Bektaşilik devranında Men aref'den ders alıp nefsini bilen
Muharrem ayındayız… Ehl-i beyti düşünme ve anlama günlerindeyiz.
Hacı
Bektaş-ı Veli’yi anma günlerindeyiz. Anmak, hatırlamak ve bilmektir. Sayıklamak
değildir. Erkânı yolu ile ehl-i beyt sevgisini esas bilen bu yolun da
gerçeğinde cümle Muhammedilere yol ve hakikat vardır. Elbette bir devranı kendi
erkânı ile bilmek gerekir. Olanı anlamak ve kendisinden tanımak o yola
sadakattir. Meselenin bazı tartışma ve istismara konu olması ise hakikat arayan
için manasızdır. Ehl-i beyt sevgisi ve muhabbetinin peşinde olan herkes için bu
devrandan peteğine bal, kendisine hal, ruhuna nefes vardır. Anadolu insanlarının ehl-i beyt sevgisi ile
Hak yolundaki hikmetleri bizi birleştiren bir şeydir, olmalıdır. Kul Hasan
kavlince Biz erenler gerçeğiyiz Has bahçenin çiçeğiyiz Hacı Bektaş köçeğiyiz Edep erkân yol bizdedir, diyen
bu anlayışı manası ile idrak için edep erkân ve yolu bilmek ve anlamak
önceliklidir. Zira usulsüz vusul muhaldir. Hacı Bektaşı pir bilenler Sakine Bacı’nın
dediğince, Ezelî kurdular erkânı yolu Bu
yolun sahibi Muhammed Ali Pîrimi sorarsan Bektaş-ı Velî Ali Velî gibi er
bulunur mu, diyerek Muhaddi yola revan olmuşlardır. Bir Müslüman için Hz.
Muhammed ve Hz. Ali muhabbeti bir tercih değil, yolda erkândır. Buna intisap
etmek bize göre Sünni-alevi olmanın ötesinde hakikate dair olmakla alakalıdır. Ali'yi sevenin hâk ol yolunda Bilirsen derdine derman
Ali'dir, diyen Kaygusuz Abdal bu yolun çerağını Hz. Ali ile yakar ki bu durum
tasavvuf saliki olan pek çok yol içinde böyledir; Hz. Ali yol başcısıdır. Bu
sürekte Şehidî Bektaşiliği içeriden şöyle tarif eder: Noktanın
esrarına mazhar düşüp aynel yakın Men aref’den ders alıp nefsin bilen
Bektâşîdir. Noktanın esrar nedir? Aynel-yakin nasıl olur? Men arefe dersi
nedir? Nefsi bilmek ne demektir? İşte bu sorularla meşgul olarak bir yol kurmak
Bektaşilik devranı ise ben yokum, değilim diyecek varsa beri gelsin!
Bu yola ikrar ile girilir. Zeynel Baba kavlince
bakalım; Gül olur bülbül olur her anı İçinde
bağı
bostan olanın Zevk olur safâ olur zamanı Ahd ile ikrârı saf olanın. İnsanın
içi, bilinci dışını da var ediyorsa yola ikrar veren zevk u safa ile saf ikrar
yolundan kendini bilme yoluna girer, ikrar verir. Gül ve bülbül olan her
zuhurat dâhildeki bir bilincin harice aksidir. Zira zemin yoksa onun üstüne bir
şey koymak zordur. İçini doğrultmayanın dışında doğru zuhur etmeyeceği aşikârdır.
Peki, bu
ikrar ile yola girenin adabında neler vardır?
Tevella ve teberra denilen yolda
pirlerin sevdiğini sevip uzak olduğuna yaklaşmamak aslında bilginin
doğru-yanlış ikileminde yol salikinin zihninde kendini bilme ameliyesindeki
yoldaşıdır. Kul Nesimî kavlince Bizlerden
bekleme züht ü ibadet Tutmuşuz evvelden râh-ı selamet Tevellâ olmaktır bize alamet Sanma ki sağımız solumuz vardır. Perişan
Baba sözünde bu husus kendi tarihi ve gerçeklik zemininde ifade edilir: Çırağı şem’imiz vermekte şûle Meydanı hünerde girdik usule Tevellâmız
cedd-i zât-ı Resule Ervâh-ı Yezid’in teberrâsıyız.
