VF kat sol
VF kat sağ

17 Ağustos 2021

​Bektaşilik devranında Men aref'den ders alıp nefsini bilen

Muharrem ayındayız… Ehl-i beyti düşünme ve anlama günlerindeyiz.

Hacı Bektaş-ı Veli’yi anma günlerindeyiz. Anmak, hatırlamak ve bilmektir. Sayıklamak değildir. Erkânı yolu ile ehl-i beyt sevgisini esas bilen bu yolun da gerçeğinde cümle Muhammedilere yol ve hakikat vardır. Elbette bir devranı kendi erkânı ile bilmek gerekir. Olanı anlamak ve kendisinden tanımak o yola sadakattir. Meselenin bazı tartışma ve istismara konu olması ise hakikat arayan için manasızdır. Ehl-i beyt sevgisi ve muhabbetinin peşinde olan herkes için bu devrandan peteğine bal, kendisine hal, ruhuna nefes vardır.  Anadolu insanlarının ehl-i beyt sevgisi ile Hak yolundaki hikmetleri bizi birleştiren bir şeydir, olmalıdır. Kul Hasan kavlince Biz erenler gerçeğiyiz Has bahçenin çiçeğiyiz Hacı Bektaş köçeğiyiz Edep erkân yol bizdedir, diyen bu anlayışı manası ile idrak için edep erkân ve yolu bilmek ve anlamak önceliklidir. Zira usulsüz vusul muhaldir.  Hacı Bektaşı pir bilenler Sakine Bacı’nın dediğince, Ezelî kurdular erkânı yolu Bu yolun sahibi Muhammed Ali Pîrimi sorarsan Bektaş-ı Velî Ali Velî gibi er bulunur mu, diyerek Muhaddi yola revan olmuşlardır. Bir Müslüman için Hz. Muhammed ve Hz. Ali muhabbeti bir tercih değil, yolda erkândır. Buna intisap etmek bize göre Sünni-alevi olmanın ötesinde hakikate dair olmakla alakalıdır. Ali'yi sevenin hâk ol yolunda Bilirsen derdine derman Ali'dir, diyen Kaygusuz Abdal bu yolun çerağını Hz. Ali ile yakar ki bu durum tasavvuf saliki olan pek çok yol içinde böyledir; Hz. Ali yol başcısıdır. Bu sürekte Şehidî Bektaşiliği içeriden şöyle tarif eder:  Noktanın esrarına mazhar düşüp aynel yakın Men aref’den ders alıp nefsin bilen Bektâşîdir. Noktanın esrar nedir? Aynel-yakin nasıl olur? Men arefe dersi nedir? Nefsi bilmek ne demektir? İşte bu sorularla meşgul olarak bir yol kurmak Bektaşilik devranı ise ben yokum, değilim diyecek varsa beri gelsin!

 

Bu yola ikrar ile girilir. Zeynel Baba kavlince bakalım; Gül olur bülbül olur her anı İçinde bağı bostan olanın Zevk olur safâ olur zamanı Ahd ile ikrârı saf olanın. İnsanın içi, bilinci dışını da var ediyorsa yola ikrar veren zevk u safa ile saf ikrar yolundan kendini bilme yoluna girer, ikrar verir. Gül ve bülbül olan her zuhurat dâhildeki bir bilincin harice aksidir. Zira zemin yoksa onun üstüne bir şey koymak zordur. İçini doğrultmayanın dışında doğru zuhur etmeyeceği aşikârdır.

 

Peki, bu ikrar ile yola girenin adabında neler vardır?

