Bu hafta sonu, günü birlik gezilerin vazgeçilmez şehirlerinden biri olan Bursa'ya gidiyoruz. Sabah erkenden yola çıkıyoruz. Yenikapı'dan Mudanya'ya gitmek üzere ilk seferi yapan feribota yetişiyoruz. Feribottan inip aracımıza biniyoruz ve Bursa turumuz başlıyor. 

Yeşil Türbe - Külliye

 İlk durağımız Bursa'nın Yeşil Semti'nde bulunan ve sembol haline gelmiş külliye, 1419 yılında Yıldırım Bayezid'in oğlu Çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Yeşil türbe diye geçiyor ama aslında turkuaz renkli. Buraya gelince yanlış yere mi geldik diye düşünmeyin. Burada Çelebi Mehmed ile birlikte, kızları, oğulları ve dadılarının türbesi bulunuyor.

 Orhan Gazi Camisi

 Orhan Gazi Camisi'nin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Orhan Gazi dönemi (1324-1362) eserleri arasında olduğu tahmin edilmekte. Cami kareye yakın dikdörtgen planlı ve ahşap çatılı. Caminin önünde iki yanlı merdivenle çıkılan bir son cemaat yeri bulunuyor. Bursa'nın en çok ziyaret edilen camilerinden birisi olduğu söyleniyor.

 Koza Han

 Bursa'da Ulu Cami ile Orhan Cami arasında bulunan Koza Han 1491'de II. Bayezid tarafından dönemin mimarlarından Abdül ula bin Pulat Şah'a İstanbul'daki eserlerine vakıf olarak yapılmış. Koza Han eskiden ipek böceği kozalarının satışının yapıldığı bir yermiş.

 Koza Han'ın içinde geniş, dikdörtgen bir avlunun çevresinde iki katlı olan han 95 odalı ve tam ortasında küçük bir mescidin altında bir şadırvan var. Odalar artık mağaza halini almış. Hanın doğusunda eskiden konaklamaya gelenlerin atlarını bağladıkları ahır ve depoların bulunduğu Dış Kozahan denilen ikinci bir avlulu bölüm var. Üst katında ipek mamullerini satan kaliteli dükkanların yanı sıra alt katta da kafeteryalar mevcut. Hem ziyaret, hem ticaret hem de dinlenmek için Bursa'nın vazgeçilmezi olan bu tarihi handa yemek yiyip dinlenmek için mola veriyoruz.

 Bursa Ulu Cami

 Koza Han'dan çıkıp hemen aşağı doğru gittiğinizde karşınıza heybeti ve tarihi ile neredeyse ayrı bir yazı konusu olan Ulu Camii çıkıyor. Rehberimiz eşliğinde içeri giriyoruz. ( Burayı mutlaka rehberle gezmelisiniz)Ulu Cami'yi özellikleri bakımından diğer büyük camilerden ayıran dört ana özelliği bulunuyormuş. Bunlar; Osmanlı'da yapılan ilk Cami-i Kebir olması, 20 kubbeli olması, içinde büyük bir şadırvana sahip olması, çok zengin hat sanatı örneklerine sahip olması.

 Duvarlardaki hat yazıları çok etkileyici. Bu hat'lar 13 ayrı yazı karakteri ile 41 ayrı hattat tarafından yazılmış; askılı ve sabit toplam 192 hat levhası bulunan cami bir nevi Hat Sanatları Müzesi gibi. (Şu anda 9 ayrı yazı karakteri ve 21 sanatkarın 132 adet yazısı bulunuyor.) İçeriye adım attığınız andan itibaren dakikalarca etrafı seyredebilirsiniz.

 Camii içinde bulunan minber ise önünde oturup düşünülmesi gereken bir şaheser. Minber bütünüyle kainatı sembolize ediyor. Minberin giriş kapısının üzerindeki kitabede altın yaldızla Osmanlıca olarak, 'Yıldırım Beyazıt Han tarafından hicri 804 (miladı 1402) yılında yaptırılmıştır' ibaresi yer alıyor. Üçgen ve dikdörtgen yüze ikisi birlikte Güneş Sistemi'nin kabartma formlarla işlendiği bir alan var. Gezegenlerin her biri yörünge hareketleriyle birlikte küresel kabartma motifler halinde Güneş'e olan uzaklık ve aralarındaki büyüklük karşılaştırmaları da verilerek olması gereken yerlerde bulunuyor.

