24 Kasım 2015

Birunî versus DAEŞ

Paris'te patlayan bombalar yeniden gözleri Suriye ve İslâm görünümlü bir terör faaliyetine çevirdi. Malum IŞİD/DAİŞ/DAEŞ/ISIS/IS gibi muhtelif söylenişleri olan örgüt Avrupa'nın merkezini kana buladı. Yeni bir mutsuzluk ve onun devamı umutsuzluk hali söz konusu oldu. Buna dair pek çok fikir arasında asırlar ötesinden Birunî'den akıl almak anlamlı gözüküyor. Moderniteye dair bugünkü eleştirilerin de özünü oluşturan bu yaklaşımlara göre insanlar üç sebeple mutsuz [u/mutsuz] olur ve çatışırlar.

1- İnsan yeryüzündeki yaratıkların en seçkinidir. Ancak insanlar kıskançlık nedeniyle birbirlerinin ellerinde olan nesnelere göz dikerler. Bu da toplumsal huzursuzluğa neden olur.

İhtiras, haset ve kin odaklı bir dünya kuranlar, sömürge nizamında kapitalist veya komünist düzenlerle modern zamanlarda bu duyguların küreselleşmesini sağladılar. Birunî'nin tespit ettiği bu en temel insaniyet durumu modern zamanların tarihe bırakacağı en büyük miraslardan biri olarak beşeriyet hafızasında yerini aldı. Artık insan insanın kurduydu. Tarihe bu manada ruhun abidevi hareketleri olan hak, dayanışma ve erdem yerine güç, çatışma ve menfaati koyarsanız hâsıl olacak netice huzursuzluktur.

Bugün Paris'te patlayan bombalar ve silahlar insanlığın ruhiyatının can çekişen çığlıklarıdır. Dini, ekonomik veya kültürel sebeplerle diğerini öteleyen yaklaşımlar kıskançlığın psikolojik zemini olmakta bu da çatışmaya yol açmaktadır. Adalet her yerde herkese lazımdır atalet gösteren çifte standartlı davranışlar huzur bozucu sonuçlar doğurur. Kudüs, bugün adaletin semalarında yeniden doğmasını bekliyor. Çifte standardın muhteris, kin ve haset yaklaşımlı tavrı ise orada akan kanı, göz dikilen Filistin toprağını görmezden gelerek huzursuzluğun sebebini görmemekte ısrar ediyor. Hulasa, haset kötüdür.

2- Kendi inancını, mezhebini ve kabilesini ötekilerden üstün görmek, insanlar arasında sürtüşmelere yol açmaktadır.

İşte Birunî'de asırlara meydan okuyan tespitler. Modern medeniyetin polarize etmede kullandığı iki temel argüman. Milliyeti yozlaştıran ırkçılık ve dini yozlaştıran mezhepçilik. İnsanların milli ve dini kimlikler taşımaları yaratılışın en temel hususlarındandır. Hucurat 13 bunu açıkça anlatır; Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır. Lakin inancı veya inanca dairi yorumu, mezhep taassubunu veya kabile özelliklerini dayatmak ve bu sebeple kendini üstün görüp bunu zorla kabule yeltenmek bir dini kusur olduğu gibi bir insanlık ayıbıdır. Paris'te bugün yaşanan acı ve kan kendini dayatmacı zihinlerle inşa eden modernist din ve kültür yorumlarının bir sonucudur. En azından komplo teorisine sapmadan yapılacak sağlıklı yorum budur. Bugün İslam'ın yok sayıldığı Kudüs'te kabileci ve din ayrımcısı yaklaşım sürtüşmenin gerçek mesulüdür. Hulasa, kibir kötüdür.

3- Hurafeler ve boş inançlar, insanlığın gelişmesini önlemekte ve anlaşmazlıklar doğurmaktadır.

Modernite, insanı kendi merkezine koyarken, ölçeğini sonsuzluktan alan bir zihni geleneği iptal edip insanı aklının kavrayış kalıpları içine sıkıştırdı. Bağnazlık bilim diye âlemde küreselleşti. Din kavramının ruhu inşa eden yönü kinlerle, vecd veren yanı ise ritüel zevkleriyle değiştirildi.

Gelişmeyi önleyen bu katı yaklaşımların ürünü İslam'ın donuklaşmış bir aktüel yorumu (IŞİD) pozitivist bir dünya görüşüyle insanlığı başka bir bağnazlığa hakikat diye bağlayan bölgesinde (Paris) patladı. Terör hiçbir şartta hoş görülemez. Lakin anlaşmazlığın arka planını anlamak soruna adil ve doğru yaklaşmak adına da hayatidir. Bugün Kudüs de hurafe bir yaklaşımın güçle birleşen küresel kural tanımazlığı ile işgal edilmektedir. Bu işgal, bir din ya da toplum adına değil insanlığın ortak vicdanınadır. Kudüs, İslam tarihinde herkese adalet oldu. Bugün çiğnenen bundan mahrum bırakılan herkesin hukukudur. Hulasa, taassup kötüdür.

Birunî gibi, edindiğin bilgiler elbiselerine benzememeli, sen yıkanırken akıp gitmemeli, diyen dev bir zihin insanlığın temel bir durumunu ortaya koyarken bugün Paris ve uzun süredir Kudüs'te olanların esasına dair zihnimizi aydınlatmaktadır. Geleneğe kulak vermek sözde değil özde olmalıdır. Geçmişin aydınlığını hayatımıza şuur ile taşıyamazsak geçmiş sırtımızda yükten başka bir şey olamaz. Hulasa, hasetlerimize, kibirlerimize ve taassuplarımıza sahip çıkmalıyız.

BİRUNÎ VERSUS DAEŞ; İSLÂM VERSUS TERÖR

Durduğumuz, pergeli sabitlediğimiz yer bakış açımızın da mihengi, sabitemizin esası, düşüncemizin zemini ve itibarlarımızın kaynağı olacaktır. Körleşmemek için köklerle doğru temas kurmak hayatidir. Bu bakımdan, insan doğasının muhtemeli ve modernitenin ürünü olan kıskançlıkların ve göz dikmelerin esası olan yaklaşımlar, üstün görme patolojisi ve hakikat sanılan hurafelerden insanlığın zihni kurtulmadıkça bu kısır döngü süreceğe benzer. Ortada bir medeniyetler çatışması mı yoksa tersten çalışan medeniyet çarkımı var bilen varsa beri gelsin.

Birunî perspektifinden Paris ve Kudüs böyle gözüküyor vesselam…