28 Eylül 2015

Bir tuhaf darbe hikâyesi

Erken kalkanın silah zoruyla yönetime el koyduğu ülkeler vardır.

Dürüst İnsanların Ülkesi”, kimilerine göre de “Hür İnsanların Ülkesi” anlamına gelen Burkina Faso onlardan biri. Resmiyette cumhuriyetle idare olunuyor görünse de, aslında yönetilme şekli cuntadır desek yeri. Yani Burkina'da darbeyle iş başına geliniyor.

Yukarı Volta adıyla Fransa'dan bağımsızlığını kazandığı (yoksa hiç kazanamadı mı?) 1960 yılından bugüne kadar göreve gelen dokuz cumhurbaşkanından altısı askeri müdahale sonucu devlet başkanı oldular.

Diğer üç cumhurbaşkanından ikisi de zaten halk darbesi/isyanı sonucu göreve gelmişlerdi. Yukarı Volta Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Maurice Yaméogo dışında vukuatsız iktidar olan yok. O da zaten Fransa tarafından görevlendirilmişti.

Kendi tabiriyle “devrim” gerçekleştirerek iktidar olan ve ülkenin adını Burkina Faso olarak değiştiren darbeci komutan Thomas Sankara da 1987 yılındaki darbeyle önce koltuğundan sonra da canından olmuştu.

1987 darbesinin kahramanı Blaise Compraoré'nin 27 yıllık kesintisiz devlet başkanlığı, Ekim 2014'te Burkinalı gençlerin meclis binasını basmasıyla patlayan isyanla sona erdi.

Kurulan geçiş hükümetinde Michel Kafando devlet başkanı, Yacouba Isaac Zida ise başbakan olarak göreve başladılar. Geçiş hükümeti 11 Ekim 2015'te genel seçim kararı alarak demokrasiyle devam edeceğinin işaretini verdi.

16 Eylül'de ise devrik lider Compraoré'nin iktidarı döneminde kurmuş olduğu Devlet Başkanlığı Muhafız Alayı (Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı 1200 kişilik bir birlik) başkent Ouagadougou'da bakanlar kurulu toplantısını basarak yönetime el koyduğunu, Kafando ve Zida'yı da tutukladığını açıkladı. Aslında kaçırdı demek daha doğru olur ki, zaten ilk haberler de bu şekilde yayıldı.

Buraya kadar pek çok şey 2011 Mısır İsyanı, Mübarek'in devrilmesi, İhvan hükümetinin kurulması ve Sisi darbesiyle benzerlik gösteriyor. Nitekim Devlet Başkanlığı Muhafız Alayı Komutanı General Gilbert Dienderé de, Sisi gibi cumhurbaşkanlığını ilan etti. Çıkan çatışmalarda 10 kişi hayatını kaybetti.

Seçimlere 25 gün kala askeri darbe gerçekleştiren bir yapının kendisini “Ulusal Demokrasi Konseyi” olarak sunması ironiler zincirine önemli bir katkı yapıyordu. Hadisenin özellikle bu kısmının dünya kamuoyuna “nasıl yani?” diye sordurduğunu söylemek yanlış olmaz.

Yurtdışında yankı bulan bu darbe karşısında, kınama açıklamalarının ötesinde bazı sert açıklamalar oldu. Fransa devlet başkanı François Hollande'ın “çok sinirlendiği ve artık yumruğunu masaya vurduğuna” dair haberler çıktı Fransız basınında.

Burada dile getirmem gerek sanırım: Devlet başkanları için kendi içlerinde “pısırık” diye dalga geçseler de, dışarıya “muktedir” imajlar sunmaktan geri durmayan bir yayın anlayışı vardır Fransızların. DAEŞ'çi devlet başkanı ve hükümet algısı üretmeye çalışacak bir tek bir vatan haini bulamazsınız.

Burkina Faso'yu altı gün boyunca yöneten çiçeği burnunda cunta yönetimi, yurtdışından aradığı desteği bulamayınca oynadığı kumarın farkına vardı. Batı Afrika Ekonomik Topluluğu liderlerinin yaptığı olağanüstü toplantılar ve diplomatik girişimlere, halkın desteğini bütünüyle arkasına almış olan Burkina Faso Ordusu'nun ciddi ve tavizsiz tutumu da eklenince Dienderé ve Muhafız Alayı askerleri geri adım attılar.

Görüşme talebine olumlu yanıt veren acemi darbeciler bir mossi kabilesi şefinin evinde ordu mensupları ile görüştüler. Görüşmenin akabinde önce tutukladıkları bakanları, sonra da Kafando ve Zida'yı serbest bırakarak, görevlerine dönmelerine müsaade ettiler. Bu şekilde 6 günlük darbe yönetimi de sona erdi.

Epeyce askeri darbe görmüş Burkinalılar, uzun yıllar sonra bu “bir haftalık cunta”yı tarihin bir şakası olarak belki gülümseyerek hatırlayacaklar.