VF kat sol
VF kat sağ

21 Haziran 2019

Bu şehir bize emanet oyumuzu ehil olana verelim

Yarın önemli bir gün.  Ülkemizin göz bebeği, lokomotifi İstanbul'umuzun başkanını seçeceğiz. İstanbul'a sıradan bir şehir gözüyle bakamayız. Tarihi, coğrafi, dini, kültürel hangi yönden bakarsanız bakın kıymetini, değerini ölçemezsiniz. İstanbul tarihin her sayfasında önemini değerini korumuştur.

İstanbul ülkemizin özetidir. İstanbul Türkiye'dir. Onun için sandığa giderken bu güzel şehri düşünerek gidin. İstanbul'u yönetmek bilgi ister, tecrübe ister, saygınlık ister, derinlik ister, gönül ve maneviyat ister.

Adayları tanıdık. Söylemlerini ve Projelerini de gördük. Özgeçmişlerini de biliyoruz. Özgeçmiş önemlidir. Nerelerde çalışmış, hangi mevkilerde bunmuş. Neler yapmış. Önemli olan vaat etmek değil. Vaat ettiklerini yapmaktır. Onun için Binali Yıldırım bey haklı olarak ‘Yaptık yine yapacağız' diyebiliyor. Çünkü geçmişi başarılarla dolu. Diğer aday ise geçmişine ait başarılı bir örnek gösteremiyor. 

Birkaç haftadır yaşananlar, söylemler adayları daha da iyi tanımamıza vesile oldu. Karakter analizleri net ortaya çıktı. İnsan ne kadar gerçek yüzünü saklamaya çalışsa da, sinirli ve boş bir anda saklamaya çalıştığınız o gerçek karakter fırlayıp öne çıkabiliyor. Son günlerde bu örnekleri fazlasıyla gördük.

Yazımın başında da dediğim gibi İstanbul önemli bir şehir. Emanet bir şehir. Müjdelenmiş bir şehir. Emaneti ehil bir yöneticiye vermek gerek. Elinizi vicdanınıza koyduğunuz zaman o ehil kişinin kim olduğunu net bir şekilde görürsünüz. 

Bir tarafta ilçe belediye başkanlığı yapmış biri, diğer tarafta İstanbul'a yıllarca İDO'da Genel Müdürlük yaparak hizmet etmiş, Ulaştırma Bakanlığı zamanında efsane olmuş, Başbakanlık yıllarında tüm ülkenin sevgisini kazanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı olarak kariyerini taçlandırmış bir yıldız var. Bu kadar önemli kariyerine rağmen bir görev adamı düsturu ile İstanbul'a hizmet için yanıp tutuşan bir yürek var. 

Seçim çalışmaları süresinde Binali beyi takip etme şansım oldu. Yediden yetmişe herkes ile tek tek ilgilendi. Öyle sahte değil içten ve samimi davranıyor.            

Tarihi bir seçime gidiyoruz. İstanbul asla deneme tahtası değildir.
Kızmış, üzülmüş olabiliriz. Pişman olmamak için, vicdanenen rahatsız olmamak için oyumuzu ehil olana tecrübeye, bilgeye verelim.

“KIZIM GİBİ KOKUYORSUN” FİLMİ ŞANGHAY'DA!

Clemence Verniau, Çağlar Ertuğrul ve Yılşen Özdemir'in başrollerini paylaşıp Olgun Özdemir'in yönetmenliği üstlendiği “Kızım Gibi Kokuyorsun” filmi, 22. Şanghay Uluslararası Film Festivali'nin ‘Uluslararası Panorama' bölümünde yarışacak!

Türkiye- Amerika ve Fransa ortak yapımı olan, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın destekleriyle gerçekleştirilen ve hem yönetmenliğini hem de senaryosunu Olgun Özdemir'in üstlendiği “Kızım Gibi Kokuyorsun” filmi, Dünya prömiyerini 22. Şanghay Uluslararası Film Festivali'nde gerçekleştiriyor!

