VF kat sol
VF kat sağ

24 Ekim 2017

Cami tasarlamak ve inşa etmek (3)

İlçe belediyeleri, ilgili bürokrasi ya da siyasiler

Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde yapılan düzenlemeler sonucunda kamu kuruluşlarının ve belediyelerin yaptığı üst ölçekli imar planlarında cami alanları “dini tesis alanı” ya da “ibadet yeri” olarak geçmektedir.

Aynı şekilde toplu kullanım olan çarşı ve AVM'lerde mescid olarak kullanılan yerlere de “ibadet yeri”, “dua odası”, “prayer room” ve benzeri ifadeler yazılmaktadır.

Bu durumu masum bir şekilde dinlere eşit mesafede yaklaşmak mantığıyla izah etmek çok zor ve hatta yanlış bir tutumdur.

Halkının % 99 unun Müslüman olduğunu var saydığımız bir ülkede bırakın İslam dinine pozitif ayrımcılık yapmayı tam tersine zul bir durumdur bu yapılan.

Yoksa lazım olan yerde yeni yapım ve varlığını koruyan diğer dinlere ait eski yapılarda restorasyon çalışmaları ve dini ibadetler pek tabii yapılmaktadır.

Bununla birlikte imar planları yapılırken, yeni yerleşim bölgeleri tasarlandığında vaziyet planı düşünülürken ya cami yeri unutulur ya da artık, çarpık, bol eğimli, kıblesi uymayan bir parsel cami yeri olarak ayrılır.

Ya da cami yeri ayrılırken olması gereken ehemmiyet gösterilmez ve o yerleşim yerinde ortaya çıkacak caminin büyüklüğü, üslubu, fonksiyonları o yere ait bir bütünlük ve güzellik içinde değerlendirilmez. En iyi yerlere satılacak binalar yerleştirilir.

Hatta ilgili belediye siyasi görüşü itibarıyla biraz dine soğuk bir ekolden geliyorsa beldelerinde yapılacak her türlü cami uygulamasını bir şekilde engellemek için ellerinden geleni yaparlar.

Bununla birlikte ortalama dindar olduğunu var saydığımız bürokratik yapılarda ise daha başka sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Cami inşaatına yardım edeceğiz diye yapılan tavırlar bir caminin teknik, estetik, kurallara uygun şekilde ehil ellerden çıkmasına engel olmaktadır.

Cami projesinin ehil olan ya da olmayan mimarlara bir zorunluluk içerisinde hayrına çizdirilmesi için baskı yapılması ve resmi usullerin dışında davranılması ciddi bir sorundur.

Maliyeti karşılamak adına hafriyatların belediyeler tarafından yaptırılması projeye uygunluk, teknik doğruluk ve benzeri konularda sorun çıkarmaktadır.

Hayırseverlerin bir yüklenici ve teknik adam bilgisi ve koordinasyonu dışında plansız bir şekilde muhtelif malzeme veya işçilik yardımına yönlendirilmesi başka sorunları doğurmaktadır.

Mesela falanca cami için filanca beton santralinden gönderilen betonun ya da inşaat demirinin standartlara uygunluğu denetlenememektedir.

Gıdalardaki sürekli soğuk zinciri nasıl önemliyse inşaat işlerinde de fenne ve tekniğe uygunluk ve sorumluluktaki süreklilik de aynı şekilde önemlidir ancak hayır mantığı yüzünden bu süreklilik sağlanamamaktadır. Çünkü belediyeler söz konusu inşaat cami olduğunda gerekli denetimi yapmamaktadır.

Yapı denetim firmaları veya inşaatın teknik uygulama sorumluluğunu alan mimar ve mühendisler de belediyeler gibi üzerlerine düşen teknik takip ve sorumluluk işini gereği gibi yapmamaktadırlar.

Üst düzey bürokrasi ve siyasetin de cami inşaatlarının finansı için yaptıkları kurgular ya da kullandıkları yöntemler de pek de hayırlı bir durum ortaya çıkarmamaktadır. Kamuyla işi olan vatandaşın ya da firmaların cami inşaatının finansmanına katılım yöntemleri en açık haliyle tartışılmalı ve olması gereken şekle getirilmelidir.

Aynı şekilde özellikle belediye başkanlarının cami inşaatlarını sahiplenmeleri ve bu konudaki politik tavırları sorgulanmalıdır.

Diyanet İşleri, Müftülükler ve hocalar

Son yıllarda Diyanet İşleri teşkilatının söz konusu sorunu çözmek için çalıştaylar düzenlediğini, yönetmelik çalışmaları yaptığını biliyoruz ve olumlu karşılıyoruz.

Bununla birlikte müftülüklerin ve cami hocalarının hâlâ konuya bütüncül bir şekilde yaklaşmadıklarını görüyoruz.

Bir cami konusu gündeme geldiğinde o camiyi en sonunda teslim alacak ve sorumluluğunda kullanacak bir taraf olarak müftülüklerin moderatör konumlarını daha ön plana çıkarmaları ve tekrar tekrar aynı konu üzerinde çalışmaları olduğu ve olacağı için de tecrübelerini daha çok ortaya koymaları gerekmektedir.

Ayrıca her Cuma hutbelerden cami inşaatları için istenen yardım meselesine de bir an önce iyi bir çözüm bulmaları gerekmektedir.   

Cemaatler vakıflar ve temsilcileri

Ülkemizde cemaatler ve vakıflar eğitim, sosyal ve dini faaliyetleri alanında ciddi bir gayret göstermekteler. Bu yüzden cami, yurt, Kuran kursu ve benzeri yapılarla ilgili çok ciddi miktarda iş ve işlem yapmakta ve bu uğurda para harcamaktadırlar. Doğal olarak harcadıkları para da milletten topladıkları yardımlar vasıtası ile olmaktadır.

Ancak bu konuda toplanan para, harcanan emek ve ortaya çıkan ürün arasında çok ciddi bir uçurum vardır. Camilerin ve etrafında bulunan yurt ve kursların genel kalitesi son zamanlarda az da olsa artmakla birlikte kesinlikle olması gereken ve istenilen seviyenin çok altındadır.

Her şeyden önce hayır işlerine para toplama şekli hatalıdır. Hocaların ve vakıf görevlilerinin para toplaması usul açısından yanlıştır. Aynı şekilde işi dini meseleleri öğretmek olan ve inşaatı hiç bilmeyen kişilerin inşaat işleri ile uğraşması birçok problemi oluşturmaktadır.

Cami veya benzeri bir hayır işine girerken hiçbir şekilde planlama yapılmaması çok büyük kul hakları, suizanlar, hatalar ve problemleri ortaya çıkarmaktadır.

Nasıl olsa Allah var bir şekilde başlayan iş biter, yarım kalan cami mi var” cümlesi yanlıştır.

Camilerimiz hep eksik ve yarımdır maalesef.

Bilgi eksik

Niyeti eksik

Arsası eksik

Parası eksik

Projesi eksik

İnşaatı eksik

Kalitesi eksik

İhtiyaç programı eksik

WC'si şadırvanı eksik…

Haftaya devam edelim inşaAllah.

 

https://twitter.com/Mimarserkanakin