VF kat sol
VF kat sağ

19 Nisan 2018

Bir Ulu Camiideyim

Her zaman olduğu gibi yine sayılı günler tez bitmiş, Tarsus'tan İstanbul'a dönme vakti gelmişti. Cuma sabahı uçakla dönecektim, niyetim buydu. Fakat bu defa kısmet olmadı. Sevgili Osman Şahin Hoca'mın yoldaki tecrübesi ve direksiyondaki ustalığına rağmen beş dakika gecikmeyle uçağı kaçırmıştım. Osman Hoca'ma dedim ki; “Hocam biz gereğini yaptık fakat elimizde olmayan sebeplerle uçağı kaçırdık. Benim mahzun olmama, sizin de mahcup olmanıza lüzum yok. İnşallah bunda da vardır bir hayır.”

Osman Hoca öyle güzel bir gönül dostu ki emin olun kendisiyle çekilen cefalar insana sürülen sefalar kadar haz veriyor. Hocam, dedim “Sizinle olan kadim dostluğumuzun aziz hatıralar zincirinde bir uçak kaçırma yoktu, artık oda var. Uçağı kaçırdık ama korsan değiliz.”(Gülüyoruz…)

Malum dostlukta hatıralar, hatırların yuvasıdır.

Osman Hoca'mla Şakirpaşa havaalanından tekrar Tarsus'a dönerken kendisine, hocam; “Madem uçağı kaçırdık, bari Ulu Camiinin muhteşem Cuma iklimin kaçırmayalım.” dedim.

Tarsus Ulu Camii, Tarsus'un nabzının attığı ve şehrin bütün mahalle ve köylerinden insanların bir sel gibi aktığı müstesna bir mabed...

Tarsus Ulu Camii, Selçuklu dönemi İslam  sanatının zirvesi, şaheseri...

Tarsus Ulu Camii, Hz. Şit(a.s.) ve Hz. Lokman(a.s.)'ın makamı âşıkların, sadıkların mekânı…

Tarsus Ulu Camii, yaklaşık bin yıldır şehir için nasıl bir mabed olmalı sorusunun muazzam cevabı...

Tarsus Ulu Camii, şehrin maneviyat merkezi, sadık dostların buluşma adresi…

İşte kutlu bir cuma günü, bu muazzam camiinin geniş bahçesinde yüzyıllara meydan okuyan muhkem duvarına dayanmış oturuyorum.

Elim çayda gözüm yolda kulağım seste bekliyorum dostları aheste aheste... Şehrin dört bir yanından gelip masalar etrafında çayı çahhaneyi sohbete bahane kılan onlarca sadık dost... Havaalanına inip kalkan uçaklar gibi, muhabbet masalarına inip kalkan çay tepsileri...

Cami bahçesinin taa dışına kadar taşan aşina çehrelerden muhabbetler... Kuş sesi, minare gölgesi ve kokusu etrafa yayıldıkça yayılan şu melengiç kahvesi.

Hareket, bereket ve muhabbetle birlikte sükûnet sekinet, suhulet, uhuvvet hepsi burada,  birarada…

Yanımda kitabın hem kurdu, hem de yurdu Orhan Abi ile yine kitap özel gündemiyle minare gölgesinde yine bir aradayız. Bu defa yol azığım Mustafa Özel'in roman diliyle siyaset kitabı ve o kitapta geldiğimiz, durduğumuz ve gideceğimiz yeri özetleyen veciz bir cümle.

“Unutarak ulus, hatırlayarak millet oluruz.”

Evet elest bezmindeki ahdini hatırlayanlarla Ulu Camiinde yeniden milletiz. İşte tam burada söz yerini şiire bırakıyor. Şaire ilham geliyor ve kaleminden şu mısralar akıyor.

O şehrimin nakışı
Çağlayarak akışı
Ufuklara bakışı
Bir Ulu Camiideyim.

Dinleyince salayı
Düşündüm musallayı
Andım yüce Mevla'yı
Bir Ulu Camiideyim.

Kalbe şifa hu sesi
Akla rehber hutbesi
Beytullahın şubesi
Bir Ulu Camiideyim.

Kutlu daveti duydum.
Hazır imama uydum
Aç idim şükür doydum.
Bir Ulu Camiideyim.

Bulunca kurtuluşu
Şahlandı gönül kuşu
Burda huzur, aşk, huşu
Bir Ulu Camiideyim.

Müminlere beraber
Doğmaktayız her seher
Bu ne büyük bir sefer
Bir Ulu Camiideyim.

Kıyamda huzurdayım
Emandayım surdayım
Yoklamada burdayım.
Bir Ulu Camiideyim.

Kürsü minber mihrabı
Cennete açık kapı
Yok eyler ızdırabı
Bir Ulu Camiideyim.

Ezan titretir arşı
Canlanır pazar çarşı
Başlar kulluk yarışı
Bir Ulu Camiideyim.

Sadıklarla saf safa
Nihayetsiz bir safa
Hamd ederim Allah'a
Bir Ulu Camiideyim.

Şu minare gölgesi
Şakıyan bülbül sesi
Bir esenlikler ülkesi
Bir Ulu Camiideyim.

İçeride mahşer var.
Her gelene bir yer var.
Sevgi, saygı, değer var.
Bir Ulu Camiideyim.

Gönlümün güllendiği
Ruhumun dinlendiği
Arzumun dillendiği
Bir Ulu Camiideyim.

Bildim Galu belayı
Def eyledim belayı
İşte buldum sılayı
Bir Ulu Camiideyim.

Ecdadımın yapısı
Vatanımın tapusu
Hayırların kapısı
Bir Ulu Camiideyim.