02 Haziran 2015

CAN DÜNDAR CASUSLUĞUN NERESİNDE?

Bir ülkede ihanetin adı "hukuksuzluğu deşifre etmek" haline geldiyse koparılacak çok kelle var demektir. Kastım malum; MİT Tırlarına yönelik operasyonu tam sayfa manşet olarak gören Cumhuriyet güzetesi, Can Dündar ve onlara bu bilgileri servis eden örgüt(ler).

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "bu işi öyle bırakmam" açıklaması sonrasında, Can Dündar'ın öne sürdüğü kimi sorular ve düşünceler, ihaneti olağanlaştırmadan başka bir anlam taşımıyor.

Mesela Can Dündar, sayın Cumhurbaşkanı'nın cevaplamasını istediği soruların birinde, "Kime göre ve kimin için gizli kalması gerekiyordu ki bu bilginin? Halk için mi? MİT için mi? IŞİD için mi?" diyor.

IŞİD bölümünü geçelim, zira operasyonun temel amacı bu algıyı oluşturmak zaten. Ama diğer bölümler, bir gazetecinin gazetecilik kimliğini bir kenara bırakarak yöneltebileceği sorular sadece...

Klasik devlete düşman bir bakış açısıyla sözde halk adına ahkam kesen lejyoner mantığı bu.

Halkı devletten MİT'i halktan koparan sakat bir bakışın ürünü soru(lar). Hani utanmasa(lar), istihbarat teşkilatının örtülü operasyonları için plebisit (referendum) talep edecek(ler). Kemal Kılıçdaroğlu'na MİT için şeffaflık tavsiyesi kadar aptalca bir yaklaşım.

Dündar, "Devletin çıkarının bu bilginin deşifre edilmesinden değil, gizlenmesinden geçtiğine kim, neye göre karar veriyor?" sorusunu da yöneltiyor. Tam bir kıl tutulması.

Demokrasinin sadece kendileri gibi seçkinci saydıkları bir zümrenin tanımladığı çerçevede varlığına inanan despotik bir yönelim. O bilginin gizlenmesinin devletin çıkarlarına olduğuna devleti yönetenler değil biz; yani cumhuriyetin seçkinci zümresi karar verir meydan okumasının başka bir hali bu ifadeler.

Can Dündar'ın, Türkiye'yi uluslararası toplum nezdinde terör örgütlerine silah sevkiyatı yapan ve hatta savaş suçu işleyen bir devlet statüsüne sokma amaçlı bu operasyondaki rol modelliğini artık tartışmaya bile gerek yok.

Dündar'ın, yaşanan sistematik değişim ve tasfiyenin ardından başına geçtiği Cumhuriyet Gazetesi üzerinden, MİT Tırlarına yönelik operasyona imza atan ve halen Casusluk suçlamasıyla tutuklu bulunan askerinden savcısına o kadroların yaptığı işin medya ayağında bir rol üslendiği de mutlak.

Hatırlarsanız daha once bu sütunlarda, operasyona imza atan Adana İl Jandarma Alay Komutanı'nın avukatının adliye kapısında Türkiye'nin Lahey'de yargılanacağı restini aktarmıştım. Şimdi benzer ifadeleri Can Dündar da kullanıyor ki ayrıca daha once Aydınlık Gazetesi'nde yayınlanan haberi bugün şaşaalı bir şekilde tekrar gündeme getirmesinin temel nedenlerinden biri de Lahey yolunu açmak.

Ama Can Dündar'ın üslendiği misyonlardan birini de onun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelttiği şu sorudan çıkarmamız mümkün...

Dündar, "Bütün bu skandal, sevkıyat sırasında yakalanmalar, askerler arama yapınca mensuplarının kimliğini gizlemeye çalışmalar, TIR'ın önüne direksiyon kırmalar, durdurmayı beceremeyince valiyi devreye sokmalar, dünyaya rezil olmalar, MİT'in büyük beceriksizliğinin de kanıtı değil mi aynı zamanda? Devletin istihbarat teşkilatı, bu kadrolara mı emanet?" diyor.

Bu ifadeden zannedersiniz ki CIA ya da MOSSAD kimliği taşıyan ajanlar deşifre etmiş o tırları. Bildiğin TSK üniforması taşıyan askerler, Türk yargısında görevli savcı ve hakimlerle Türk medyasına mensup görünen medya deşifre ediyor be adam!

Lakin Can Dündar'ın maksadı bu örtülü operasyonun deşifresinde rol alan casusluk şüphelilerini koruyup kollamanın yanında, Fetullahçı örğgütün uzun zamandır tasfiye etmeye çalıştığı MİT'deki yeni anlayışı da tartışmaya açmak.

Ankara Cumhuriyet Savcılığı Fetullahçı Terör Örgütü iddianamesinde ne demişti?

Örgüt üyeleri, kendilerinden sonra gelen ya da hedef alıp ele geçiremedikleri kadroların faaliyetlerini engelleyip iş yapamaz hale getirmek ve meşruiyetini tartışmaya açmak maksatlı eylemler sergilemiştir diyordu.

Asıl soru cevaplaması gereken Can Dündar acaba Savcılığın bu eylem tanımlamasının neresinde? Ve o Can Dündar'ı bu eylem(ler) içerisinde yer almaya iten hangi saikler?

Kaset? Montaj? Şantaj? Hangisi?..