09 Temmuz 2019

Bir Avuç İnanmış Adam…

Kemal Çiftçi

k.ciftci@gmail.com

 

Geçtiğimiz günlerde, Yeni Dünya Vakfında, Mehmet Nuri Yardım'ın organizasyonu ile merhum İrfan Atagün'ü anma programı düzenlendi. Bu vesileyle onun yakın çevresindeki isimler bir kere daha gündeme geldi. Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl Kısakürek, M.Emin Alpkan, Ömer Öztürkmen, Vecihi Ünal, Ergun Göze, Tank Buğra, Yılmaz Öztuna, Ahmet Kabaklı, Ayhan Songar, Ahmet Yüksel Özemre, Ahmet Nuri Yüksel, M.Necati Özfatura, Ahmet Arvasi, İsmet Miroğlu, M.Niyazi Özdemir ve diğerleri. İnanmış bir avuç insandı onlar. Sayılar azdı. İmkânları sınırlıydı ama büyük işler başardılar.

Türkiye çapında bu insanların sayısı bilinirdi. Hemen herkes tanırdı onları… Çoğunun doğum tarihleri 1920'li ve 30'lu yıllardı. Ailelerinden Çanakkale'yi, Yemen'i İstiklal Savaşını, esareti ve yürekleri yakan dramları dinlemişlerdi. Dağılmış bir imparatorluktan arta kalmış Anadolu topraklarına sığınmışlardı. Hor ve hakir görülen, hatta yeryüzünden silinmek istenen bir milletin evlatlarıydı onlar. Böyle bir ortamda yetiştikleri için idealist idiler.  Kıtlıkların, yoklukların, baskıların ve cehaletin kol gezdiği ortama rağmen ümitsiz asla olmadılar. Adeta çölü vahaya çevirmek için kolları sıvadılar. İmkânsızlıklar içinde çok şeyler yaptılar; çok büyük mücadeleler verdiler.

Bir bakıyorsunuz, bir üniversite öğrencisi, cep harçlığı ile dergi çıkarıyor. Birkaç kişi bir araya gelip cemiyet kuruyor. Bir avuç genç, ülkenin kaderini değiştirecek hareketler başlatıyor.

Necip Fazıl Büyükdoğu'yu çıkarırken, Ömer Öztürkmen ve İrfan Atagün 1951 yılında mizah dergisi Karakedi'yi çıkarmaya başlıyorlar. Öğrenci harçlığı ile çıkardıkları dergi yüzonbin traja ulaşıyor. Dağıtımını da öğrenciler yapıyor. Türkiye'nin birçok karikatüristi ve mizah yazarı ilk defa bu dergi ile profesyonel meslek hayatına adım atıyor. Yayınevi kurup kitap basmaya başlıyorlar. Mesela Ötüken Yayınevi o dönemde kuruluyor. Ve Sezai Karakoç'un kitapları ilk defa orada basılıyor. Mehmet Niyazi Özdemir o dönemi şöyle özetliyor: “Bizler üniversiteye geldiğimizde Mehmet Emin Alpkan matbaacı idi; Milli bakkal olduğu dönemi bilmiyoruz. Bir subay Mehmet Emin Ağabeyi şöyle tarif ediyordu; ‘Biz evvela bakkal Mehmet Emin'e peynir ve zeytin almaya gidiyorduk. Sonradan baktık ki biz ondan peynir ve zeytin almıyor, meğer ondan fikir alıyormuşuz.”

Türkiye'nin siyasette, basında ve akademik hayatta bugünlere gelmesinde çok büyük katkıları oldu o kuşağın. Hepsine Allah rahmet etsin. Bugüne baktığımız zaman o dönemlere göre çok daha rahat bir durumdayız. Her anlamda çok daha geniş imkânlara sahibiz. Ama ne yazık ki o samimiyet ve fedakârlıktan epeyce uzaklardayız. Arada bir tefekkür etmek ve nereden nereye geldiğimize bakmakta fayda var. İmam Şafii'nin bir sözü var, “Tarih okuyanın aklı çoğalır” diye… Belki yakın tarihimizi iyi bilirsek bugünün problemlerini daha kolay çözebiliriz.