Cahit Külebi şiirinden yurdumuza bakarken
Cahit Külebi, bir şiir sever olarak
oldum olası aklıma ve gönlüme dokunur. Sebebi halet-i ruhiyem kadar muhtelif
olabilecek bu hal için mavi gök yağız yer arasında kendiliğime dair hissettiğim
nice şey vardır. Onun bendeki en tesirli mısralarından bir grup şüphesiz vatana
dair olanlardır. Türkiye’de cereyan eden tarihimizde yurdumuzu ve şehirlerimizi
anlattığı mısraları her daim müessir güzellikleri fikrimde yaşatmıştır. Bir
Anadolu şairi olarak Külebi’yi, gönlümce selamlamışımdır. Cahit Külebi, “Mehmet Kaplan’a göre, “[o]nun için,
şehre gelmiş, okumuş, fakat doğduğu memleketin havasını kaybetmeyen yeni ve
güzel bir şiire ulaşmış bir şair demek hiç de yanlış olmaz. Şiirlerinin çoğunda
Anadolu toprağından gelen bir ses, bir koku, bir renk ve bir ruh vardır.” Külebi, ilerleyen zamanlarda
hayatının büyük bir kısmını şehirlerde geçirmesine karşın şiirlerinde Anadolu
köylerini, yurdun ücra köşelerini ve doğal güzelliklerini öne çıkarır. Çoğu
şiirinde “Anadolu’dan
kalkıp iş ekmek bulmak umuduyla büyük şehirlere giden, (…) gurbet ellerde yad
ve yabancı kalmış ‘adamın biri’nin, yani yoksul Anadolu insanının
hikayesini/macerasını; umudunu, özlemini, sevdasını dillendirmiştir.”, Yaşar ŞİMŞEK, “Cahit Külebi
Şiirlerinde Mekânın Poetikası”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The
Journal of International Social Research Cilt: 11 Sayı: 60 Yıl: 2018 s. 188) Bu
bakımdan onun vatan bakarken dağlarımız, şehirlerimiz yollarımız ve insanımız
gibi hususları ile yurdumuzu dile getirişini mevzu bahis etmek istedim.
Yurdumuz adlı şiirinde Külebi, Türkiye
bayrağımız gibi Dalga dalgadır; Türkiye bayrağımız gibi Dalga dalgadır; Sivas
kiliminden yolları Gökte yıldız kadar köyleri vardır, diyerek adeta mavi
gök yağız yer arasına yerleştirir vatanımızı. Bayraklaşan vatana atıfta bulunur.
Sadece bizi mi bu meyanda kendisini de Yurdum şiirinde 1917
senesinde Topraklarında doğmuşum. Anamdan emdiğim süt Çesmenden tarlandan
gelmiş. Emmilerim hudutlarında Senin için döğüşürken ölmüşler. Kalelerin
burcunda Uçurtma uçurmuşum, Çimmişim derelerinde. Bir andız fidanı gibi
büyümüşüm. Topraklarının üstünde, mısralarıyla vatanın ana doluşunu dile
getirir, mısralarıyla bu yurdun içinde zikreder. Yine
kendisine dair halet-i ruhiyeyi aynı şiir içinde Kederlendiğim günler
olmuş Naçar dolaşmışım sokaklarında, Sevinçli günlerim olmuş Başım havalarda
gezmişim. Bağrımı açıp ılgın ılgın Esen serin rüzgârlarına, İlk defa
kıyılarından Denizi seyretmişim. Issız çorak ovalarında Günlerce yolculuk
etmişim, ifadeleriyle duyuşumuza sunar. Bir vatansever olarak Ağladığım
senin içindir Güldüğüm senin için Öpüp başıma koyduğum Ekmek gibisin,
sözleriyle yurdum insanın vatan sevgisini pek yürekten, sade ama derin ve
uğruna ağlayıp-güldüğümüz vatanımızı ekmek yerinde koyarak nasıl bir kutlu ve
bereketli yerde gördüğünü de ortaya koyar. Bunları dile getirdikten sonra başka
bir şiirinde Bizim Dağlar derken Kaz dağından beyaz bulutlar uçar Keşiş
dağında Kerem'in yolu geçer Çamlıbel'de Köroğlu kalmaz naçar Kop dağında
öküzlerin çektiği, mısralarında vatanın dağlarını anlatır.
Tokat'a Doğru şiirinde memleketine götürür bizi. Çamlıbel'den
Tokat'a doğru Tozlu yolların aktığı ırmak! Ben seni çoktan unuttum; Sen de
unuttun mu, dön geri bak mısralarında vatanın dağları yanında
nehirlerine de selam eder. Burada devam eder Sivas Yollarında şiirinde vatanın
yollarına düşer Külebi: Sivas yollarında geceleri Katar katar kağnılar
gider Tekerleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler Odun mu, tuz mu, hasta mı
götürürler? Ağır ağır kağnılar gider Sivas yollarında geceleri. Külebi
Anadolu’yu bize bir mekân ve bir vatan evladı gibi anlatır. Konuşur vatanın
dağları, nehirleri ve yollarıyla. Bizi bize anlatır şair. Sivas kilimden
yollarda ekmek gibisin dediği vatandan bize ve vatana konuşur.
Ankara’ya yolu varır Külebi’nin. Cebeci Köprüsü şiirinde insanlara ve
hayata bakar: Cebeci köprüsünün üstü Karınca yuvasına benziyor,
Hamallar, körler, topallar, Oturmuş nasibini bekliyor. Cebeci köprüsü yüksek
Altından tren geçiyor, Ya benim aklımdan geçenler? Kimse bilmiyor. Neler
geçerdi aklından kim bilir? Kendi içini tren yolları gibi düşleyip ictimai
kalabalık içerisinden kendisiyle söyleşir. Hayatın hay huyu içerisinden Cebeci
Köprüsünden kendisine bakar. Buradan İstanbul’a gider ama büyük şehir onun
aklında bir karınca yuvası ve artık içindeki şarkının bittiği yerdir. Anadolu
onun hürriyeti iken büyük şehir aldatıldığı mekândır: Bu hissiyat İstanbul
şiirinde dile gelir: Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu
düşünürdüm, Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Niksar'da
evimizdeyken Küçük bir serçe kadar hürdüm. … Anladım bu şehir başkadır Herkes
beni aldattı gitti, Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Yine
kamyonlar kavun taşır Fakat içimde şarkı bitti. Modern zamanda kaç
şehir görünümlü beton hapishane içimizdeki şarkıları bitirdi?
Küçük bir serçe gibi hür olduğumuz vatanda bizi kendine yabancılaştıran ne
ola ki? Ekmek kadar kutsal uğruna ağlayıp-güldüğümüz, uğruna dövüşürken
öldüğümüz; anamız, vatanımızda Sivas kağnılarından İstanbul kamyonlarına kadar
bizi taşıyan ve içimizde akan hayat vatan üzerinden Cahit Külebi şiirinde
bizimle konuşur. Külebi vatana aşık ama vatandaşın halinden bizardır.
İçimizdeki şarkıyı bitiren ne ya da kimdir? Külebi’nin sevdası sevdamız hüznü
de o yad yabancı adamın hüznü değil midir? Dağları, yolları ve kuşları ile
bizim olan yurtta kendiliğimizi düşünmek için Külebi’nin naif mısraları hoş bir
soluk olarak duruyor.
Vesselam