Çarşının dili mi, âriflerin dili mi?
Her taifenin bir dili var. Ham
ervahın dili, çarşının dili, âriflerin dili. Hazret-i insanın dili âriflerin,
evliyanın ve mürşid-i kâmillerin dil kapısında neşv ü nema bulur.
Dil vardır, malâyanîdir; içi
boş mânasız konuşmadır. Dil vardır, “şâkirdir”; konuştuğu her kelimede
“Eş-Şekûr olan Allah’a teşekkür eden”, faydalı şeyler konuşan ve
yazandır.
Dil vardır, melektir; “cennete
tohum saçar”, dilin asıl kaynağına bağlılığını unutmaz, dili
mukaddeslerin emrine verir.
Dil vardır, şeytandır; “cehenneme
odun taşır”, gıybet, yalan ve iftira ile başkalarına zararı verir.
Modernlerin dili seküler, yâni lâdinîdir; gittikçe kökünden uzaklaşır ve
ruhsuzlaşır. Sonunda tâgutî bir dile dönüşür.
DİL HAZRET-İ İNSANDIR, HAZRET-İ İNSAN DİLDİR
Dil, hazret-i insandır; hazret-i
insan dildir. Şeriata bağlılığından emin olan için dil, din; din, dil demektir.
Öyleyse evvelâ hazret-i insanın kim olduğunu bilmek lâzım: Tohum iken buğday
olan, buğday iken değirmen taşının altında öğütülüp un olup gönlüne su katılan
ve hamur olan, sonra fırında yanarak ekmek olup hemcinslerine azık olana
hazret-i insan, yâni insan-ı kâmil denir.
Hz. Âdem aleyhisselâm dünyaya
indirilirken verilen ilk emanet dildi. Dilin hazret-i insanın en temel mârifeti
oluşu, ona dil öğretilmesiyle başlar.
“Rahman Kur’ân’ı öğretti, insanı
yarattı, ona beyânı öğretti” âyetiyle insandan maksadın Hz. Âdem, beyândan
maksadın ise “esmâ-ı hüsnâ” olduğunu öğreniyoruz. (Rahman sûresi / 4)
Eşya ve hâdiselerin dimağ ve kalp
de vukû bulan düşüncelerin emanet edilen dille ifade edilmesi hazret-i insana
vazife kılınmıştır. Dili asıl kaynağından koparıp dünyevîleştirenlerin, yâni
dili din dilinden uzaklaştıranların konuşup yazdıkları, emanet edilen dil
değildir.
Dilin hakkını vermek için hazret-i
insan, yâni ehl-i dil olmak gerek. Hazret-i insanın dili, vahiy dilinin
muhatabı Efendimiz Aleyhisselâtüvesselâmın dilinden beslenmedikçe kudsiyetin
boyası ile boyanmış olmaz. Bu ulvî haslet için Hazret-i Peygamber Efendimiz’in
Dil Kapısında durmalı.
TERCİHİM ÂRİFLERİN, YÂNİ HAZRET-İ İNSANIN
DİLİDİR
Başımın ve kalbimin ağrıları
tefekkür, edebiyat ve tasavvuf dilini bilmeyen ham ervahın dilindendir. Ehl-i
irfanın dilini idrak edememiş bir dille karşılaştığımda uzaklaşırım. Gönülden
sâdır olmayan kuru ve yavan, fikirsiz ve mânasız bir dille karşı karşıya
kaldığımda kalbime ağrı girer, azap çekmeye başlarım. Sokakta nâdan bir dil
gördüğümde yolumu değiştiririm. Piyasanın, alışveriş yerlerinin dilini
kullananların semtinden uzak dururum.
Âriflerin diliyle bin yıllık
edebî dilimizi konuşanların yanında başımın ve kalbimin ağrısı gider, gönlüm
inşirah bulur. Âşina dillerin sohbetinde dünyevî sıkıntı ve vesveselerim
kaybolur. Lisan-ı hâl sahiplerinin yanında kalbim Elest Bezmi’nden ve mâveradan
sözler dinlemiş gibi olur. Bu sebeptendir ki kendimi seyrettiğim bir ayna ve
mârifet mertebesinde bir sığınaktır dil. Meftunluğum dilin sûretine, yâni
kabuğuna değil, yaşattığı ve götürdüğü yerdir.
“ÂRİFLERİN DİLİ SUYA BENZER…”
Çarşıda gönlüme şifa verecek kalbi
olan bir dil bulamıyorum. Hz. Mevlânâ’nın ifadesiyle “Kalbi ve sözü bir olmayan
kimsenin yüz dili bile olsa, o yine dilsiz sayılır” dediği taife çarşıyı ve
siyaset meydanını doldurmuş. Ali Hocamın dilinde bulduğum şifa gibi, haddim
değil ama âriflerin dilini dinlediğimde gönlüm âbâd oluyor. Hz. Mevlânâ,
“Âriflerin sözü su misalidir. Yangın yerine dönmüş gönüllere esenlik verir.
Aynı söz, boşboğazların dilindeyken kırık testideki suya benzer. Ne içebileni
olur, ne de el yüz yıkayabileni...” diye boşuna dememiş. (Mesnevî, cilt:1)
Dil hassasiyetimiz kibir değil,
gönlün şifası ve huzuruyla ilgilidir. Hz. Pîr’in sözüyle (Mesnevî, cilt-1)
“Gönül dili bambaşka bir dildir, hiçbir dile benzemez. Ne tükenmez hazinesin ey
dil!” Eşrefoğlu Rumî’nin “Müzekki’n Nüfûs” unda dediği gibi “Dil dudak debreşmeden,
sözden anlayan gelsin!”
* * * * *
İKİ
GÜZEL YAZI
Ali
Yurtgezen hocanın Mostar Dergisi Şubat 2022 sayısında “Kur’ân-ı Kerîm’i Anlamak” başlıklı yazısı ile Semerkand Dergisi
Şubat 2022 sayısındaki “Kaybettiğimiz
Bid’at Hassasiyeti” başlıklı yazısı okuyup şifayap olduğum iki güzel
yazıdır.
(ilbeyali@hotmail.com)