VF kat sol
VF kat sağ

29 Kasım 2022

Cahit Külebi şiirinden yurdumuza bakarken

Cahit Külebi, bir şiir sever olarak oldum olası aklıma ve gönlüme dokunur. Sebebi halet-i ruhiyem kadar muhtelif olabilecek bu hal için mavi gök yağız yer arasında kendiliğime dair hissettiğim nice şey vardır. Onun bendeki en tesirli mısralarından bir grup şüphesiz vatana dair olanlardır. Türkiye’de cereyan eden tarihimizde yurdumuzu ve şehirlerimizi anlattığı mısraları her daim müessir güzellikleri fikrimde yaşatmıştır. Bir Anadolu şairi olarak Külebi’yi, gönlümce selamlamışımdır. Cahit Külebi, “Mehmet Kaplan’a göre, “[o]nun için, şehre gelmiş, okumuş, fakat doğduğu memleketin havasını kaybetmeyen yeni ve güzel bir şiire ulaşmış bir şair demek hiç de yanlış olmaz. Şiirlerinin çoğunda Anadolu toprağından gelen bir ses, bir koku, bir renk ve bir ruh vardır.” Külebi, ilerleyen zamanlarda hayatının büyük bir kısmını şehirlerde geçirmesine karşın şiirlerinde Anadolu köylerini, yurdun ücra köşelerini ve doğal güzelliklerini öne çıkarır. Çoğu şiirinde “Anadolu’dan kalkıp iş ekmek bulmak umuduyla büyük şehirlere giden, (…) gurbet ellerde yad ve yabancı kalmış ‘adamın biri’nin, yani yoksul Anadolu insanının hikayesini/macerasını; umudunu, özlemini, sevdasını dillendirmiştir.”, Yaşar ŞİMŞEK, “Cahit Külebi Şiirlerinde Mekânın Poetikası”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research Cilt: 11 Sayı: 60 Yıl: 2018 s. 188) Bu bakımdan onun vatan bakarken dağlarımız, şehirlerimiz yollarımız ve insanımız gibi hususları ile yurdumuzu dile getirişini mevzu bahis etmek istedim.

Yurdumuz adlı şiirinde Külebi, Türkiye bayrağımız gibi Dalga dalgadır; Türkiye bayrağımız gibi Dalga dalgadır; Sivas kiliminden yolları Gökte yıldız kadar köyleri vardır, diyerek adeta mavi gök yağız yer arasına yerleştirir vatanımızı. Bayraklaşan vatana atıfta bulunur. Sadece bizi mi bu meyanda kendisini de Yurdum şiirinde 1917 senesinde Topraklarında doğmuşum. Anamdan emdiğim süt Çesmenden tarlandan gelmiş. Emmilerim hudutlarında Senin için döğüşürken ölmüşler. Kalelerin burcunda Uçurtma uçurmuşum, Çimmişim derelerinde. Bir andız fidanı gibi büyümüşüm. Topraklarının üstünde, mısralarıyla vatanın ana doluşunu dile getirir, mısralarıyla bu yurdun içinde zikreder. Yine kendisine dair halet-i ruhiyeyi aynı şiir içinde Kederlendiğim günler olmuş Naçar dolaşmışım sokaklarında, Sevinçli günlerim olmuş Başım havalarda gezmişim. Bağrımı açıp ılgın ılgın Esen serin rüzgârlarına, İlk defa kıyılarından Denizi seyretmişim. Issız çorak ovalarında Günlerce yolculuk etmişim, ifadeleriyle duyuşumuza sunar. Bir vatansever olarak Ağladığım senin içindir Güldüğüm senin için Öpüp başıma koyduğum Ekmek gibisin, sözleriyle yurdum insanın vatan sevgisini pek yürekten, sade ama derin ve uğruna ağlayıp-güldüğümüz vatanımızı ekmek yerinde koyarak nasıl bir kutlu ve bereketli yerde gördüğünü de ortaya koyar. Bunları dile getirdikten sonra başka bir şiirinde Bizim Dağlar derken Kaz dağından beyaz bulutlar uçar Keşiş dağında Kerem'in yolu geçer Çamlıbel'de Köroğlu kalmaz naçar Kop dağında öküzlerin çektiği, mısralarında vatanın dağlarını anlatır.

Tokat'a Doğru şiirinde memleketine götürür bizi. Çamlıbel'den Tokat'a doğru Tozlu yolların aktığı ırmak! Ben seni çoktan unuttum; Sen de unuttun mu, dön geri bak mısralarında vatanın dağları yanında nehirlerine de selam eder. Burada devam eder Sivas Yollarında şiirinde vatanın yollarına düşer Külebi: Sivas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider Tekerleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler? Ağır ağır kağnılar gider Sivas yollarında geceleri. Külebi Anadolu’yu bize bir mekân ve bir vatan evladı gibi anlatır. Konuşur vatanın dağları, nehirleri ve yollarıyla. Bizi bize anlatır şair. Sivas kilimden yollarda ekmek gibisin dediği vatandan bize ve vatana konuşur.

Ankara’ya yolu varır Külebi’nin. Cebeci Köprüsü şiirinde insanlara ve hayata bakar: Cebeci köprüsünün üstü Karınca yuvasına benziyor, Hamallar, körler, topallar, Oturmuş nasibini bekliyor. Cebeci köprüsü yüksek Altından tren geçiyor, Ya benim aklımdan geçenler? Kimse bilmiyor. Neler geçerdi aklından kim bilir? Kendi içini tren yolları gibi düşleyip ictimai kalabalık içerisinden kendisiyle söyleşir. Hayatın hay huyu içerisinden Cebeci Köprüsünden kendisine bakar. Buradan İstanbul’a gider ama büyük şehir onun aklında bir karınca yuvası ve artık içindeki şarkının bittiği yerdir. Anadolu onun hürriyeti iken büyük şehir aldatıldığı mekândır: Bu hissiyat İstanbul şiirinde dile gelir: Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Kamyonlar kavun taşır ve ben Boyuna onu düşünürdüm, Niksar'da evimizdeyken Küçük bir serçe kadar hürdüm. … Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Anladım bu şehir başkadır Herkes beni aldattı gitti, Yine kamyonlar kavun taşır Fakat içimde şarkı bitti. Modern zamanda kaç şehir görünümlü beton hapishane içimizdeki şarkıları bitirdi?

Küçük bir serçe gibi hür olduğumuz vatanda bizi kendine yabancılaştıran ne ola ki? Ekmek kadar kutsal uğruna ağlayıp-güldüğümüz, uğruna dövüşürken öldüğümüz; anamız, vatanımızda Sivas kağnılarından İstanbul kamyonlarına kadar bizi taşıyan ve içimizde akan hayat vatan üzerinden Cahit Külebi şiirinde bizimle konuşur. Külebi vatana aşık ama vatandaşın halinden bizardır. İçimizdeki şarkıyı bitiren ne ya da kimdir? Külebi’nin sevdası sevdamız hüznü de o yad yabancı adamın hüznü değil midir? Dağları, yolları ve kuşları ile bizim olan yurtta kendiliğimizi düşünmek için Külebi’nin naif mısraları hoş bir soluk olarak duruyor.

 

Vesselam