06 Ocak 2017

‘Bir’ olmanın ehemmiyeti, Reina baskını ve polisin kahreden zafiyeti…

Yaşadıklarımızı özetleyelim.

Bir, PKK, DEAŞ, TAK ya da diğer irili ufaklı terör örgütleri üzerimize sürülmüş kirli piyonlardır.

İki, FETÖ bütün kanlı örgütlerin çatı organizasyonudur ve hâlâ içimizde korunup, kollanıp, yaşatılıyor olmaları nedeniyle gücümüzü önemli ölçüde azaltabilmektedir.

Üç, ülkenin nicedir yaşadığı sıradan bir örgüt terörü değil, alçak piyonların iplerini tutan güçlerin resmiyete dökmedikleri bir savaştır.

Dört, terör korkusuyla tedirginlik yaşayan her bir insanımız bu savaşı ve nedenlerini iyi bellediği takdirde hem tedirginliğinden kurtulacak hem de ülkesinin kurtlar sofrasına yem olmaması konusunda kendi çapınca daha sağduyulu ve mantıklı davranabilecektir.

Beş, Anadolu bir ve beraber olduğunda düşman, değil yedi yetmiş düvel olarak da gelse bu mücadeleyi kaybedeceğini iyi bilmektedir.

Unutmamak gerekiyor bu kadim topraklarda kargaşa ve iç savaş hedefleyenler, her yerde yaptıkları gibi farklılıklarımızın yumuşak karnımız olduğunu düşünüp, planlarını ona göre kurguluyorlar.

Dertleri, yaşam tarzı provokasyonlarıyla dindar ve laikler, mezhep fitneciliğiyle Alevi ve Sünniler, etnik ve kültürel ayrımcılıklarla Türk ve Kürtler arasında çatışma yaratmak.

Terör dediğimiz eylemler başlattıkları savaşın öncü vuruşları. Aklımıza gelebilecek her türden provokasyon, operasyon, katliam, suikast ile kargaşaya kapılmamızı ve sağduyumuzu yitirip sokaklara dökülmemizi istiyorlar.

O yüzden ‘birlik ve beraberlik' olgusunun sürekli tekerrür eden bir temenniden çıkıp gönülden ve dilden gelen bir samimiyetle hayatın her alanında acilen ete kemiğe bürünmesi olmazsa olmazımız.

***

İlk saatlerinde Reina katliamı da hepimize nicedir yaşadığımız klasik terör eylemlerinden biri gibi gözüktü. Lakin üzerinden zaman geçtikçe Reina'nın çok sofistike bir eylem olduğu anlaşılıyor artık. Hatta deyim yerindeyse olaya dışarıdan karışması muhtemel herkesi de senaryoyu bozmayacak şekilde figüran yerine koyan kusursuz bir Hollywood filmi sanki.

Hangi garipliği söylemeli ki. Onca güvenlik, arama varken failin kolayca içeri girebilmesi, 6 şarjör boşaltabilecek kadar rahat olması, atılması için eldeki silahın bırakılmasını gerektiren flash bang bombalarını kolaylıkla kullanabilmesi, o kadar kargaşa içinde dahi rahatlıkla üst baş değiştirebilmesi, çarçabuk dışarı çıkıp, onca güvenlik arasından yine sırra kadem basabilmesi…

Canlı ve kanlı büyük bir eylemde bunca durumun bir araya gelme olasılığı neredeyse sıfır değil midir?

Olayın faili olarak açıklanan Kırgızlı katilden çok daha fazla profesyonelin bu eylemin içinde olabileceğini söylemek için ne emniyet görevlisi olmak gerekiyor ne de terör uzmanı.

Katilin gelirken de içerdeyken de kaçarken de yalnız olmadığı bütün bu parçaları yanyana getirdiğinizde gün gibi ortaya çıkıyor zaten.

Otuz dokuz kişinin öldüğü, onlarca insanın yaralandığı normal bir insanın dehşete düşeceği kaotik bir ortamdan neredeyse gülerek çıkabilen şu Amerikalı mesela, neden apar topar gönderilir ki?

Reina Türkiye'nin bugüne kadar karşılaşmadığı tipte kompleks, çok hedefli bir terör eylemi olarak duruyor karşımızda. En yeni hedefte Türkiye'ye yatırım amaçlı para getirmek isteyen ülkelere ayağınızı denk alın mesajının verilmiş olması bence.

Öyle olmasa ölenlerin neredeyse tamamı Arap ya da Müslüman ülkelerden olabilir miydi? Özel olarak seçilmişçesine ölenlerin çoğu geldikleri ülkelerin önemli ve zengin ailelerinin çocukları ya da yakınları çıkabilir miydi?

***

Defalarca yazdım ama sanıyorum yazılarımızı ne bir polis müdürü okuyor ne İçişleri Bakanlığı yetkilileri. Allah gani gani rahmet etsin ama İzmir Adliye baskınında teröristlerce şehit edilen polis kardeşimiz Fethi Sekin'in olaya müdahalesi esaslara uygun mu?

Bırakın polis okulunda bu esasların öğretilme zorunluluğunu, terörle yatıp kalkan bir ülkenin polisine ortalığı kurşun yağmuruna tutan bir teröriste nasıl yaklaşılmasını gösterecek o esaslar ek eğitimlerle veriliyor mu, merak ediyorum.

Olayla ilgili videoları izlediğinizde içiniz yanıyor. Fethi kardeşimiz faillere mesela karşı kaldırımdaki araçların arkasından yaklaşabilse eminim hem ölümden kurtulacak hem de destek kuvvetleri gelene kadar onları oyalayabilecek.

Tamam şehit polis, kahraman polis, ülkenin minnettar olduğu polis olmak iyi güzel ama tek bir tanesinin dahi ölmeden teröristlerle mücadelenin yapılması en iyisi değil mi?

Dilimizde tüy bitti gördüklerimizi yazmaktan. Polisimiz, acilen olay yeri intizamı ve ciddiyeti açısından mesleki güvenlik hususunda ciddi bir eğitime alınmalı gibi gözüküyor.

‘Polis olay yerinde yeni bombaların olabileceğinden şüpheleniyor' anonsu yapılırken bile telefonuyla konuşan, elleri ceplerinde dolanan, sigarası ağzında koyu bir muhabbet koyulmuş polis görüntüleri de teröristin üzerine emniyetten yoksun gidilmesi gibi mesleki bir zafiyet olarak değerlendirilip, belletilmeli.

Bunu görmek gerekiyor artık. Yazıktır, günahtır bunca polisimize…