26 Ekim 2018

Beyaz kod can alıyor / Zehirli kastlaşma 2

23 Temmuz 2018'de çok kötü bir hâdise oldu. Giresun'da seksen iki yaşında Yusuf Topal, yatalak hasta olan hayat arkadaşı için ilaç yazdırabilmek ya da raporunda yazılı evde bakım hizmetini almak amacıyla 15 Temmuz Şehitleri Aile Sağlığı Merkezi'ne gitti. Fakat Özlem Y. isimli doktorla aralarında bir münakaşa çıktı. Tartışmanın taraflarından biri olan doktorun verdiği beyaz kod üzerine, diğer tarafı olan ihtiyar adam doğrudan mâruz bırakıldığı biber gazlı, ters kelepçeli ve tartaklamalı polis müdahalesi sırasında hayatını kaybetti. Umduğunuz gibi ülkede yer yerinden oynamadı. Olayın başat aktörlerinden olan doktor çok kısa bir süre içinde görevine döndü. Üstelik ataması kendi memleketine yapıldı.  Polislerin hâdise sıcakken açığa alınma işini ciddiye bile almayın. Elbette o iki polis de en az doktor kadar görevlerini hassasiyetle yapmaya çalışıyor ve yasaların kendilerine verdiği hakları kullanıyorlardı. Zâten söylediklerine göre yaşlı adamın yüzüne “biber gazı sıkmak haklarıydı” ve polisin zor kullanma genelgesine de uygundu.  Yâni tıpkı verilen beyaz kod gibi o da bir haktı, gerekli ve mâsumdu. Polislerin kanunlar çerçevesinde hareket etmekten ve yasal haklarını kullanmaktan başka hiç bir suçları olmayan o iki meslektaşlarını neden  asıl mağdur ve kahraman ilân etmediklerini hattâ yalnız bıraktıklarını anlayamadım. Belki de meslek odaları olmadığı içindir.

Yalnız ortada bir tuhaflık var! Hem tabip odaları hem de medya ısrarla bize hadisenin yaşanma sebebi olarak Dr. Özlem Y. ne anlattıysa onu tekrar etti. Olay sonrası Özlem Y. savcılığa verdiği ifade de, "Yusuf Topal, eşine ilaç yazdırmak için geldi. Ben de ilaç yazabilmem için eşini görmem lazım dedim. Ardından bana 'yazacaksın' dedi ve odadan çıkmadı. Ben de kargaşa büyüyünce polisi çağırmak zorunda kaldım." demişti. Türk Tabipler Birliği 30/07/2018 Tarih'li ve “Dr. Özlem Yağdıran Görevine iade edilsin, linç kampanyası sona ersin” başlıklı bir bildiri yayınlamış ve yaşanan olayda herhangi bir mesleki kusuru olmadığını iddia ettiği  Yağdıran'ın “derhâl” göreve iade edilmesini istemişti. Yusuf Topal'ın ailesinin ve avukatlarının açıklamasına “sanki oradalarmış gibi” diyerek tepki gösteren kimi tabip odaları, Birliklerine ise hiç “nereden biliyoruz, orada mıydık” demediler.  Hiç kimse seksen iki yaşındaki bir adamı bu kadar öfkelendiren, infiale sokan, kendini bu kadar rencide edilmiş hissettiren nedir, gerçekte nasıl bir muameleyle karşılaşmıştır, bu denli kabullenemediği ne yaşamıştır diye sorma ihtiyacı duymadı.  Sadece doktorun hikayesine inanmamız istendi. Yusuf Dede'nin hikayesini ise öldü(rüldü)ğü için dinleyemeyeceğiz. Kamuoyu medya ve meslek odaları eliyle tek taraflı olarak alenen manipüle edildi. 

