Bir marul 20 TL'ye satılır mı?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde okudum yıllarda Samanpazarı’nda oturuyordum. Bir arkadaşımla birlikte beraber kalıyorduk. Sene 1984 ile 1988 yılları. O yılların Samanpazarı bugünkü gibi değildi. İbni Sina Hastanesi daha henüz yapılmamıştı. Klasik Ankara evlerinde kalıyorduk. Mahallemiz klasik Anadolu mahallelerine benziyordu. Evler birbirine bitişik ve her evin avlusu vardı. Ve tabii olmazsa olmaz mahalle çeşmesi. Evet, o yıllarda evimizde çeşme yoktu, suyu mahalle çeşmesinden alıyorduk.
Kaldığımız ev hemen mahalle camisinin karşısında
bulunuyordu. Cami cemaati ile aramız çok iyiydi. Hele cami cemaati arasında
bulunan Hasan Amcamız ise hani derler ya şeker gibi insan, işte aynen öyleydi.
Çok konuşmaz, hal ile kendini gösterirdi. Hacı Bayram Veli Hazretleri’ni çok
sever, ehli tasavvuf bir Anadolu insanı idi. Haftalık semt pazarına çıkar
mutlaka dönüşte bizim evin kapısına da aldıklarından bırakırdı. Siz
öğrencisiniz derdi. Konuşmaz, bırakır giderdi.
İşte bu Hasan Amcamızı bir gün Hacettepe Hastanesi’nin
karşısındaki parkta gördüm. Aaa hiç
olacak şey mi? Hasan Amca marul satıyordu. Evet, boş karton koli üzerine
koyduğu 10-15 tane marul vardı sanırım, onları satıyordu. İşin garip tarafı ise
marulların tanesini 20 TL’den satıyordu. Marul o tarihlerde olsa olsa 3 TL veya
bilemediniz 5 TL idi. Hasan Amca: “ Hadi marula gelin. Marulum taze. Bu marul
faydalıdır. Bu marulu yiyince pişman olmayacaksınız. İster salataya doğrayın,
ister elinize alın yiyin. Hadi marul 20 TL.” diye bağırıyordu. Birkaç kişi önünde
durdu: “ Amca ne yapıyorsun sen, 20 TL marul olur mu hiç. Hepsini mi
satıyorsun? “ diye soranlara cevap vermiyor. O yine : “ Hadi marula gelin. Bu
marulu yiyince pişman olmayacaksınız…” Diye bağırmaya devam ediyordu.
Şimdi diyeceksiniz, peki sattı mı, 20 TL’den o kadar marulu.
Evet, efendim, gözlerimle gördüm bir marulun tanesini 20 TL’den sattı. Peki,
kim aldı dersiniz? Bende merak ettim. O’nu tanıyan esnaflar, camiden tanıyanlar
geldiler, hiç soru sormadan birer, ikişer tane maruldan aldılar efendim. Ve
marul bitti. Ama beni de bir merak aldı.
Bu marul niye 20 TL? Ve marulu satın alanlar niye satın aldı?
Ertesi gün sabah namazında müezzinliği ben yaptım, cami
hocası gelemediği içinde namazı Hasan Amca kıldırmıştı. Hasan Amca’ya sordum.
“Efendim dünkü marul satışının hikmeti nedir? “ Bunu merak olarak değil,
hikmetini sorduğum için, üzerindeki cübbeyi çıkartmadan yere oturdu ve rahlenin
üzerine Kur’an-ı Kerim’i açarak Bakara Suresi 273.ayeti okudu: “Sadakalar)
kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler
içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin
sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey)
istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”
Ayeti okuduktan sonra kulağıma eğildi ve camide ikimizden
başka kimse olmamasına rağmen fısıldayarak şöyle konuştu: “ Dünkü sattığım
marullar bir hanımındı. Evinin bahçesinde yetiştirdiği üç beş marulu satmak
için caminin önüne getirmiş. Ama satamıyor da. Öyle bekliyor. Belli ki edepli
bir hanım ve çekinken. Kendisine sorduğumda kocasının kısa dönem asker
olduğunu, küçük çocuklarının da rahatsızlandığını, ilaç alması gerektiğini
söyledi. Ailesinin bir miktar para gönderdiğini ama bankalar hafta sonu kapalı olduğu
için parayı çekemediğini söyledi. İşte ben o marulları ondan tanesini 20 TL’ye
aldım. Satılan marulların parası ile hem ilaçlarını aldım, hem de evin ihtiyacı
olan iaşesini tamamladık. Böylece hem o incinmedi. Hem de benden satın alanlar
bir sadaka yapmış oldular. “
Ben yine sordum: “ Peki, Hasan Amca neden 20 TL’ye sattın ki
o marul 20 TL etmez ki. 3-5 lira en fazla sen onu dört beş katına daha fazlaya
sattın. “ O da gülerek : “ Oğlum Fahri, Hakkın hatırı, hakkın hatırı “ dedi.
Anlamaz gözlerle bakınca da devam etti: “ O hanım kızımız için lazım olacak
olan para miktarını biliyordum. Niyet ettim Rabbime niyaz ettim. Bu kadar para
lazım Rabbim lütfen bana yardım et, gönder. O’na güvenerek marulları 20 TL’ye
sattım. Bunda bir hikmet olduğunu bilenler, gönül ehli, kalp gözü açık kimseler,
kendini gizleyen, Allah’ın rızasını her
şeyin üstünde tutan kardeşler, kısaca hakkın hatırını gözetenler gelip aldılar 20
TL’ye marulu. Onlar marula değil Hakkın hatırına o parayı verdiler a kuzum. “ Ve şu hadisi okudu bana : ““Allah’ın öyle kulları vardır
ki, peygamber olmadıkları, şehit olmadıkları halde, kıyamet günü Allah’ın
katındaki dereceleri sebebiyle; peygamberler de, şehitler de onlara imrenirler.
Bunlar öyle bir grup insanlardır ki, aralarında ne bir akrabalık ve ne de bir
menfaat alış verişi olmadığı halde, sırf Allah rızası
için birbirilerini severler. Allah’a kasem ederim ki; yüzleri nur
kaplıdır ve kendileri nurdan bir minber üzerindedirler. İnsanlar korktukları
zaman onlar korkmazlar, insanlar mahzun oldukları zaman onlar mahzun olmazlar.”
Kısaca:
Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte
bu büyük başarıdır. (Tövbe Suresi 72.ayet)
Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir
kısmını Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların
hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli bir
sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye yağmur
düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı görür. (Ali
İmran 265)
Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve
kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı
bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu
sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan
mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey
değildir.(Hadid 22)
İşte onlar, âhiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları
hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.(Bakara 86)
"Ey iman edenler! Alım
satım, dostluk ve
aracılığın olmadığı bir
gün gelipçatmadan Allah’ın
size verdiklerinden O’nun
için harcama yapın.
Kâfirlerzalimlerin ta kendileridir."(Bakara 254)