15 Ocak 2020

Bir Değersizleşme Zemini Olarak Sosyal Medya

Bugün milyarlarca insanın etkileşim halinde olduğu devasa bir ülke olarak betimlenebilir, sosyal medya. Algıların, olguların önüne geçtiği, kimi zaman hakikatin yalana yenildiği, sahte profillerle her türlü gayri ahlaki tavrın rahatlıkla sergilenebildiği bozucu, çürütücü ve yıkıcı bir mekân. Hepten kötü ve yanlış değil elbette, kullanıcıların amacına göre şekillenen, pek çok güzelliğinde sergilendiği, alıcı bulduğu bir ortam.  

En son yayınlanan sosyal medya istatistiklerine göre dünya genlinde, 2019 yılında 4,47 milyar internet kullanıcısı, 3,72 milyar sosyal medya kullanıcısı, 5,15 milyar mobil telefon kullanıcısı ve 3,66 milyar mobil sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Aynı raporda dünya nüfusu 7,73 milyar olarak kabul edilmektedir. Bu sonuçlara göre dünya nüfusunun %58'i internet kullanıcısı, %48'i sosyal medya kullanıcısı, %67'si mobil telefon kullanıcısı ve %47'si mobil sosyal medya kullanıcısıdır (https://dijilopedi.com/2019-dunya-internet-kullanimi-ve-sosyal-medya-istatistikleri-4-ceyrek-raporu/).

Bugün sosyal medya, inançların, alışkanlıkların, kültürün, ilişkilerin kısacası yaşamın şekillendirildiği bir zemin haline gelmiştir. Yaşamın her alanı kendi payına düşeni almakta ve hızlı bir şekilde sosyal medyanın tesiri altına girmektedir. Milyarlarca mesaj ve ileti herhangi bir denetim ve kontrole tabi olmadan dolaşmakta ve algılar ustaca şekillendirilmektedir. İyi niyetle kullanıldığında çok büyük faydalara kötü niyetle kullanıldığında ise telafisi güç olumsuzluklara sebep olma potansiyeli olan bir zemin.

Sosyal medyanın faydalı ve zararlı olması, diğer her şeyde olduğu gibi insanın niyetine ve kullanım amacına bağlı elbette. Hepten kötü ve yanlışçı bir nazar ile yaklaşmıyorum sosyal medyaya. Acıların, çaresizliklerin, yoksulluğun, sevinçlerin, milli ve manevi duyguların paylaşıldığı, nice güzelliklerin çok kısa bir zaman diliminde milyonlarca insana ulaştığı bir zemin aynı zamanda. Örneğin, birkaç gün önce Ankara'da mendil satarak yaşamını sürdüren Hasan kardeşimizin sosyal medyada paylaşılan videosu çok kısa bir sürede çok büyük kitlelere ulaştı. Kimimiz için umut, kimimiz için gözyaşı kimimiz için ise utanç sebebi oldu Hasan kardeşimiz. Devasa sıkıntılarına, yaşadığı tüm zorluklara rağmen umudunu kaybetmemiş bir güzel adam gördü gözlerimiz, gönüllerimiz.

Buna karşın yorgun bedenleri sahile vurmuş çocukların ölümleriyle alay eden, kendi siyasi görüşüne veya yaşam biçimine uygun olmadığı için çocukların tecavüze uğramalarına sevinen, Allah'ın kitabı ve peygamberiyle, insanların kutsalları, kültürleri ve yaşam biçimleriyle alay eden, hakaret eden sözde insanlar da gördü gözlerimiz. Sosyal medyada yalanın hakikati yendiğine ve algıların olguların önüne geçtiğine çoğu kez üzülerek şahit olduk.

Sahte kimliklerle açılmış hesaplar kimi zaman yalan haberlerin yayılması için, kimi zaman itibar suikastları için kimi zaman ise bir algıyı yaymak için kullanılıyor. Şayet bu duruma bir çözüm bulunamazsa sosyal medyanın yakın gelecekte çok büyük toplumsal sorunlara yol açacağını düşünüyorum. Kaldı ki yakın tarihimizde yaşanan bazı olaylar bunun kanıtı. Hiçbir insan, başka bir insanın inanç, yaşam, kültür ve siyasi görüşünü hor ve hakir görme, bununla alay etme hakkına sahip değil. Şayet sosyal medyada kullanıcıları için gerçek kimlikleri ile hesap açma zorunluluğu söz konusu olsaydı bugün yaşanan çoğu sorun kendiliğinden ortadan kalkardı.

Sosyal medyayı bir değersizleşme zemini olarak kullanılmaktan çıkarmak mecburiyetindeyiz. Doğru bilgilerin ve haberlerin, iyiliklerin ve güzelliklerin, saygı, hoşgörü ve nezaketin özgürce dolaştığı buna karşın kötü niyetli paylaşımların, algı operasyonlarının, nefretin ve hakaretin giremediği bir yer olmalı sosyal medya. Bunun için yasal düzenlemeler yapılmalı elbette ama daha önemlisi bilinçli medya kullanımını öğrenmeli ve kul hakkı kavramını unutmamalıyız.

Vesselam…