13 Mart 2017

Beşiktaş vefa ve 'Oktay Özaydın'

Ben kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım. Hafta sonları programlarımı Galatasaray'ın maç saatine göre ayarlayacak kadar fanatik sayılırım. Son günlerde vefalı bir davranışı sonucu Beşiktaş'a büyük sevgi duymaya başladım.

Neden mi? Geçtiğimiz hafta İstanbul Konyalılar Derneğinden değerli abim Necati Aşçıgil aradı. “Ahmetim sende Oktay Özaydın abine ait güzel fotoğraflar vardır. Onlardan birkaç tane gönder Beşiktaş Kulübüne göndereceğim” deyince merak ettim doğrusu. Konuşmamızın sonunda anladım ki Beşiktaş Spor Kulubü Vodafone Arena'nın içinde bulunan ve ülkemizin en büyük spor müzesinin ismine Konyamızın yetiştirdiği en büyük değerlerden Oktay Özaydın abimizin ismini vermiş. Telefonu kapattıktan sonra mutluluktan gözlerim yaşardı.

 Konya'ya, Konya Spor'a ve Beşiktaş'a sevdalıydı

Rahmetli Oktay Özaydın abimiz Konya'ya, Konya Spor'a ve Beşiktaş'a sevdalı idi. İstanbul Konyalılar Derneğinin kuruluş amacından bir tanesi Konya Spor'a maddi manevi destek idi. Gerçekten de ölümüne kadar Konya Spor için ifade edilemeyecek kadar mücadele verdi. 

İstanbul onu Beşiktaş ına kavuşturmuştur. Elbette Beşiktaş ın maçlarını kaçırmadı. Taraftarlığı Beşiktaş Kongre üyeliğine kadar götürdü. Örnek bir Beşiktaşlıydı. Hatta birçok Beşiktaş'lı Oktay Özaydın'ı ikinci Süleyman Seba olarak değerlendiriyorlar. Kadıköy Beşiktaşlılar Derneğinin başkanlığını yaptı. Dernek vasıtasıyla Beşiktaş'a çok büyük katkıları oldu. Tavrı, duruşu, dürüstlüğü ile Beşiktaş camiasında çok sevildi.

 Konya sevgisi ise anlatılamaz

Oktay abimiz bir sevgi insanıydı.  Sevdiği, değer verdiği ne varsa onun için çabalar bir şeyler yapmak isterdi. İçi içine sığmayan bir gönül insanıydı. Konya Maarif Kolejini bitirdikten sonra İstanbul'da Diş Hekimliği Fakültesini okudu. İstanbul'un güler yüzlü dişçilerindendi.

O iyi bir sivil toplumcu idi. Spor derneklerinde olduğu gibi, Konya Derneğinde de çok iyi bir orkestra şefliği yaptı. Hemşehrilerini bir araya getirdi. Konyalılık duygusunu geliştirdi. Öğrencilere burs temini ön ayak oldu. İstanbul Konyalılar Derneğinin Yeşilköy'de ki binasının yapım aşamasındaki mücadelesine İstanbul'daki her Konyalı tanıktır. İnşaat bitiminden sonraki iç huzuruna bizzat şahit olanlardanım. Televizyon için yaptığım röportajlarda gözlerindeki mutluluk ışıltısını ilk görenlerdenim.

Zordur Oktay abiyi anlatmak. İstanbul'u anlatmaya benzer. Hangi güzelliğinden başlayacağınızı bilemezsiniz. Oktay abinin cenazesine  İstanbul'dan binlerce insanın yanı sıra, ülkemizin çok farklı köşelerinden kişiler de katılmıştı. Çünkü rahmetli iyilik insanıydı. Kimisinin önüne düşüp hastaneye götürmüş, kimisinin bir başka işini halletmişti. Asla ‘ben' demedi. ‘Biz' diyenlerdendi. Girdiği her ortamda sevildi sayıldı. Asla talip olmadı ama hep talep gördü. Onun için girdiği her toplumun başkanı-lideri oldu.

Beşiktaş'ın müzeye adını vermesi boşuna değil. Oktay abimiz, başkanımız bunu hayatındayken tavrı, duruşu, dürüstlüğü ile hak etti.

