Bitkilerin Şahsiyetimize Fısıldayışı
Yaratılmış olan bütün varlıkların (canlı-cansız) kendi fıtratlarına kodlanmış ve Allah'ın istediği bir şekilde görevlerini yerine getirmelerine "tesbih" denir.
Bütün varlıklar Allah'ı tesbih eder:
"Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu
tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların
tesbihlerini anlamazsınız..." (İsrâ /44)
Yaratılmışlar kendi fıtrat kodlarını mukannen bir şekilde
işler hâlde tutarak Allah'ı tesbihlerini fısıldarlar. Güneşin yörüngesinden
ayrılmadan ısı ve ışık saçmaya devam etmesi; rüzgarın, yağmur yüklü bulutları
çorak topraklara götürmesi; arıların çeşit çeşit polenleri toplayıp bal
yapması; toprağın, bağrına ekilenleri besleyip büyütmesi gibi daha birçok
varlık Allah'ı tesbih eder. Her şey kendi fıtratına uygun bir güzergâh
belirler. Bir tek emaneti, o ağır
sorumluluğu (irade, bilinç, vahiy) yüklenen insan, fıtratındaki kodlara yabancı
düşmeye hazır ve nazırdır. Bir tek insan, aslından uzak, zikirsizdir. (Zikr:
hatırlamak)
İnsan bir durup düşünmeli. Fıtrat kodlarını hatırlatan
kâinat kitabına, insan kitabına ve Kur'an'a bakmalı. Kâinat kitabının güzide
ayetlerinden olan bitkilere bakıp ders çıkarmalı. Çünkü insan da bitki gibi bir
süreçle yaratıldı. ("...onu (Meryem'i) güzel bir bitki olarak
yetiştirdi..." Ali İmran/37)
Toprak bitkiye de insana da can verdi. İnsan da kâinat
kitabındaki bitki ayetine bakıp kendi şahsiyetini şekillendirebilir. Çünkü bir
çiçek insanı çok yönlü eğitebilir. İnsan, bitki yetiştirirken dikkat ederse
aynı zamanda kendisini de yetiştirebilir.
Bitkiler insana sabrı öğretir. Sabırla evrendeki düzenin,
kanunların işleyişini gözlemler.
Bir limon tohumu
der ki: "Kök salıp filizlenmem için yasalardaki nemli ve havasız ortamı
sağlarsan ve gerekli sabrı gösterirsen sonuç mukannen bir filizlenme
olur."
Her çiçek, bitki, ağaç özgündür ve kendi yapısına
kodlanmış şartları vardır. Kiminin toprağı, kiminin suyu, kiminin de güneş
ışığından nasibi farklıdır. Meselâ bir kaktüsü her gün sularsanız onu
öldürürsünüz. Çünkü onun diğer bitkiler gibi çok suya ihtiyacı yoktur.
Ve kaktüs son
nefesini verirken bize şunu fısıldar:
"İnsanlar da
böyledir, yeryüzündeki her bir insan biricik ve özgündür. Her insanı aynı
kalıba koyamazsın. Herkesin farklı
toprakları, farklı iklimleri ve düşünce dünyası vardır.
Sen suyu veya bol
güneş ışığını sevebilirsin ve bu sana iyi de gelebilir. Ama sana iyi gelen şey
bir başkasını öldürebilir."
Hâsılı sayın okur,
tıpkı bitkilere olduğu gibi insanlara da sabırla ve özgün olduklarını
zihnimizde çakılı tutarak yaklaşmalıyız. Bitkilerin fısıltısına kulak verip
bitki gibi özenle yetiştirdiğimiz bir şahsiyetimizin olması temennisiyle...
(Not: Güzel ülkemizin yanan ormanları içimize de bir ateş
düşürdü.
İnsanımızı, hayvanımızı ve ağaçlarımızı kaybettik. Ateş
sadece düştüğü yeri yakmadı. Fakat biz biliyoruz ki tekrar yeşereceğiz ve çiçek
açacağız.
Kâinat ayetlerini,
insan ayetini koruyup kollamamızı, onlardan ders çıkarmamızı isteyen
"Kur'an" ile biz tekrar yeşereceğiz.)