Binbir yüzlü demokrasi ve liberalizmin zararları
Demokrasi despotluğa, tiranlığa, diktatörlüğe, hukuksuz sistemlere karşı hak, hukuk ve hürriyet sistemi olarak doğduğu söylense de, temelinde anarşi ve sınırsız hürriyet mevcut. Millet iradesi ve millî hâkimiyet esastır. Millet iradesi millî kültürün toplum hayatı ve devlet şeklinde tecessüm etmiş hâlidir.
“HÜR KÜMESTE HÜR TİLKİ”DİR DEMOKRASİ
“Küreselleşmenin” hızla
yayıldığı bir zamanda “küresel” güçlerin, yâni emperyalizmin millî devlet ve
toplum yapılarını yozlaştırmak ve gevşetmek için siyasî, kültürel sahada, ahlâk
ve sosyal yapıda demokrasi ve liberalizm propagandası yapmaktadır. Bu oyun “hür
kümeste hür tilki” oyunudur ki, millî toplum yapısını siyasî olarak
istikrarsızlaştırdığı gibi, ahlâk ve kültürel bakımından da ölçüsünü kaybetmiş
bir toplum oluşturur. Bu oyuna gelmemek lâzım. Âmâ üstad Cemil Meriç
“Liberalizmin göklere çıkardığı hürriyet, hür bir kümeste hür bir tilki
hürriyeti” diyerek ikaz ediyor aydınları ve devlet erkânını. (Mağaradakiler, s.
227
Batılı
demokrasi, Batı’nın sömürgeci, seküler ve sınıflı toplum yapısı için geçerlidir.
Türk İslâm devlet ve milletinin değerleriyle uyuşması mümkün değil. El’an
yürürlükte olan Batılı demokrasinin (bu mânada demokrasinin yerlisi olmaz) bir
asırdır hayatımızı her türlü hak ve hürriyetlerle kevgire çeviren bir sistem
olduğunu üstad Necip Fâzıl'dan dinleyelim:
“Komüniste
göre, kendisinin âlenen ve her vasıtayla propaganda yapamadığı, yapınca da
kitleleri arkasından sürükleyemediği, zira, tagallüp ağalarının güneşi
zindanlarda hapsettiği ve meydanlara çıkarmadığı her yerde demokrasi eksiktir.
Böyle hükûmetlerin şefi, de diktatördür.
Yahudiye göre, millî iktisat ölçülerinin beslendiği, millî bütünlüğün gizli
istismarlardan korunmasına çalışıldığı, yani millî bünyenin korkunç bir
yeniçeri gibi ekalliyet cellâdı olmakta devam ettiği ve insaf diye bir şey
tanımadığı her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin şefi de
diktatördür.
Dönmeye göre, milletle hükûmet arasında uygunluğa doğru gidildiği, resmî
dairenin millî iradeyi temsile başladığı, bu yüzden en azîm bir felâkete yol
açıldığı, hakikat ışığının ebedî bir kargaşalık ve çarpışmadan doğduğunun
unutulduğu, felâketin biricik devası olarak milletle hükûmet arasındaki
bağların törpülenemediği, liberalizmanın başını alıp yürüyemediği, kısaca millî
bünyede birliğe gidildiği her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin şefi
de diktatördür.
Masona göre, hurafelere inanmanın devam ettiği, ırk ve kavim safsataları içinde
halkın tereddiye götürüldüğü, millî sâfiyenin mukavemet edebildiği, gizli
Yahudi saltanatının ferdî ve zümrevî sermaye terakkümüne yol bulamadığı,
neticede geniş ve cömert insaniyet dururken, insanların millet ve taassup
bataklığından çırpınmasına göz yumulduğu, açıkçası beşerî aşk ve beynelmilel
kemale pranga vurulduğu her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin şefi
de diktatördür.
Garp hayranı
züppeye göre, şahsiyet diye bir şeyin hâlâ ağır bastığı, maddî ve manevî
yerlilik diye bir ölçüye bağlı olanların yaşadığı, şu bunak dedenin daima evin
üst katında öksürmekte devam ettiği, Amerikalıya kendi kendisinden şüphe
ettirecek kadar Amerikalılık gayretinin bir türlü takdir edilemediği, demek ki
müzelerdeki balmumu tiplerin ellerindeki kırbaçla insanları güttüğü, insanların
başına yular arandığı her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin şefi de
diktatördür.
Halk
Partiliye göre, eski hesaplara el atılmak ihtimalinin belirdiği, inkılâbın
tenkidine müsaade edilmek gibi vahşî bir küfre meydan açıldığı, eski bir
Başbakanın ‘inkılâp yobazları' diye ortaya bir tabir attığı; bütçe tanzimi,
menfaat taksimi, adalet tevzii işinin kendilerinden başka ellere geçtiği,
nihayet milleti yoktan var edenlere karşı en ağır nimet küfranın işlendiği ve
en ağır eşkıyalığın hüküm sürdüğü her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin
şefi de diktatördür.
İslâmiyet düşmanına göre, 163 üncü maddeye rağmen camilerde Allah ve Resûlünün
büyüklüğünden bahseden âyetlerin cehren okunmasına müsaade edildiği, ‘Allahtan
kork!' sözünün göz göre göre takip edilmediği, böylece vatan hainliğinden büyük
suçların örtbas edildiği ve böylece sınıfî tahakküm ve ruhî dolandırıcılığın
çeteleştirildiği her yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin şefi de
diktatördür.
Deyyusa göre, Türk kızlarının millî ve mücerret mânalariyle cihan avrat
pazarlarına sürülmesine zıt sesler çıktığı, bu seslerin boğulamadığı, millî
infial çapına yükseldiği, neticede güzellik, (estetik) ve serbestliğin bu kadar
ağır bir zulüm altında inletildiği yerde demokrasi eksiktir. Böyle hükûmetlerin
şefi de diktatördür. (…)
Hırsıza, yankesiciye, katile göre, polisin bulunduğu yerde demokrasi eksiktir.
Böyle hükûmetlerin şefi de diktatördür. Şu halde demokrasya, her bâtılın tek
tek hayat hakkı ve oluş hürriyeti aradığı bir zemin olduğuna göre, bu
bâtıllardan her birinin gözünde, öbür bâtıla yer verildikçe eksiktir. Böyle
hükûmetlerin şefi de diktatördür. Gelin siz, şimdi bu şartlara göre demokrasya
nerededir, nedir ve nasıldır, hesap edin!
Müslümana gelince, zaten demokrasyayı aramaz ve sormaz. Zira onun,
hakikati ‘tek' de bulmak yerine ‘çok' da aramak ve ebediyen kaybetmek sistemi
olduğunu bilir, aradığı şeyin de kendisinde değil, İslâm'da olduğuna
inanır.” (İdeolocya örgüsü, s.499-500-501)
YEDİ KOCALI HÜRMÜZ’DEN, YÂNİ DEMOKRASİDEN
HAYIR GELMEZ
İşte böyle
demokrasi denen Yedi Kocalı Hürmüz. Çok güvenilmez. Bu tesbit ve görüşler
ışığında demokrasi denen bin bir yüzlü ifsad edici sistemin başımıza ne belâlar
açtığını anlatmaya sayfalar yetmez. Bizim geleneğimizde Demokrasi ve
liberalizmden daha müsamahalı siyasî sistem ve hayat tarzı var.
(ilbeyali@hotmail.com)