Ehl-i beyt muhabbeti ve Yezidleşmenin karşısında durmak İslam’ın cahiliyeye
karşı verdiği en büyük mücadelenin özünü göstermiyor mu? Çerağ yaktıkları Muhammedi
ocaktan usul devşirip ehl-i beyte taraf ve Yezid ruhuna karşı olmak sağ veya
sol olmakla alakalı değil doğru ve hakikat tarafında haysiyetle durmakla
alakalıdır.
İnsan bu
farkındalığa nasıl ulaşır?
İşte orada
kendini bilmek denilen zorlu ve sarp yokuşa geliriz. Güzide Ana kavlinden
bakarsak; Sırrı men-arefden nefsimiz
bildik Mürşid karşısında tevbeye geldik Gönül aynasını pâk edip sildik Taşradan
görüdür içimiz bizim. Kendini bilmek gönül dünyasının kavramlarında hayata
paklakıp bakmak olduğu gibi görünmek modern insanın içinde olduğu zavallı
karanlığa bir çerağ değil midir? İşte burada nefsini bilenin toprak olması bu
devranda diğer bir kendilik bilincidir: Turaplık
cümlenin başı Daim çiğnenmektir işi Üstüne atarlar leşi
İncinme gönül incinme diyen Pîr Sultân
Abdal gönlün kendini bildikçe varacağı o yeri işaret eder. Bu göze ve gönle
erişen insan; Kendi noksanını bil ârif ol
Kimsenin ayıbını gözetme gönül Yetmişüç millete bir nazarla bak Hak sevmiş yaratmış söz etme gönül
diyen İlhami
kavlince aleme bakmaya başlar. Kendini bilmek toprak olup kendi noksanını
bilmek ayıp gözetici değil beşeriyete Hak sevgisi ile bakmak verilen ikrarın
yolda insanı getirdiği ahlaki bir güzellik ise bunun sağı solu, Alevisi Sünnisi
var mıdır? Sünnilik Hz. Ali’yi sevmemek ve Yezid’e taraf olmak mıdır? Nihayet, Sana yerden gökten büyük nasihat Gördüğünü ört görmediğini söyleme Erenlerden pîrden budur
emanet Gördüğünü ört görmediğini söyleme diyen Azbî ile erenler yolundan çerağını
yakanların insanın kendini bilme yolunda alemi muhabbetle bilmesi hasıl olarak
yaratılanı yaratandan ötürü sevmenin hakikati aşikar olur.
Elbette bu
uzun yolu ve derin manaları bir kısa yazı ile şerh etmek muhaldir. Lakin
Bektaşi yolunun esasını oluşturan bu meseleleri düşünerek konuya bakmak,
mevzuyu anlamak bizim canların bizden devranında semaha durmak birliğin
şartıdır, dirliğe vesiledir. Tarih kendiliğimizin mahfuz olduğu bir anlamlar
menfezi ise burada sunulan deyişlerdeki hakikat içerisinden olguyu kendi
içinden tanımak ve günü bu şuur ile yaşamak muhtemel fitnelerin önünü aldığı
gibi müstakbel içinde faydalı olacaktır.
Diyanet
teşkilatımız Muharrem ayını ehl-i beyt
ayı olarak anlama ve değerlenme adına etkinlikler ile değerlendirse kötü mü
olur? Hz. Ali ve ehl-i beyt belli bir kesime ve mezhebe münhasır bir değer
değil İslam’a ait bir Muhammedî mirastır. Yezitleşmenin modern kılıklarda, en
paçoz ve mürai sıfatlarda vakti kirlettiği bir çağda bu faydalı olmaz mı? Bugün
mâh-ı Muharrem'dir muhibb-i hânedân ağlar Bugün eyyâm-ı mâtemdir bugün âb-ı
revân ağlar Hüseyn-i Kerbelâ'yı kan ile elvân eden gündür Bu gün Arş-ı
Muazzam'da olan âlî dîvân ağlar…
Vesselam.