Oyuncu kadrosunda Fransız oyuncu Clemence Verniau, Çağlar Ertuğrul, Yılşen Özdemir, Şerif Sezer, Esin Civangil, Tolga Güleç, Deniz Arna, Muhammed Cangören ve Fehmi Karaaslan'ın yer aldığı film, 14-25 Haziran tarihleri arasında 22. Si gerçekleştirilecek olan Şanghay Uluslararası Film Festivali'nin Nuri Bilge Ceylan'ın jüri başkanlığı yapacağı Uluslararası Panorama bölümünde yarışacak.

İngilizce, Fransızca, Türkçe ve Kürtçe dillerinde çekilen “Kızım Gibi Kokuyorsun” filminin çekimlerinin kısa bir bölümü Fransa ‘nın Nice kentinde, büyük bir bölümü ise Hatay, İskenderun, Samandağ, Antep ve Urfa tarafında gerçekleşti. Ekim 2019'da Fransa ve Belçika ile eş zamanda Türkiye'de de vizyona girmesi planlanıyor.

Başarılı yönetmen Olgun Özdemir'in kariyerindeki üçüncü uzun metrajlı filmi olan “Kızım Gibi Kokuyorsun”un hikayesi, 4 Temmuz 2016'da Fransa'nın Nice kentinde gerçekleşen Fransa Ulusal Günü kutlamaları sırasında gerçekleşen terör saldırısına dayanıyor. Nice'de Bastille günü gerçekleşen terör saldırısında tüm aile fertlerini kaybeden Beatrice (Clemence Verniau) babasının vasiyeti üzerine ailesinin cenazelerini, göç ettikleri Antakya Vakıflı Ermeni köyüne getirir.Beatrice'in Samandağ'da kaldığı motelde yolu, aynı terör örgütünden dolayı başına bir sürü şey gelen Suriyeli Hevi (Yılşen Özdemir) ve ülkesine tatile gelmiş gurbetçi İbrahim (Çağlar Ertuğrul) ile kesişir. Bu üçlüden birinin yakını ise kayıptır. Beatrice, Hevi ve İbrahim; bu kayıp yakını bulmak için uzun bir yola çıkacaktır.

“Ben iyi biri olmadan önce”

Sinema ve Tiyatro oyuncusu, aynı zamanda oyun yazarı Şerafettin Kaya ilk sinema filmi olan “Ben iyi biri olmadan önce” ‘nin çekimlerini bitirdi. Şair, yazar, oyuncu, oyun yazarı ve yönetmeni Şerafettin Kaya “ Ben iyi biri olmadan önce “ Oyununu Sinemaya uyarladı.

Yazan, yöneten ve aynı zamanda oynayan Şerafettin Kaya Tiyatro yazarlığının haricinde sinemaya da el atmış oldu. Bu film, sinema camiasına örnek olarak gösterilecek bir proje örneği olarak duruyor karşımızda. Şerafettin Kaya camiada sevilen sayılan birisi. Bu proje neredeyse tamamı imece usulüyle tamamlandı. Kaya'nın çağrısına teknik ekipten oyuncu kadrosuna kadar herkes olumlu cevap verdi.
Cibali oyuncuları adlı bir tiyatro topluluğu bulunan Şerafettin Kaya “Uzun bir çalışmanın ardından nihayet sinema filmimizi çekimlerini başlayıp bitirdi. İlk etapta festival filmi olarak düşündük, Senaryosunu yazıp yönetmenliğini benim yaptığım, Görüntü yönetmenimiz Sedat Şahin, Prodüksiyon Hamza Alp, senaryo düzenlemesini genç arkadaşımız Muhammet Fatih Dur'un yaptığı filmin çekimlerini tamamladık. Arkadaşlarımız bu sinema filminde beni yalnız bırakmadılar. Bir insanın büyük kentte yaşamış olduğu zorlukları ve arkadaşı arasında ki ikilemi ortaya koyan bir sinema filmi.

Filmin çekim süreci de adına yakışır bir şekilde oldu. Bütün filimde oyunculardan ekonomisine kadar herkes iyi biri olmadan önceki halleriyle bu projenin içinde yer aldılar. Nostaljide kalan imece dayanışması, maddi manevi ve üretme ruhuyla emeklerini ortaya koydular.” Diyerek tüm ekibe teşekkür etti.

