19 Şubat 2016

Bu da geçer ya Hu!

Önceki gece Ankara'da, ülkenin kalbinde bomba yüklü araçla yapılan menfur saldırıda çoğu asker 28 kişi katledildi, onlarca kişi yaralandı.

Terör boş durmuyor, davanız büyük olunca; saldıranınız da çok oluyor. Saldırganın kimliği Suriyeli olunca işin rengi daha da ortaya çıkıyor. Malumunuz bu aralar YPG üzerinden bölgenin dizayn edilmesi projesinde ABD, Rusya ve Esed anlaşmış görünüyor. Oluşturulmaya çalışılan ‘Kürt Koridoru' ekseninde Suriye demokratik muhalefeti boğulmaya çalışılırken, ne kerametse bölgeye müdahale edilmesine yol açan Daeş'le mücadele unutulmuş durumda!

Daeş bölgede mücadelenin içine girdiği ilk günden beri müteaddid defalar bu konunun çok masum olmadığını batının Daeş ekseninde bir proje gerçekleştirdiğini yazdık, durduk. Diyarbakır saldırısında, sonrasında Ankara saldırısında ve şu anki tekrar Ankara saldırısında Türkiye'ye ayar verildiği çok açık ortada. PKK ve Daeş'in aynı üst aklın ürünü olduğunu bilmek, anlamak için Terör uzmanı olmaya da gerek yok artık. Eylemlerin kime yaradığına baktığınızda ayan beyan ben buradayım diyor zaten her şey.

Türkiye'nin Fırat'ın batısı üzerine tezlerinin hiçe sayılarak, o bölgede stratejik demografi hareketlilik yaratmak ve bu eksen üzerinden diğer etnik yapıların temizlendiği tampon bir Kürt bölgesi oluşturmak çaba ve eyleminin Esed üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik operasyonel çabasının açıkça hepimiz şahit olduk. Ordunun bölgedeki hareketlilik nedeniyle o alandan gelen saldırılara karşılık olarak bölgeyi bombalaması ve koridoru açık tutması Rusya ve ortaklarının işine gelmemiş olacak ki, Türkiye'yi kalbinden vurma çabası içine girdiler. Ankara'da görüştüğümüz üst düzey yetkililer onlarca saldırı girişiminin engellendiğini ifade ederken ne yazık ki patlayan bir bomba ülkeyi tedirgin etmeye yetti. Muhtemelen önümüzdeki günlerde bu tür girişimler tekrar edecektir. Belki bir kısmı isteğine ulaşacaktır ama esas olası gereken oyunu görmeliyiz artık. Birileri Türkiye'nin bölgede oyun kurucu olmasını istemiyor. ABD 10 bin km öteden, Rusya 3500 km öteden gelerek bölgede stratejik çıkarlarını koruyorken Türkiye'ye sen kenarda dur demek hangi akla uyabilir ki.

Birde içerde oh olsun diyenler var. Onlara da bu halkın diyecek birkaç çift sözü vardır elbet. Özellikle işsiz güçsüz kalmış, bir dönem yaşadığı krallığı bulamayan ne idüğü belirsiz şarlatan tipli, gündeme gelme heveslisi bazı kendini yazar-çizer kabul eden an itibariyle twitter yazarlığından başka işi olmayanlar, acilen Hükümetin istifa etmesi gerektiğini yazıyorlar.  Seçimde kazanamayan CHP'nin ortaklığına davet ederken “şecaatin arz ederken merdi kıpti sirkatin söyler” tarzıyla içindeki kin ve nefret kusmaya çalışanlar emellerine ulaşamayacaktır elbette.

Türkiye hiç bilinmediği kadar güçlü bir zamanda aslında, Keçecizade Fuat paşaya, Sultan Abdülaziz'in 1867'deki Avrupa seyahati esnasında soruyorlar “en güçlü devlet hangisidir?”diye. Fuad paşa, “şüphesiz ki devlet-i aliye-i Osmaniye'dir, Çünkü yıllardır siz dışarıdan, biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz ama bir türlü yıkılmıyor” şeklinde cevap verir. Nükteye çok şey eklemeye gerek yok sanırım. Bu da geçer ya-Hu! Diyelim. Geriye bu zor zamanlardan hatıralar kalacaktır aklımıza.

Birlik ve beraberliğe daha çok ihtiyacımız var bu gün. Güzel günlere çıkmanı sancıları bunlar, el birliğiyle, gönül beraberliğiyle bu işin üstesinden geleceğiz, İnşallah. Biraz sabra ihtiyaç var sadece…

Ankara'daki menfur saldırıda vefat edenlere tekrar Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye'nin başı sağ olsun.