Siz yeter ki iyi olun. Yapılan iyilikler asla boşa gitmez. Bir Galatasaraylı olarak bu ulvi davranışlarından ötürü Beşiktaş yönetimini yürekten tebrik ediyorum.

Bu yazıdan sonra merak edenler olabilir. Onun için sevgili Hasan Eskil abimizin Oktay Özaydın'ı anlattığı biyografi kitabını okumalarını tavsiye ediyorum.

 Oktay Özaydın Beşiktaş JK Müzesi 

Türk sporunun mazide kalan pek çok değerli anısını ziyaretçilere taşımayı amaçlayan Beşiktaş JK Müzesinin ismine Oktay Özaydın'ın ismi verildi. Müze, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Nabi Avcı'nın da katıldığı törenle açıldı.

Bir futbol müzesinden çok bir spor müzesi olarak kabul edilen müze, dijital uygulamalar ve artırılmış gerçeklik desteği ile ziyaretçilerine sunacak.

Oktay Özaydın Beşiktaş JK Müzesi sadece futbol kulübü müzesi değil, bir spor tarihi müzesi olma hedefinde. İki kat üzerine yayılmış 1650 metrekarelik bir alanla şu an Türkiye'nin en büyük spor müzesi. 2001 yılında kurulan ve geçtiğimiz hafta Vodafone Arena'ya taşınan müzenin üst katında kulübün kronolojisi ve şampiyon takım kupası birlikte yer alıyor. Üst kat tüm spor branşlarını da ziyaretçiyle buluşturmak üzere geçici sergi alanı barındırıyor.

Müze, yeni kurgusu ve tasarımıyla, kulübün tüm branşlarından gelen 100'e yakın kupa ve 200'den fazla, forma, top, krampon, belge, plaket, şilt, bayrak, flama gibi nesnelerden oluşan koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Müzenin içindeki Oktay Özaydın Kütüphanesinde spor kitaplarına ve spor yayınlarına da erişilebiliyor.

Müzede tarihi ve güncel spor etkinliklerinin kısa belgeseller niteliğinde görüntüleri, dijital sorgulama kioskları, sanal oyun ortamları, stat mappingleri, belgesel alanı uygulamaları bulunuyor. Ayrıca arttırılmış gerçeklik ile Vodafone Arena'da heyecanlı bir deneyim, futbol yıldızlarıyla ekranda buluşma, marşların söylenebileceği karaoke odası ve Guiness rekoruna sahip taraftarın desibel rekoru odası müzenin öne çıkan dijital uygulamaları. Dijital uygulamaların yanı sıra müzenin tamamında ziyaretçinin dokunarak deneyimleyeceği ve keşfedebileceği etkileşimli alanlar da yer alıyor.

 Yüzde yüz engelsiz

Katlar arası ulaşımdan, vitrin yüksekliklerine kadar tamamıyla erişilebilirlik standartlarında olan müze, görme engelliler için ise tüm alanını kapsayan başta hissedilebilir yol rotası olmak üzere düzenlemeler içeriyor. Görme engelli ziyaretçiler müzeyi dinleyerek, replika koleksiyon malzemelerine dokunarak ve bilgileri Braille alfabesi ile okuyarak gezebiliyor.

Müzede 3 yaşından itibaren tüm çocuklar için de ebeveynleriyle, eğitmenleriyle birlikte gezerken dokunabilecekleri, oynayabilecekleri ve keşfedebilecekleri bölümler yer alıyor.

 ‘İÇ HARPTEN KURU FASULYE'YE'

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., Ressam İlhami Atalay'ın resimlerinden oluşan “İç Harpten Kuru Fasulye'ye” başlıklı anlamlı bir resim sergisi düzenledi.

20 Şubat tarihinde Taksim Metrosu Kültür A.Ş. Sanat Galerisi'nde açılan ve yarın sona erecek olan sergi, sanat severlerce çok sevildi ve büyük ilgi gördü. Medya kuruluşlarının da dikkatini çekti bu güzel sergi.

Neden “İç Harpten Kuru Fasulye'ye”?

