16 Ekim 2015

Ben çok şaşırdım, sizi de şaşırtacak!

Ankara saldırısı, DAİŞ, Batılı devletler, petrol…

Bütün denklemler üzerine yoğunlaşmışken telefonum çalınca doğrusu biraz sinirlendim.

Arayan, dünya görüşü olarak benden çok uzak farklı bir siyasi fikre sahip pazarlama dünyasında ciddi söz sahibi olan dostumdu.

Uluslararası reklam kartelleri ve pazarlama dünyasındaki kilit adamlarla olan ilişkilerini yakından takip ettiğim dostuma sormadan edemedim.

Kısa bir hoşbeşten sonra… “Neler oluyor?” dedim.

Bunu bana sen anlatacaksın. Medya ne zaman doğruyu ‘doğru' olarak gösterecek?” diyerek ironi yaptı. Sonra da ağzımı açık bırakacak bilgiler paylaşmaya başladı.

-“Batılı dostlarım bugünlerde oldukça telaşlı. Yeni projelerinde hiçbir aksama istemiyorlar” dedi.

-“Ne projesi?” diye sorunca sanki yanıtını biliyormuşum gibi güldü. Ve anlatmaya devam etti.

-“Onlar buna ‘kişileştirme' projesi diyorlar. Aslında ‘böl ve yönet' in bir benzeri. Bir davayı, bir hareketi kişiye, ya da bir gruba indirerek onun hataları üzerinden hedef şaşırtıyorlar. “

-”Bunu neden yapıyorlar?”

-“Komik olma! Bunu sen de biliyorsun. Şimdiye kadar Ak Parti'ye ne zaman vursalar karşılarında birbirine daha da kenetlenmiş tabanı buluyorlardı. Hatta partili olmayanlar bile sırf ‘fikir özgürlüğü' babında  (başörtüsüne özgürlük, tam bağımsız Türkiye, büyük projeler gibi) hep onların yanında yeraldı.

O yüzden Tayyip Erdoğan'ın şahsında o hareketi zayıflatma derdindeler.”

Anlattıkları bana çok mantıklı gelmemişti. Tayyip Erdoğan bir siyasi figür olarak yeteri kadar güçlüydü. Onun üzerinden nasıl bir siyasi hareket vurulabilirdi ki?

-“İşte fikrin çıkış noktası da bu zaten” diye devam etti.

Tayyip Erdoğan kişiliğiyle, yaşantısıyla, ailesiyle göz önünde bir lider. Onun üzerinden söylediğin şey yalan bile olsa mutlaka birileri tarafından karşılık buluyor.

Türkiye'de yaşanan her şeyi Erdoğan'a bağla. Böylece tabana ‘bak seni temsil eden kişi bu kadar kötü işler yapıyor sen de bu görüşü savunmayı bırak' mesajı ver. Resim çok net!

Muhafazakâr tabanı hedefliyorsan Tayyip'i vuracaksın!”

Doğrusu kafam iyice karışmıştı. Bu “kişileştirme” projesi ilgimi çekmişti.

Pazarlama dünyasını çok iyi bilen dostum Doğan grubunu öve öve bitiremedi. ‘Kişileştirmeyi' Selahattin Demirtaş'ın şahsında HDP için olumlu yönde nasıl kullandıklarını detaylarıyla anlattı.

Saz çalmanın” önemine değindi.

Oyunu kuranlar mesajı o kadar açık ve net bir şekilde vermişlerdi ki hata yapmaları zordu.

Davayı değil kişiyi itibarsızlaştır!

Belki teorik olarak doğru olabilirdi. Ama pratikte bu kadar basit miydi ‘kişileştirme' operasyonu? Ve bunu kim ya da kimler, nasıl bir organizasyon yapabilirdi?

-“Biraz karmaşık. Ama çözülemez değil elbette” diye yanıtladı beni.

Kısa bir örnekle basitçe anlattı.

-“Tepedeki isim ana hedefi gösterir. Alttakiler harekete geçer. Mesela gizli servisleri kanalıyla PKK üzerinden bir eylem gerçekleştirilir. Diyelim ki canlı bomba!

  • Kendini patlatan davası için iyi bir şey yaptığını sanır.
  • İnsanlar öldükten sonra siyaset, medya, bürokrasideki gizli adamları hepsi aynı anda devreye girer. Hepsi devleti suçlar. Onların söylemleri ve eylemleri resmidir.
  • Bu sırada sosyal medyadan gençler ‘katil Tayyip!' yazar. Bir anda fikir yayılır. Fikrin altı doldurulur. Gerekli önlem alınamadı herkes suçlu en başta da Cumhurbaşkanı derler.
  • Konu uluslararası basındaki adamları vasıtasıyla gündeme taşınır.

Bir sonraki adıma kadar sistem böyle işler.”

Telefonu kapattığımda taşlar yerine oturmuştu. Demek ki sistem böyle işliyordu.