Burdur'da bir hakikat yolcusu: Hacı Rahmi Sultan
Türkiye’mizin her yerinde bir hakikat yolcusu mutlaka vardır. Yeter ki biz bakmasını bilelim. İşte Burdur’da Merkez Karasenir Mahallesi, Karasenir Caddesi, No / 23’te Hilal değirmeninin bitişiğinde türbesi olan Hacı Rahmi Sultan’ı ziyaret ettik.
Hacı Rahmi Sultan Kimdir?
50 metrekarelik bir alana sahip olup
mescit ile iç içedir. İçerisinde dolapları ve tek tip halısıyla düzenli bir
görünüm vermektedir. Kabir, bir camekân içerisinde muhafaza edilmektedir. Hacı
Rahmi Sultan 1831 yılında Elazığ Harput’ta doğmuştur. İlk tahsilini burada
tamamladıktan sonra din bilimlerini tahsil etmek üzere İstanbul’a gitmiştir.
Talebelik yıllarında zahiri ilimler
yanında tasavvuf ile meşgul olur. Hocası (mürşidi Hasan Feyzi) tarafından
irşadla vazifeli olarak Burdur’a davet edilir. 1916 yılında Burdur’da vefat
eden Hacı Rahmi Sultan’ın 4 oğlu 1 kızı dünyaya gelmiştir, fakat çocuklarının
hiçbiri hayatta değildir. Torunları Münip ve Rahmi Ermiş hayattadır.
Halk arasında yaygın olan inanışa göre
asıl adı Hıdır olan hocası tarafından kendisine verilen Hacı Rahmi Sultan bir
takım keramet ve olağanüstü olaylar neticesinde Denizli’de seyr-i sülukunu
tamamlayarak Burdur’a irşad ile vazifelendirilerek gönderilmiştir. Yine halk
arasında zahiri âlimlerle bazı tartışmalarının olduğu ve bu tartışmalardan
galibiyetle çıktığı konuşulur.
HACI RAHMİ SULTANIN GÜNÜMÜZE MESAJI:
Hacı Rahmi Sultan’nın hayatı boyunca
en çok üzerinde durduğu konu, cehalettir. O , dini bilgilerini insanlara
faydalı olmak için değil de, sadece dünyevi kazanç elde etmek için kullananlara
karşı mücadele etmiştir. Bir şiirinde
bakın şunları söylüyor:
“Sofular
dünyayı ekmeğine yağ,
Ahireti dünyaya etmişler tuzağ,
Doymazlar cümle cihan olsa tarla-bağ
Bu halkı yemekliğe timar isterler.
Yani diyor ki : “ Ham sofular, o kadar
dünyaya dalmışlar ki, bir elleri yağda bir elleri balda oldukları yetmezmiş
gibi, ahiret işlerini bile dünyalık elde etmek amacıyla kötüye
kullanmaktadırlar. Bütün dünya kendi tarlaları, bağları, bahçeleri olsa bile,
yine de doymak bilmezler de halkın elindeki üç beş kuruş da kendilerinin olsun
isterler. “
Kendisinin, yalnızca Allah rızası
için, Peygamber Efendimiz (s.a.v) in sünnet-i seniyyesini yeniden canlandırmak
için geldiğini şiirinin devamında şöyle anlatıyor:
“ Kardeşler! Siz tahkir etmeyin sünneti
Dalalette koymayın iş bu ümmeti
Resul ashabının akdır kisvesi
Dervişler sünneti ihya ederler.
(Ey din kardeşlerim! Eğer gerçekten
Müslümansanız, sakal ve sarık sünnetini bu kadar ayak altına düşürmeyin. Ümmeti
Muhammedi yanlış yolda sürüklemeyin. Peygamber Efendimizin(s.a.v) arkadaşları gerçekten temiz kimselerdi,
giysileri de öyleydi. İşte onun için tasavvuf erbabı da beyaz ve tertemiz giyinme sünnetini aynı
şekilde ihya ederler.)
Neden tasavvuf konusuna ise şu şiiri ile cevap
veriyor:
Şeriatten ettim bu nasihati
Tarikatte buldum bu saadeti
Nasihat tutanın artsın devleti
Resulden şefaat umar iseler.
(Bu nasihati dinin zahiri kurallarına uyarak
yapıyorum. Gerçek mutluluk ancak tasavvufla elde edilir. Söz dinleyen kimsenin
huzuru artar. Efendimiz s.a.v’in şefaati bu kimseler üzerinedir.
Tasavvuf yolunun esaslarını ise şöyle
dile getiriyor şiirinde:
Kime baydır, kime yoksul deme, kim,
Eğer baydır, eğer yoksul ol eğer.
(Ey derviş ! İnsanlara bu zengindir,
bu da yoksuldur deyip durma. Velev ki onlar zengin de olsa fakir de olsunlar)
Kaynak:
Burdur’un Manevi Değerleri ve Milli Mücadele
kitabı Burdur Belediyesi/Doç. Dr. Ahmet Ögke: Hacı Rahmi Sultan