Filmin konusu

Çekimlerine Mayıs Ayında başlanıp biten film iyi biri olmadan önceki halimizin doğuştan gelen içgüdüsel iyiliği beyaz perdeye aktarıyor.” İYİLİK” Kavramının değişimini ve bu kavramın içine yuvalanmış kötülüğü ince bir detayla anlatıyor. İyiliğin nasıl istismar edildiğini deşifre eden bir çalışma.

“Ben iyi biri olmadan önce” Hümanist iyi kalma mücadelesi veren bir karakterin her şeyini kaybedip zor durumda kalması ve  sokaklarda yaşamasıyla yeni bir hayata başlar. Zaman içersin de karşılaştığı olaylar karakteri de sıradan iyilik kavramının içine sıkıştırır. İyiliği kullanarak hayat da kalma mücadelesi verir.

Filim “iyilik” kavramını acımasızca sorgular. İlişkilerde İnsan ve vicdan, iyi ve kötü olmanın ruhumuzda ve gerçek hayatımızda yarattığı tahribatı, dengesizliği, uyumsuzluğu “kara komedi” ye dönüşen hayatları perdeye aktarır.

 

OyuncularŞerafettin Kaya'nın senaryosunu yazıp yönettiği filim, zengin oyuncu kadrosuyla da dikkat çekiyor. Mehmet Çağçağ, Pelin Batu, Nejat Yavaşoğulları, Mustafa Uzunyılmaz, Yaşar Kurt, H. Ali Konuk, Ayhan Taş, Ersin Kalkan, Murat Muslu, İslam Çamyar, Hacer Aslan, Burcu Karadağ , Gül Gülsün Yıldız gibi değerli ve başarılı isimler yer aldılar.

Görüntü yönetmenliğini Sedat Şahin'in yaptığı filim Eylüle  kadar kurgusu tamamlanacak olan film, festivallerde ödülleri toplamaya aday.

 

Şerafettin Kaya

Ordu'nun Ünye ilçesinin Gölceğiz köyünde dünyaya geldi.
İlk ve orta öğrenimini doğduğu köyde, lise öğrenimini askeri lisede tamamladı.
Ardından Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yaptıktan sonra bu kurumdan ayrıldı.
Daha sonra çeşitli edebiyat dergilerinde şiirleri yayınlandı. Bazı dergilerde editörlük görevini üstlendi.
Bir ilke imza atarak Öküz Dergisinde fotoğraf ve şiiri buluşturarak bir fotoroman yaptı.
1994 yılında Pencere Gizleri, 1995 yılında ise Zambaklar Gece Ölür adlı uzun metraj filmlerin öykü yazarı olarak, Orhan Murat Arıburnu Ödülü'ne layık görüldü.
Yetişin Komşular Terk Edildim –Panik Atak Öyküleri adlı kitabındaki öyküleri,

Panik Atak Oyunları adı altında tiyatro metnine dönüştürerek sahneye koydu.
Birçok dergi ve gazetede yazı yazan Kaya'nın, Kendimleyim, Bensiz Tanrı, Katilim Yalnızlığımı Öldürdüm, Yetişin Komşular Terk Edildim ve İtibarsız Adam, Sınıfsızlar ve yakında çıkacak olan; Uzakların sesi,Yarım ağızlı kurba sesli kertenkelelr adında kitabları bulunmaktadır.
İstanbul Ulusal Kısa Filmciler Derneği, ikinci başkanlık ve jüri üyeliği görevlerini üstlendi.
Televizyon için de programlar hazırlayan Kaya'nın, Şairin Rehberi, Lokal Konuşmalar  adlı programları bu alandaki çalışmalarına örnek olarak gösterilebilir.
“ Panik Atak Mahir Atak” daha sonra “Göğe Bakanlar”,  “Şiiral-Kötü Şair”, “Ben İyi Biri Olmadan Önce” ve “Sıradanlar” adlı psikolojik oyunları sahneye koydu.
Şerafettin Kaya, son zamanlarda tiyatroya daha çok ağırlık vererek sanat hayatını sürdürüyor.

