Bir Kelebek Güncesi
Mavi gök yağız yer…
Hayatta
fiyakalı illüzyonlar vardır. Gösterdikleri ile oldukları arasında zamansız
mekânlar olan örümcek ağlarıdır bunlar. Kendi aydınlığından korkan gözlerin
dünyayı boyadığı bir karanlık kendi konforunda siyahın en güzel renk olduğunu
dayatıyor. Hayat ve insan ruhu ise bu halin anaforundan kendi başına bir başka
yerden kendi gölgesine bakarak yas tutuyor. Caka satarak kurduğu çarşıda kendi
yalanına inanmayanları rüya hırsızı olmakla suçlayarak, hayallere pranga
vurarak kendini haklı sanan bir cenaze namazında nasıl bilirdiniz sorusuna
kozasını delemeden suda haşlandı denilerek yok edilen kelebeğin bir metaa
dönüşmesinin hikâyesinden merhaba.
Kelebekler
renkleriyle dünyanın sevgi saçan güzellikleri. Lakin kelebeğin hayatı tırtıl
olarak başlıyor ki ona genç yaşlarında bakanlar feraset ve tecrübe mahrumu ise
ortada gezinen biçimsiz bir canlının varlığından fazlasını göremiyorlar. İşte
insana fiyakalı cakalı bakan gözler onun gösterdiğine feraset basiret
nazarından bakmazsa değer bilemeyeceği için bu çirkin şeyden bir şey olmaz
diyerek ayaklarının altında ezip geçiyorlar tırtılı. Ve onun o rengârenk
kanatları da böylece açılamadan yok oluyor. Kelebekleri severken insan tırtıla
muhabbeti bilmezse renklerin güzelliği manasız bir fantezi değil midir? İnsanı
bilmek için onu anlamak noktasında istidatlar ve imkânlar ile her varlığın bir
mana ve mahiyetle bir hale yürüdüğünü akletmek dersidir tırtılın bize
söylediği. İşimize yarar mı demeden önce hayata faydası ne demek sanki daha
erdemli bir bakış hayatta. Kimse bizim merkezimizle mukayyet değil biz de
kimseyi kayıtlar altına almakla görevli değiliz. Her istidat hayat içerisinde
kendi yolunda ne olacak oraya varabilir. Her yol da o kabiliyetin olgunlaşma
vesile olamaz. Eğitim sisteminde ezilen nice tırtılı burada hatırlamak da
keyfiyete dair olsa gerek… Dışa bakıp içe bakamamak körlüğü ne fena iş…
Tırtıl
diyelim ön yargıları aşmayı başardı ve yürüdü kozasını örmeye koştu. Bu seferde
o şekilsiz varlık bir sırra bürünmüş ve sırlanmış bir halde kendisini izole eder.
Her varoluşun kendi cinsinden çilesi var. Çileyi bilmeden olmayı anlamak zor
belki de. Bu sefer de başka bir bakış içerideki sırrı unutup kozadaki ipeğe
kafayı takabilir. Metalaşır yine var olan; işe yararlık özün önüne geçer.
Görünen bu defa yine içerdekinin üstüne çıkar. Sıcak su buharı ile o rengârenk
kelebekler ve belki de insana dair nice güzellik bir perspektif uğruna yok
edilir. Hayatta nice güzellik imkânı böyle heba olup gitmiyor mu? Çiçeklerle
donanacak nice yamaçlar hoyrat emeller uğruna çorak araziler olup heba olmuyor
mu? Koza bize dersini verirken mahiyetin hala bir imkâna gebe olduğunu sabırla
koruğun pekmez olacağını söylemiyor mu? İpek güzeldir ama hayat ondan daha
güzel…İçi unutup dışa takılmak ne fersudelik…
Ve
kelebek nihayet hayata o kısacık merhabasını verme imkânı verdiğinde bize ömrün
aslında olmakla-ölmek arasında bir gayret ve metanet işi olduğunu göstermez mi?
Kendi yalnızlığı içinde tırıl kendi inzivasında koza ve nihayet kendi
güzelliğinde hayata koşup sonra da güzelleştirdiği yerden hayata mütevazı,
sessiz ama muhteşem bir selam verip istidadınca yol bulanın hayatta var
olacağını anlatırken dayatmanın manasızlığını göstermez mi? Hakikat bezirgânlarının
erdem çarşısında fiyakalı illüzyonu kelebeği ya biçimsiz bir tırtıl yahut
satılacak bir ipek için yok edilecek bir içerik olarak görmediler mi? Bir şekli ve içeriği esas sanıp nice
tırtıllar ezilip, nice kozalar için pek çok kelebek semadan, güneşten,
papatyalardan mahrum kalmadı mı? İnsanlık Habil ile Kabilden beri bu çıkmaz
sokağın çukurlarından debelenme derslerini tarihten alsa da insani özünü
gösteremediği her çağ bir başka kelebek, renk ve hayat kıyımını tevlit etti.
Kelebekler
denince insanlığın bu karanlık zamanlarından birinin yaşandığı nice tırtılın
ezilip, yüz binler kozanın yok edildiği bir insani yok edişin yaşandığı
Bosna’da mavi kelebekler insanlığa karanlığının yerini işaret etti. Canilerin
nice yok edilen canları gömdükleri yerlerde yetişen Artemis çiçeklerine koşan
mavi kelebekleri inceleyince orada güzelliğin arkasında yemyeşil ve rengârenk
bir manzaranın ötesinde karanlık bir zamanın izlerinin olduğunu görmek bile
insanlığa makul bir zemin oluşturamadı. Metalaştırılan hayatlar yok edilmeye
devam edilirken kelebekler inadına güzelliğe uçmaya devam ediyor. Kelebek
etkisi diye metaforlaşan tesirle elbet insani öz değer istismarıyla dünyayı
karanlığa düşüren tüm illüzyonların ötesinde bir gerçekliği var ederken
cahiliye var eden kültüre elbet bir hikmet kelebeğin renkleri ve güzelliğiyle
mukabele edecektir. Bu yolda kaostan belki de böylece bir yeni kozmosa ulaşmak
mümkün olur. Tüm bu ağır gündemler, kestiğimiz ahkâmlar ve yüksek
değerlendirmelerimiz ötesinde bir kelebeğin güzelliği ve hayata kattığı anlam,
huzur ve sükûnet yanında tüm bunların haysiyeti nedir ki? Nefes alın ve
kelebeklere bakın tüm kaba, kurnaz ve kalitesiz şeyin ötesinde bir dünyanın ve
hayatın sesini duymaya başlamamız mümkündür. Siyahı esas renk sanmak,
kabiliyetleri bir pratik amaç uğruna ötekileştirip kendi yolunda hayata fayda
olmasını bekleyememek, metalaştıran bir akılla varlığı tüketmek insan olmayı
unutup narsist bir hayat formuna dönüşmek yanında bir kelebeğin kısa ama
güzellik var eden hayatından merhaba… Hal imiş…
Vesselam