25 Kasım 2021

​BİR KURTULUŞ SAVAŞINDAN BAŞKA BİR KURTULUŞ SAVAŞINA

Türkiye, aziz vatanım, namusum, umudum, istikbalim…

Nice memleketler gezdim, lakin senden gayrısını sevemedim. Bir seni vatanım belledim, bir seni sevdim.

Senin mümbit topraklarında açtım gözlerimi, al sancağının gölgesinde soluklandım, buz gibi pınarlarınla söndürdüm içimin yangınlarını.

Fatiha’lar okudum, belki milyonlarca şehidine…

Anamın ak saçları gibi mübarek bildim, karlı dağlarını. Gözümü alamadım kızıl ufuklarından.

Güzel olanın seveni çok olur, isteyeni de. Güzel olanın dostu çok olur düşmanı da…

Güzel sevenin derdi çok olur, güzel sevenin hasmı çok olur. Bu yüzden bin yıldır senin dirliğini, birliğini, istikbalini yıkmak için uğraşır, Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...”

Türkiye’nin sadece son 100 yılına bakarsanız ne kadar çok kurtuluş mücadelesi verdiğimizi ve bu kurtuluş savaşlarının mütemadiyen devam ettiğini, bundan sonra da edeceğini idrak sahibi olan herkes pek ala anlar.

Çanakkale Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs Harekâtı, Sağ-sol Olayları, Alevi-Sünni Kavgası, Askeri Darbeler, Hain terör örgütünün saldırıları, Gezi Parkı Ayaklanması, 15 Temmuz Fetö İsyanı ve şimdi de Ekonomik saldırılar.

Peki sizce bitti mi?

Ne yazık ki bitmedi ve bitmeyecekte. Ta ki biz yeniden cihana nizam-ı alem verene kadar, biz hasımlarımızdan daha güçlü, daha müreffeh ve daha şuurlu olana kadar.

Tüm bu saldırıları çok kolayca bitirmekte mümkün elbette. Mesela mabedimizden, bayrağımızdan, hürriyetimizden, kardeşliğimizden ve yüce ideallerimizden vazgeçer isek bu saldırılar çabucak biter.

Amma, biz canımızdan geçer, mabedimizden vazgeçmeyiz.

Canımızdan geçer, bayrağımızdan vazgeçmeyiz.

Canımızdan geçer, hürriyetimizden vazgeçmeyiz.

Canımızdan geçer, kardeşliğimizden vazgeçmeyiz.

Bugün dünyaya özgürlük, eşitlik, insan hakkı ve refah vadeden yamyamların, bir zamanlar işgal ettikleri Anadolu şehirlerindeki masum kadınların, doğmamış yavrularını süngülerinde sallandırdıklarını, ağzı süt kokan çocuklarımızı boğazladıklarını unuttunuz mu? Ben unutmadım ve asla  unutmayacağım.

Son günlerde ülkemize yönelik saldırıların artmasının temel nedeni milli savunmada, sanayide, teknolojide, fende ve tıpta güçlenen, uluslararası siyasette oyun kuran ve güç kazanan, kıtalar ötesine, Asya’ya ve dahi Afrika’ya uzanan büyük Türkiye’yi engellemek, kendi iç meselelerine hapsetmektir.

Ülkemize yönelik ekonomik ve politik saldırıların geçtiğimiz haftalarda kurulan Türk Devletleri Teşkilatı ile de ilişkili olduğunu düşünüyorum. Zira bu yeni oluşum ülkemiz için çok önemli ekonomik ve stratejik fırsatlar vadediyor. Dolayısıyla kendilerini dünya düzeninin sahibi olarak görenler ülkemizin böylesine stratejik atılımlar yapmasını istemiyorlar.

Şayet şuurlu ve kararlı olursak bu oyunlarda bozulacak ve inşallah Türkiye’miz dünya üzerinde yeniden söz sahibi olacaktır. Zira bugün ülkemize dünyanın pek çok kıtasında ve ülkesinde büyük bir sevgi ve yakınlık söz konusudur. Ortadoğu, Asya, Afrika kıtasındaki pek çok ülke ve Avrupa kıtasındaki bazı ülkeler bizimle önemli anlaşmalar imzaladılar ve stratejik ortak olmak istiyorlar. İHA, SİHA gibi üstün teknoloji gerektiren çoğu stratejik silahımız pek çok ülke ordularının envanterlerine çoktan girdi.

Bugün, batılı ülkelerden medet umanlara merhum Aliya İzzetbegoviç’in şu sözlerini hatırlatmak isterim; “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman medenî olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”

Sözlerime Arif Nihat Asya’nın dizeleriyle son verirken, ülkemin istikbaline güvendiğimi belirtmek istiyorum ve kahraman milletimize yüce saadetler diliyorum.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı;

Barışın güvercini, savaşın kartalı...

Yüksek yerlerde açan çiçeğim;

Senin altında doğdum,

Senin dibinde öleceğim.

Vesselam…