Beyaz kod şiddete uğrama tehdidiyle karşılaştığını düşünen sağlık personelinin çağrısına güvenlik güçlerinin süratle müdahalesi için bulunmuş akıllıca bir yöntemdi. Yani sağlık personeliyle var olduğunu düşündüğü risk faktörü arasına kolluk kuvvetinin hızla girmesi ve durumu kontrol altına almasıydı. Ancak amacından saptırılarak suçlu ve masum tanımı baştan kodlanmış, yargı ve infazı tek taraflı olarak hükme bağlanmış hukuki bir linçe çevrildi. Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nın yaptığı bir protokolle beyaz kod çağrısı alan güvenlik kuvvetleri her iki tarafı karakola götürerek ifade alamıyor artık. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın  yaptığı açıklama aslında aklımızla nasıl oynandığını gösteriyor. “Çünkü mevcut durumda saldırganla birlikte hekimlerimiz de karakola giderek ifade vermek zorunda kalıyordu. Bu da hem hekimin psikolojisini bozuyor, sanki suçlu imiş gibi karakola gitmesine neden oluyor, hem de hastanede düzeni aksatıyordu.” 

Şimdi doktorlar şunu biliyor; Artık haklı ya da haksız olmaları önemli değil, kendilerini sâdece uyaran, işini yapmaya veya saygılı olmaya davet eden herhangi bir vatandaş için bile beyaz kod verdiğinde kendi adı hekim, vatandaşınki saldırgandır.  

İşte Yusuf Amca'yı bu protokol öldürdü! Şâyet gelen polisler sâdece doktora “şikâyetiniz nedir hocam” deyip doktorun işaret ettiği kimseyi yaka paça göz altına almaya yönelmek yerine taraflara sorunun ne olduğunu sorsa, ifade vermek ve şikayetlerini dile getirmek için her iki tarafı karakola davet etse sizce Yusuf Amca yine böyle direnir miydi yoksa uğradığını düşündüğü haksızlığı anlatmak için derhâl ekip arabasına mı  binerdi? Onu çileden çıkaran, haksızlık ve/veya kabalığa uğradığına inanmasına rağmen, diğer tarafın bırakılıp sanki bir suçluymuş gibi yalnız kendisinin karakola götürülmek istenmesiydi.

Hâlbuki bir toplumda ne kadar saldırgan, küstah, kaba, ahmak, cahil, sabırsız, çirkef  ve karaktersiz hasta ve hasta yakını varsa, aynı ölçüde,  aynı vasıfları taşıyan doktorlar ve hemşireler var demektir. Bir toplum içindeki cehalet ve yozlaşma oranı çok uç örnekler dışında yapılan mesleğe göre değişiklik göstermez. Cehalet, yozlaşma, zarafet ve irfânın dağılım oranı marangozda, hâkimde, doktorda, esnafta, akademisyende, bürokratta, gazetecide, poliste ve kâğıt toplayıcıda değişmez! Değişir diyen sâdece cehâlet ve irfanın ne olduğunu bilmediğini söylemiştir.

Bu yüzden uygulama, doktorun polise adam aldırma yetkisi hâline getirildiğinden beri beyaz kod mağdurları süratle çoğaldı? Sadece maruz kaldıkları kabalıklara ya da sağlık hizmetlerindeki eksikliklere itiraz edenler üzerinde bile bu uygulamayla terör estiriliyor. Kirli bir akıl bu uygulamanın nihai olarak hem sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti ve cinayetleri çoğaltacağını hem de hastaların mâruz kalacağı keyfî muamele ve kabalıkları arttıracağını çok iyi biliyor. Bu durum da hükümetin en büyük başarılarından sayılan sağlık hizmetleriyle ilgili kitlesel memnuniyeti kısa süre içinde yok edecek! Yapılan operasyonel bir yer altı muhalefeti.

Şu unutulmamalı; şiddete ve hakarete yönelik kanunlar yeteri kadar caydırıcı değilse bunu giderecek yasal düzenlemeler sadece bir meslek grubuna özel olarak değil, tüm vatandaşlar için yapılmalı. Ayrıca beyaz kod veren doktor da karakolda ifade vermeli, adliyeye gitmeli ve kendini savunmalı. Yargı haksız olduğuna hükmederse  sağlık bakanlığının ücretsiz verdiği avukatlık hizmetlerinin bedelini ödemeli. Hele tamamen haksız olduğu hâlde kişisel kaprisleri sebebiyle beyaz kod verdiği tespit edilen sağlık çalışanları hem sağlık hizmetlerinin  verilmesini aksattığı hem kolluk ve adli birimleri gereksiz yere meşgul ettiği için  cezalandırılmalı. Milletin hiç bir ferdi bir diğeri karşısında daha baştan mâsum ya da suçlu ilân edilemez.

Kastlaşma yılandır, çıyandır!