19 May 2022

BİR AĞABEYİN ARDINDAN

Biz kaybettik o kazansın İnşallah:

Pazartesi günü sevgili Hayrullah Yıldızbakan aradı.  Ses tonundan çok önemli bir haber vereceği belliydi.

-Abi, haberin var mı? dedi

Ben, hayırdır inşallah deyince

‘’İnna lillâhi ve inna ileyhi raciun’’ ayetini okuyup acı haberi verdi.

-Abi, İbrahim abiyi kaybettik. Sizlere ömür..

-Hangi İbrahim? diye sormadım çünkü o İstanbul’da bir tane idi.

Zaten onlardan  pek kimsede kalmadı. Aldığım bu acı haber  üzerine bütün metanetimi toplayarak şöyle dedim:

‘’Biz İbrahim ağabeyi kaybettik inşallah o kazanmıştır.’’

 

Böyle tanıştık:

 

Kültür, Sanat, Edebiyat, Fikriyat ve Kitabiyat özel gündemi ile İstanbul’a gelmiştim. İstanbul’da ilk yılımı önemli şahsiyetleri, tarihi mekanları, sivil toplum, kurum ve kuruluşlarıyla İstanbul’u tanımaya ayırmıştım. Bu şehri tanımaya  bir yılın değil bir ömrün bile yetmeyeceğini nereden bilebilirdim.  İstanbul’u ve İstanbulluları keşif ziyaretimde yolum AGD İstanbul İl Başkanlığına düşmüştü. İşte İbrahim ağabeyi orada tanımıştım.

Sevgili Ferhat Aksu, Zülküf Mehmet Deniz ve Muzaffer Aktürk dostlarımla da tanışmanın besmelesini orada çekmiştik.

AGD’nin bu dört kafadarıyla bir tanıştık pir tanıştık bir daha asla ayrılmadık bizi ölüm bile ayıramadı onu dualarla uğurladık. Fakat aziz hatıratını  köşemizde misafir ediyoruz.

Rahman’ın gel emrine kulları ne söylesin. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin!

 

İki ayaklı bir fazilet hazinesi:

İbrahim ağabeyi size nasıl anlatsam bilmem ki; o hayır ve hatır abidesi gönül insanını anlatmaya birkaç satır yeter mi? yetmez elbette

Yetmez ama evet İbrahim ağabeyi size birkaç satırla anlatmaya çalışacağım.

 

Hani Rahmet elçisi(s.a.v) Allah Teala’nın sırf iyilik etmek için özel  kullar yarattığından haber verir ya işte İbrahim ağabey her görüldüğünde insana bu hadis-i Şerifi hatırlatan adanmış bir gönül eriydi.

Merhum  bir çoğumuzun yapamadığı şu iki şeyi çok iyi yaptı:

İncinmedi, incitmedi.

Sevenlerinden ve sevdiklerinden şu iki şeyi hiç esirgemedi:

Güler yüz, tatlı söz

Hayatını üç kelimeyle özetle deseler hiç düşünmeden şu kelimeleri gönül rahatlığıyla sıralardım: hareket,bereket,muhabbet

İbrahim ağabey şu dört şeyin hakkını verdi: cefanın, sefanın, vefanın ve davanın

İşte bundan dolayı merhum için şu cümleyi kurmak geliyor insanın içinden: O bir dava adamı, bir gönül insanı idi.

Beykoz Çiğdem Cami’nin  içini avlusunu dolduran şahitler  topluluğu sadece caminin ve avlunun içini değil, yukarıda  kurduğum cümlelerin de içini doldurdu.

 

Unutmayacağız:

‘’Her nefis ölümü tadacaktır’’ ayeti kerimesi sevdiklerimizin ardından yüksek sesle ‘’sen ölmedin, ölmeyeceksin’’ diyerek haykırmaktan  ziyade ölümü tefekkür ederek bizi haktan ve hakikatten uzaklaştıracak her türlü nefsi, arzu ve isteklerimizin ayartıcı direncini kırmayı öğütlüyor, öğretiyor. Evet her fani gibi İbrahim ağabey de geldi  geçti, kondu göçtü bu alemden.

Dostları olarak onu asla unutmayacak, unutturmayacağız.

Onun tertemiz özü, güler yüzü, nezaket ve zerafeti, mertliği ve cömertliği hep kalbimizde ve gönlümüzde olacak.

Anlamlı bir şahitlik:

Merhumun cenaze namazından önce Dr.Abdullah Sevim hoca yaptığı anlamlı şahitlik konuşmasında şunları söyledi:

 

‘’İbrahim Kalaycı kardeşimiz Milli Gençliğin ağabeyi idi. O bir dava adamıydı. Türkiye’nin müslümanca yönetilmesini istiyordu. İbrahim kardeşimiz ‘’la ilahe’’ dediğinde neyi reddettiğini ‘’illallah’’ dediğinde de neyi kabul ettiğini çok iyi biliyordu.