Gezegenler, Merkür, Venüs, Dünya, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Pluto şeklinde olan Güneş'e uzaklık sıralaması da doğru şekilde yerleşmiş. Büyüklük mukayesesi de baz alındığında Dünya'dan elli bin defa daha büyük olan Güneş, büyük bir ustalıkla mükemmel şekilde işlenmiş harika bir sanat eseri.

 Karagöz Müzesi

 Bursa ile özdeşleşmiş olan Hacivat ve Karagöz bir rivayete göre Ulu Cami'nin yapılışı esnasında çalışan 2 işçiymiş ve bu inşaatta çalışanları eğlendirmeleri güldürmeleriyle tanınmışlar. İnşaatın yavaş ilerlemesine sebep oldukları öne sürülerek idam edildikleri bile söyleniyor. Bu karakterlerin gerçekliği, geçmişi nedir bilinmiyor ama Türkiye'deki en popüler gölge oyunu karakterleri olmalarıyla tanınıyorlar.

 Bursa'daki Karagöz Müzesi Hacivat ve Karagöz karakterlerini daha yakından tanıyabileceğiniz, Türkiye'de eski popülerliği kalmayan, ilgisizlik yüzünden gündemden düşmeye başlayan gölge oyunlarının ve kukla oyunlarının gelişim süreciyle ilgili birçok bilgi edinebileceğiniz bir müze. Müze çok büyük olmadığı için fazla zamanınızı almaz, konu ilginizi çekiyorsa uğratabilirsiniz.( Giriş ücretsiz- Pazartesi günleri hariç her gün açık)

 İnkaya Çınarı

 İnkaya Çınarı Bursa ile Uludağ arasındaki “Uludağ yolu” olarak bilinen yol üzerinde bulunuyor, Ulu Camii'nin olduğu noktadan yaklaşık 7-8km uzaklıkta, yani kolayca ulaşabileceğiniz bir mesafede.

 Tarihi İnkaya Çınarı birçok kaynağa göre Türkiye'deki en eski ve en büyük ağaçlardan biri olduğu söyleniyor. Ne kadarı doğrudur bilinmiyor ama Osmanlı Devleti döneminden beri, tam 6 asırdır var olan yaklaşık 35m boyunda inanılmaz bir çınar ağacı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Buradaki çay bahçesinde mola verip birazcık dinleniyoruz. Bana göre Bursa'ya gelip de görülmeden dönülmeyecek noktalar biri de burası.

 Cumalıkızık Köyü

 "Bursa Cumalıkızık" 2014 yılında UNESCO 38. Dünya Miras Komitesi toplantısında Dünya Miras Listesine girmiş. Bursa ve Cumalıkızık - Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu" adı altında Dünya Miras Listesi'ne kabul edilen Cumalıkızık, Bursa gezinizde kesinlikle gelinmesi gereken bir yerleşimdir.

Meydanda indikten sonra yaya olarak köyü gezmeye başlayabilirsiniz. Meydanda kurulmuş olan ahşap tezgâhlarda hemen her yaştan köy ahalisi tezgâhta bulunanları anlatmaya çalışır. Bahçelerinde ürettikleri sebzelerle yapılmış ev turşuları, reçeller ve hediyelik eşyalar alabilirsiniz.

 Cumalıkızık köyünden doğal meyve ve reçellerimizi aldıktan sonra otobüsümüze biniyoruz ve dönüş yolculuğumuz başlıyor. Meydana yaklaşırken rehberimiz bizi kestane şekeri alabileceğimiz merkeze götürüyor. Buradan hediyeliklerimizi de alıp İstanbul'a doğru yol alıyoruz. Daha önce görmediyseniz, hayatınızda özel bir yolculuk yapmak, farklı bir gün geçirmek için ilk fırsatta Bursa'yı görmenizi tavsiye ederim.