VF kat sol
VF kat sağ

28 Aralık 2020

BİZİM, SİZİN, ONLARIN, HEPİMİZİN ÇOCUKLARI

Biyolojik bir reflekstir, görmek istemediğimiz veya karşı karşıya gelmek istemediğimiz bir durum karşısında gözümüzü kapatırız. Gözümüzü kapatmamız belki kısa bir süreliğine görmek istemediğimiz şey ile bizi karşı karşıya getirmez. Fakat ilanihaye, illaki gözümüzü açmak zorunda kaldığımızda, görmek istemediğimiz şeyin tüm gerçekliği ile karşımızda durduğunu görürüz.

Sokak çocukları sorunu, ülkemizde giderek büyüyen ve çözümü zorlaşan bir sorun olarak göze çarpmaktadır. Bu sorun, sosyolojik olarak, yoksulluğun, göçün, eğitimsizliğin ve dağılan ailelerin ortaya çıkardığı bir sorun olarak gözlenmektedir.

Modern Dünyanın en önemli toplumsal sorunlarından biri olan “sokak çocukluğu” olgusu, bütün Dünyada büyük kentlerin en baş ağrıtıcı problemlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Göç ve dolayısıyla kentleşmenin kent insanına ağır yük getiren boyut veya sonuçlarından sayılabilecek “sokak çocukları”, küresel bir toplumsal sorun olup, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de bazı büyük şehirlerde yüz yüze kalınan can alıcı bir yaradır.

Bizim şehrimizde, bizim mahallemizde, bizim sokağımızda yaşayan çocuklar!

Sokak çocukları, bizim, sizin, onların hepimizin çocukları!

Bütün çocuklar gibi doğarken güzel olan, bir anne ve baba için gözlerinde umut ve müjde olan çocuklar.

Yere Düşünce, acıyan dizleri ve parmakları öpülünce acıları geçen çocuklar, çocuklarımız.  

Sokak çocukları gerçeği, başka bir ifadeyle sokakta bulunan veya yaşayan ve çalışan çocuklar, Türkiye’de özellikle başta İstanbul olmak üzere tüm büyükşehirlerimizde ağırlığını hissettirmektedir. 

Hemen hemen her gün cadde ve sokaklarda karşılaştığımız bu çocuklar, kapkaçcılıktan ölümlere varan birçok olumsuzluğun yaşanmasında, bazen bilfiil bazen dolaylı olarak bir şekilde rol oynamaktadırlar.

Bu konuda nispeten bazı çalışmalar yapılmış veya yapılıyor olsa da, sorunu sistematik ve sosyal açıdan sonuç odaklı ele almamız elzemdir.  

Şiddet, kaçırılma, istismar, yaralanma, öldürülme, fuhuş, suça zorlanma, madde bağımlılığı, bulaşıcı ve ölümcül hastalıklara yakalanma gibi sorunlarla karşılaşabilmelerine sebep olan “sokak çocukluğu” olgusunun ortaya çıkmasında etkili olan pek çok faktör arasında, ekonomik sebepler, istismar, görsel medya, hızlı toplumsal değişme, göç, modernleşme vs. dikkati çekmektedir.

Bu bağlamda ailede huzursuzluk, çözülme, parçalanma ve boşanma; işsizlik; sosyal değişim ve yabancılaşma; köyden kente göçle birlikte kente ayak uyduramama, çocukların ortada kalması, kentte okul hayatına alışamama gibi uyum sorunları.

Yoksulluk, evde sevgisizlik, istismar, baskı, şiddet, dayak ve çatışma, anne-babasızlık, ihmal ve ilgisizlik, cinsel taciz, macera isteği, kendini güvende hissetmeme, ilişki biçimlerinden rahatsız olma gibi durumla, okulda başarısızlık, evin fiziki yetersizliği.

Çocuğun sokakta çalışıp, para kazanmasına teşvik edici kültürel değerler, eğitimsizlik, anne-babanın aile bilincinden yoksun olması, arkadaş grubu, kendini kanıtlama isteği, medyadan etkilenme, sokağın cazibesi gibi nedenler zikredilebilir. 

Özellikle dayak ve cinsel istismarın yoğun olduğu aile ortamında yaşayan çocuk için sokak yaşamı her türlü tehlikesine rağmen cazip bir hal almaktadır. Hatta Bazı durumlarda çocuğun kısa süreli evden kaçışları ailelere "benimle ilgilenin" çağrısı durumundadır. Bu çağrılara cevap alamayan çocuk, çözümü tamamıyla uzaklaşarak aileyi cezalandırmada bulabilmektedir. 

Birçok ülkede değişik isimlerle çağrılan sokak çocukları; Kolombiya’da “yatak böcekleri”, Brezilya’da “marjinaller”, Peru’da “meyve kuşları”, Vietnam’da “toz böcekleri”, Ruanda’da “kötü çocuklar”, Kamerun’da “sinekler” olarak isimlendirilmeleri birçok toplumda daha işin başında bu kesime karşı dışlayıcı bir önyargıyı yansıtmaktadır.

Dışlayıcı ve önyargılı bu yaklaşım, Şu ya da bu şekilde sokakta yaşamaya başlayan çocukları, daha bir yanlızlaştırmakta, sokak yaşamının gereği olarak her türlü tehlike ve olumsuzluğa karşı savunmasız bırakmaktadır. Şiddet, fiziksel veya cinsel istismara maruz kalan bu çocuklar bir şekilde uyuşturucuyla tanışıp çeşitli suçlara itilmektedirler.

Çocukların sokağa itilmesini engelleyecek ve bu toplumsal yaranın tedavi edilmesini sağlayacak aile ve topluma yönelik koruyucu, önleyici ve geliştirici çalışmaların yapılması sorunun çözümünde önemlidir.

En iyimser tahminle birçok kentimizde sayıları binlerle ifade edilen sokak çocuklarının kazanılması toplumsal bir gerekliliktir.

Doğdukları gün, anne babaları için bir umut, bir müjde olan bu çocuklar, sebebi ne olursa olsun bugün sokakta olsalar dahi, artık bir umut ve bir müjde olmayacakları anlamına gelmemektedir. 

Evet, Gelecekte bu çocukları ceza evlerinde değil, aramızda bir öğretmen, bir şair, bir ressam, bir sanatçı, bir hukukçu, bir mimar olarak görmek, yaşadığımız toplum için de sosyal açıdan bir umut ve bir müjde olacaktır.   

ZİRA BU KONU, YAŞADIĞIMIZ ŞEHRİN KALDIRIMLARI, YOLLARI, IŞIKLARININ OLMASI VEYA İMARINDAN DAHA AZ ÖNEMLİ BİR KONUDEĞİLDİR.

Vesselam.