 

Tevella ve teberra denilen yolda pirlerin sevdiğini sevip uzak olduğuna yaklaşmamak aslında bilginin doğru-yanlış ikileminde yol salikinin zihninde kendini bilme ameliyesindeki yoldaşıdır. Kul Nesimî kavlince Bizlerden bekleme züht ü ibadet Tutmuşuz evvelden râh-ı selamet Tevellâ olmaktır bize alamet Sanma ki sağımız solumuz vardır. Perişan Baba sözünde bu husus kendi tarihi ve gerçeklik zemininde ifade edilir: Çırağı şem’imiz vermekte şûle Meydanı hünerde girdik usule Tevellâmız cedd-i zât-ı Resule Ervâh-ı Yezid’in teberrâsıyız. Ehl-i beyt muhabbeti ve Yezidleşmenin karşısında durmak İslam’ın cahiliyeye karşı verdiği en büyük mücadelenin özünü göstermiyor mu? Çerağ yaktıkları Muhammedi ocaktan usul devşirip ehl-i beyte taraf ve Yezid ruhuna karşı olmak sağ veya sol olmakla alakalı değil doğru ve hakikat tarafında haysiyetle durmakla alakalıdır.

 

İnsan bu farkındalığa nasıl ulaşır?

 

İşte orada kendini bilmek denilen zorlu ve sarp yokuşa geliriz. Güzide Ana kavlinden bakarsak; Sırrı men-arefden nefsimiz bildik Mürşid karşısında tevbeye geldik Gönül aynasını pâk edip sildik Taşradan görüdür içimiz bizim. Kendini bilmek gönül dünyasının kavramlarında hayata paklakıp bakmak olduğu gibi görünmek modern insanın içinde olduğu zavallı karanlığa bir çerağ değil midir? İşte burada nefsini bilenin toprak olması bu devranda diğer bir kendilik bilincidir: Turaplık cümlenin başı Daim çiğnenmektir işi Üstüne atarlar leşi

İncinme gönül incinme diyen Pîr Sultân Abdal gönlün kendini bildikçe varacağı o yeri işaret eder. Bu göze ve gönle erişen insan; Kendi noksanını bil ârif ol Kimsenin ayıbını gözetme gönül Yetmişüç millete bir nazarla bak Hak sevmiş yaratmış söz etme gönül diyen İlhami kavlince aleme bakmaya başlar. Kendini bilmek toprak olup kendi noksanını bilmek ayıp gözetici değil beşeriyete Hak sevgisi ile bakmak verilen ikrarın yolda insanı getirdiği ahlaki bir güzellik ise bunun sağı solu, Alevisi Sünnisi var mıdır? Sünnilik Hz. Ali’yi sevmemek ve Yezid’e taraf olmak mıdır? Nihayet, Sana yerden gökten büyük nasihat Gördüğünü ört görmediğini söyleme Erenlerden pîrden budur emanet Gördüğünü ört görmediğini söyleme diyen Azbî ile erenler yolundan çerağını yakanların insanın kendini bilme yolunda alemi muhabbetle bilmesi hasıl olarak yaratılanı yaratandan ötürü sevmenin hakikati aşikar olur.

 

Elbette bu uzun yolu ve derin manaları bir kısa yazı ile şerh etmek muhaldir. Lakin Bektaşi yolunun esasını oluşturan bu meseleleri düşünerek konuya bakmak, mevzuyu anlamak bizim canların bizden devranında semaha durmak birliğin şartıdır, dirliğe vesiledir. Tarih kendiliğimizin mahfuz olduğu bir anlamlar menfezi ise burada sunulan deyişlerdeki hakikat içerisinden olguyu kendi içinden tanımak ve günü bu şuur ile yaşamak muhtemel fitnelerin önünü aldığı gibi müstakbel içinde faydalı olacaktır. 

 

Diyanet teşkilatımız Muharrem ayını ehl-i beyt ayı olarak anlama ve değerlenme adına etkinlikler ile değerlendirse kötü mü olur? Hz. Ali ve ehl-i beyt belli bir kesime ve mezhebe münhasır bir değer değil İslam’a ait bir Muhammedî mirastır. Yezitleşmenin modern kılıklarda, en paçoz ve mürai sıfatlarda vakti kirlettiği bir çağda bu faydalı olmaz mı? Bugün mâh-ı Muharrem'dir muhibb-i hânedân ağlar Bugün eyyâm-ı mâtemdir bugün âb-ı revân ağlar Hüseyn-i Kerbelâ'yı kan ile elvân eden gündür Bu gün Arş-ı Muazzam'da olan âlî dîvân ağlar…

 

Vesselam.