Servet-i Fünûn dergisi veri tabanı dijital ortamda

Tevfik Fikret, Halit Ziya, Mehmet Rauf, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit gibi pek çok önemli kalem ustasını etrafında toplayan, kültür tarihimize damga vurmuş yayınlardan Servet-i Fünûn dergisi üzerine Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Zeynep Uysal'ın yürütücülüğünde tamamlanan “Osmanlı Kültür Tarihinde Servet-i Fünûn Dergisi” adlı TÜBİTAK projesinin sonuçları http://www.servetifunundergisi.com/ adlı web sitesinde araştırmacıların ve okurların ilgisine sunuldu.

Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyeleri, TÜBİTAK desteği ile hayata geçirdikleri, 19. yüzyılın sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nun bilimden sanata, iktisattan politikaya uzanan modernlik deneyimini ve buna bağlı olarak yaşanan toplumsal dönüşümleri en kuvvetli biçimde gösteren Servet-i Fünun dergisini ele alan “Osmanlı Kültür Tarihinde Servet-i Fünun Dergisi” projesini dijital ortama taşıdı. Projede Zeynep Uysal'ın yanı sıra, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden Doç. Dr. Halim Kara ve Dr. Öğretim Üyesi Veysel Öztürk, İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Dr. Öğretim Görevlisi Deniz Aktan Küçük çalıştı. Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü'nden Doç. Dr. Ahmet Ersoy ise danışman olarak yer aldı.

 

‘'Osmanlı Kültür Tarihinde Servet-i Fünûn Dergisi” başlıklı proje, Servet-i Fünûn dergisinin Tevfik Fikret'in edebiyat kısmının başına geçtiği 256. sayısı (1896) ile derginin bir süreliğine kapanmasına neden olan Hüseyin Cahit'in Fransızcadan tercüme ettiği “Edebiyat ve Hukuk” makalesinin içinde yer aldığı 553. sayısı (1901) arasındaki neşriyatına odaklanarak, dergiye dair bütünlüklü bir analiz önermeyi ve böylelikle de dergiyi asır sonu Osmanlı kültür tarihi içinde konumlandırmayı amaçlıyor.

 

Servet-i Fünûn dergisinin Osmanlı kültür hayatındaki yerinin daha iyi anlaşılması hedefiyle yola çıkılan proje Boğaziçi Üniversitesi'nde 2015 yılından beri TÜBİTAK desteğiyle sürdürüldü. Proje kapsamında 1896-1901 yılları arasında yayımlanan 297 sayının içeriği 5 ana kategoriye ve 60 alt kategoriye ayrılarak kataloglandı. Projenin yürütücüsü Doç. Dr. Zeynep Uysal, Servet-i Fünûn'da yer alan hem yazılı hem de görsel malzemenin altında yatan söylemsel kurulumları ve bu kurulumların arkasındaki dünya tasavvurunu ortaya çıkarma arzusuyla yola çıktıklarını vurgulayarak Servet-i Fünûn dergisinin Osmanlı'da modernliğin nasıl deneyimlendiğini gösteren önemli bir mecra olduğunu belirtti.

Derginin dijital veri tabanının oluşturulması sürecinde web sayfası tasarımının Buket Okucu ve Umut Özbay tarafından yapıldığını ekleyen Doç. Dr. Uysal,“Bu dönemden herhangi bir sayıyı açtığınızda kapaktan başlayarak içeriğin tümünü öncelikle resim olarak görme şansınız olacak. Her sayının içeriği farklı kategorilere göre tasnif edilmiş biçimde, translitere edilmiş başlıkları ve kısa birkaç paragrafla araştırmacılara sunuluyor. Bizim çalıştığımız dönem, derginin yayın hayatı içindeki çok küçük bir kısım elbette. Biz bir edebiyat kuşağı olarak bilinen Servet-i Fünun kuşağının edebiyatının arkasında ne olduğunu görmek üzere yola çıktık ama sonra bu iş daha çok bir kültür tarihi projesine dönüştü. Sadece edebiyatla sınırlanamayacak çok çeşitli bir içerik ve zengin bir dünyayla karşılaştık'' diye ekledi.