20 Ekim 2016

Bütün tüneller aynı yere çıkıyor

Büyük Musul operasyonu başladı. Amerika Okyanus'un ötesinden gelip Musul'u vuruyor. Avrupa'nın diğer ucundan gelen Fransız Ordu'su da ABD'ye eşlik ediyor. Kendisine sözde savaş açtıkları DAEŞ Hendek kazmakla meşgul. "Savaş politikanın başka yollarla yürütülmesidir" demişti  Alman general Clausewitz. Yüzyılımızda da haklılığını sürdürüyor. Büyük güçler politika yapmadıkları yerde savaşıyorlar. Savaşmadıklarında da politika yapacaklar. Bugün onlar operasyona hiç olmadıkları kadar hazırlar. Daeş'in daha fazla ilerlemesinin durdurulması gerekiyor. Görünüşteki sebep bu. Koalisyon güçlerinin sığındıkları gerekçe. Bir de görünmeyen sebep var. Musul'un kritik, stratejik önemi ve zenginlikleri. Ve Musul'dan sonrası. Musul'a harekat düzenlemek ve orada söz sahibi olmak isteyen süper güçler Türkiye'nin masada olmasını istemiyorlar. Operasyona katılmasını istemiyorlar ve kuklaları Irak yöneticilerine sürekli isteklerini söylettiriyorlar.

Türk Ordu'su Başika kampında eğitim vermeye devam ediyor ve operasyona katılmakta istekli. Çünkü Türkiye'nin geleceği Irak ve Suriye'nin istikrarlı ülkeler olmasına bağlı. Türkiye'de terör meselesinin çözümü ve geleceği bu bölgelerdeki huzura bağlı. Türkiye DAEŞ, PKK, PYD, FETÖ sarmalında kendisini savunmaya çekilmişken büyük güçlerin operasyonuna sessiz kalamaz. Cumhurbaşkanının da söylediği gibi Başika, Türkiye'ye yapılacak terör saldırılarına karşı bir sigortadır. Tıpkı büyük güçler gibi masada olmak zorundayız. Çağ terörün globalleştiği bir çağsa eğer dünyanın herhangi bir yerindeki operasyonların da globalleştiği bir çağ. Globalleştirilenlerden mi globalleştirenlerden mi olacağız?

Türkiye muhalefetiyle bile operasyonların arkasında duruyorken var gücümüzle orada olmalıyız. MHP dış politikada hükümeti desteklerken, "Türkiye neden masanın dışında?" diyen Kılıçdaroğlu Başika meselesinde hükümete destek veriyor. Bozuk saat bile günde bir kere doğruyu gösterir.

PYD ile PKK nın ilişkisi ayan beyan ortadayken Okyanus'un ötesinden gelen güç PYD dolayısıyla da PKK ile işbirliği yapmış oluyor. Bu güç yeni bir kukla devlet mi istiyor? Fetö ile başaramadığını PYD, PKK ile mi başaracak? Durum son derece net. Meselemiz Amerika'dır. Çünkü Amerika, bu süper güç, bütün dünyanın meselesidir.

Mesele basit bir iktidar savaşı değil. Doğu Akdeniz'deki doğal gaz, petrol, yani enerji, büyük güçleri mıknatıs gibi Ortadoğu'ya çekiyor ve Türkiye bu denklemde yerini kesinlikle almak zorunda.

Peşmerge'nin DAEŞ'ten aldığı Musul köylerinden birinde DAEŞ'in kazdığı tünelleri gördük. Uzun tüneller kazmışlar ve bu tünellerle binaları yeraltından birbirine bağlamışlar. Terkettikleri tünellerde şimdi Peşmergeler dolaşıyor. Bu tüneller bize ne kadar da tanıdık geliyor. PKK da benzeri tünelleri Doğu bölgelerimizde kazmıştı. Çözüm süreci boyunca kazmıştı bu tünelleri üstelik. Sonra tünellerde çatıştı. Ama daha bitmedi. 15 temmuz darbe girişimi ertesi Fetönün el konulan binalarından da benzeri tüneller çıktı. Fetöcüler gizli odalar ve gizli katların yanısıra kaçabilmek için yeraltında tüneller de inşa etmişler. Bütün örgütlerin yolu benzer şekilde "tünelden" geçiyor. Taktikler yöntemler ne kadar da birbirine benziyor. Aynı gizli gücün kolları mı bu tünelleri kazdıran diye insan sormadan yapamıyor. Tek bir koldan eğitilmişler sanki. Bütün tüneller aynı yere çıkıyor. Bütün tüneller aynı güçleri işaret ediyor.

Öso yu destekleyen Türkiyeyi eleştirenlere söylenebilecek tek söz var: Türkiye Irak ve Suriye'de gücünü göstermezse, operasyonlara katılmazsa, sınırlarını güvenli hale getirmezse memleketimizde yeni yeni tüneller kazılmaya devam edilecektir.