televizyon programlarından, reklamlara, bilgisayar oyunlarından, sosyal medya uygulamalarına kadar her zeminde bu kötü niyeti görmek mümkün. Argo ve kaba bir lisan ile konuşan, alkol kullanan, anne babasına ve çevresine karşı asabi davranan, bir genç modeli inşa edilmeye çalışılmaktadır.

Diğer taraftan, uyuşturucu maddeye, futbola, şans oyunlarına müptela edilmek yoluyla gençlerimiz çalınmaktadır. Sanatçı kılığında olup kimi inançsız, kimi vatansız, pek çoğu ahlaksız insanlar bir model olarak medya kanalları aracılığıyla gençlerimize örnek gösterilmektedir. Ülkemiz dünyada en çok uyuşturucu madde yakalanan yerlerden birisi. Neden acaba?

Tüm bu olumsuzluklara karşın karamsar olmadan, korkmadan, yılmadan mücadele etmek zorundayız. Evvela anne babalar, öğretmenler ve devleti yönetenler olarak evlatlarımızın, gençlerimizin, geleceğimizin çalınmasına, elimizden alınmasına izin vermeyeceğiz.

Bin yıldır bu topraklara fitne ve kötülük ekenler muratlarına eremediler henüz. Ama vazgeçmiş değiller ve vazgeçmeyecekler. Bizde vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımızı, bilime, sanata, spora teşvik ederek, çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri yavrularımıza kazandırarak ve onların sadece zihinlerini değil, kalplerini de doyurarak yetiştireceğiz evlatlarımızı.

Üstelik bu mücadeleyi verirken sadece kendi evlatlarımız için değil, ülkemizin tüm çocukları ve dahi dünyanın tüm çocukları için aynı hassasiyeti taşımak zorundayız. Zira çocuklar sadece anne babaların değil, tüm insanların vicdan ve merhametine emanet edilmiştir.

Mazlum ve mağdur, milletlerin zenginliklerini sömürerek bozuk düzenini ve refahını sürdürme telaşında olan batı medeniyetlerinin tümü günü gelince bu vebalin altında kalacaktır. Onları, anne babasını, yaşamlarını, inançlarını, umutlarını ve yarınlarını çaldıkları çocukların ahı vuracak inşallah.

Yarın çok geç olmadan, çocuklarımıza sımsıkı sarılalım. Onları mavi balinalara, çukurlara, karanlık sokaklara, modern çağın bozucu ve yok edici tuzaklarına teslim etmeyelim. Çocuklarımız bize verilmiş bir emanettir ve bu güzel emaneti layıkıyla taşımak daha fazla çaba sarf edelim. Hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan, samimiyetle, özenle, şuurla koruyalım çocuklarımızı.

Beklediğimiz gençlik, iman, irfan ve ahlak sahibi, yüksek karakterli, vatanını ve mabedini kutsal bilen ve bu kutsalları uğrunda mücadele eden şuurlu bir gençliktir. Yazıma üstat Mehmet Akif Ersoy'un dizeleriyle son veriyorum…

Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek,

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek…

Vesselam…