Ressam İlhami Atalay, Berlin Güzel Sanatlar Akademisi'nin giriş sınavında, Yunus Emre'nin insanın kendi dünyasında yaşadığı iç savaşı anlatan mısralarından ilhamla bir resim çizer. Bu resim çok beğenilir ve akademinin girişine asılarak bir buçuk ay sergilenir. Sergi de İç harp tablosunun yanında bir de kuru fasulye tablosu vardır.

 İç harpi anladık da ya fasulye?

Sanata iltifat etmeyen ama yemek söz konusu olduğunda kendilerinden geçen insanları hedef alan bir çalışmadır “kuru fasulye” tablosu. “Madem sanat yerine mideye yatırım yapıyorsunuz, alın size kuru fasulye!” tepkisidir.

 İlhami Atalay kimdir?

17 Ekim 1948'de Artvin'in Arhavi kazasında Dünya'ya geldi. 1972'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdi. Aynı yıl Almanya'da ihtisas bursu kazandı. 1973-1978 yıllarında Berlin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Tatbiki Sanatlar Akademisi'nde resim ve duvar halıcılığı alanlarında ihtisas yaptı. 1975'te Fransa'da, 1976'da İsviçre ve İspanya'da, 1977'de İngiltere'de resim, tekstil obje ve duvar halısı alanlarında araştırma ve incelemelerde bulundu. 1978'de yurda döndü̈. Zorunlu hizmet nedeniyle çeşitli devlet görevlerinde bulundu. 1981'de Isparta Sümerbank Halıcılık Müessesesi'nde desinatör olarak çalışırken, sakalı olduğu için memuriyetine son verildi. 1981-1983 yıllarında Isparta'da serbest halı desinatörü̈ olarak çalıştı. 1983'te İstanbul'a döndü̈ ve yeniden resim çalışmalarına başladı. 1984'te Sultanahmet'te İlhami Atalay Sanat Galerisi'ni açtı ve talebe yetiştirdi. Dinamizm Grubu'nu kurdu. Halen galerisinde çalışmalarına devam etmektedir. Eserleri dünyanın birçok ülkesinde çeşitli koleksiyonlarda yer almaktadır.

 FAHRİ TUNA VE ‘KIR GÜZEL İNSAN'

Teşekkür etmenin zor, eleştirinin ise çok kolay olduğu günümüzde iyilikleri anlatmak, güzellikleri öne çıkarmak 'bu insan bir harika' demek büyük erdemli insanların işidir. 

Fahri Tuna büyüğümüzü Edirne Valiliğinde ki görevinden tanıyorum. O kadar güzel işlerin yapılmasına vesile oldu ki sayamayız bile.
Fahri abimiz son yıllarda bir birinden değerli biyografi kitapları yayımlamaya başladı. Bu kitaplarda yaptıkları iş, topluma katkıları, hal, hareket, davranışlarıyla örnek olan onlarca insanı tanıtıyor.

Son kitabı 'kırk güzel insan' da da Balkanlardan, Adapazarı'na, Edirne'den Mardin'e kadar geniş bir coğrafyanın güzel yüreklilerini kaleme almış. 

"Dünyayı güzelleştirmek zorundayız" diyor Fahri Tuna. Bunun bin bir yolu var ama en etkilisi her zaman; güzelliği görmek ve çoğaltmak. ‘Kırk Güzel İnsan' kitabı ile Tuna, güzelliği örten, kapatan, görülmesini engelleyen örtüyü çekip çıkartıyor. Kırk insan hikayesi anlatılırken, 40 bin güzellik inşa ediliyor.

Kitabı okurken hiç tanımadığınız biri size gülümsemiş gibi ferahlık duyacaksınız, mutlu olacaksınız. 

 KANIMIZA DOKUNDU

Hollanda da yaşanan çirkinliklerden sonra "KANIMA DOKUNDU" sözü her Türk için büyük anlam taşıdı. 
Sabrediyoruz ama gerçekten KANIMIZA DOKUNDU.. 
İstiklal marşımızın kabulünün 96. yılı. Ne diyordu büyük şairimiz: "'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?"