26 Aralık 2017

Casus Suzy’in itirafları ve yuttuğumuz olta

Yahudi ve masonları en iyi tanıyıp ifşa eden kişilerin başında şüphesiz merhum Cevat Rıfat Atilhan gelir.

Galiçya'dan Filistin cephesine kadar çok sayıda cephede savaşmış bir milis generali olan Cevat Rıfat Bey tam 74 kitap neşretmiş velûd bir müellif.

1964'de ilk İslam Devletleri Kongresi'nin başkanlığını da yapan merhum, “Yahudi casusu Suzy Liberman” adlı eserinde Liberman'ın not defterine yazdığı hatıratının bir bölümünü de yayınlar.

Cevat Rıfat Bey insanlığın başının belası olan Yahudiler için “Millet olarak 15. Asırda katliamdan kurtardığımız, sinemizde kendilerine barınma hakkı tanıdığımız bir milletin nasıl bir engerek yılanı olarak zamanı gelince bizi soktuklarını gördüm” diyor eserinde.

Yahudi'yi daha iyi tanımak için casus Suzy'nin notlarından bazı kesitleri iktibas edelim. Ancak evvelinde tüm faturayı engereğe kesmeye de gerek olmadığı kanaatindeyim.

Zira onların kim olduklarını bize Kur'an-ı Kerim haber veriyor. Ayrıca aralarında ahitleştikten sonra Hz Muhammed'e (s.a.v.) nasıl ihanet ettiklerini de bilmek bizim mükellefiyetimiz.

Ötesinde içine girdiği aracı köhneleştiren kurtlar gibi, aralarında dâhil oldukları milletleri nasıl paramparça ettikleri konusunda tarihte ve günümüzde sayısız örnek ortada.

İnsanlığı Yahudiler ve Goyimler diye ayıran bir kavmin, bize merhamet etmesini bekleyen, Sultan Abdülhamid-i Sani öncesi tüm ecdadın da bugünkü neticeden ibret almak babında mes'uliyeti olduğu gerçeğini unutmamak gerek.

1492'de Endülüs yıkıldığında Endülüs'ün baş veziri dâhil pek çok yöneticisinin de Yahudi olduğunu da akıldan çıkarmamak şart.

İngiliz'i kullanıp çöpe atan Yahudi, aynısını şimdi Amerika için yapıyor. Ama bunu görecek basirette bir Amerikalı yönetici pek yok.

Gelelim Suzy'nin notlarından Yahudilerin bize ve insanlığa bakışlarına

11 Ağustos 1911, Suzy yazıyor:

“İyilik ve şefkat biz İsrailoğullarına yapılır. Goyim köpeklerine karşı hiçbir insanlık ve ahlak ile mukayyed değilsiniz. Onların malları, canları, ırzları helaldir. Talmutumuzda büyük haham Yakop diyor ki: Yahudi olmayan bir insan hayvandır!

“Babam dedi ki: Komşun eğer Yahudi değilse ona yapacağın zarar ve ziyanla dinimize büyük hizmet etmiş olursun…”

İşte bunları söyleyen Siyonist, aynı zamanda kızı Suzy'e tecavüz ediyor!

Baba ne yapıyorsun, çıldırdın mı” dediğimde babam bana ‘Sus köpek, goyimlerin delikanlılarına gönül vereceğine, kendi zevkimizi aramızda paylaşalım' dedi” diyor.

Filistin'i işgal edenlerin ahlakî düzeylerini göstermesi bakımından önemli olan bu itiraftan sonra Yahudi'ye boyun eğen ve ona destek olan herkese ibret olması gereken 16 Eylül 1911 tarihli notla devam edelim.

“Evimizde gelen haham bana: Şunu bil ki, Yahudi olmayan her şahıs bizim düşmanımızdır. Onlar insan yerine konulmaz. Onlar birer hayvandır. Onların eti, kemiği, ırzı, namusu, malı, canı bize mubahtır…

Biz onları kendimize köle yapacağız. Malları, mülkleri bizim olacak! İçimizde Yahudi olmayanlara cümlesine karşı sönmez bir kin var. Yahudi olmayan çocuklara fikirlerinizi aşılayınız. Musevilik dışındaki bütün dinlerin sahteliğini telkin edin. İsa'yı gülünç bir şekle sokarak onu alay mevzuu yapınız. Bizden olmayan bütün arkadaşlarınızın ahlaklarını ifsad ediniz, tuzağınıza düşürünüz.

Güzel bir kız olarak zenginlere, devlet adamlarına, politikacılara sokularak onlara kendi fikirlerini telkin edin, üstünlüğümüzü aşılayın. Bunları yapmak için her türlü hile, desise, yalan ve hatta iftirayı dinimiz bize mubah kılıyor.”

Devam ediyor Suzy; “İsa ne büyük adam! Bize şeytanın oğulları demiş. Hiç yalan değil! O kadar ki babamı kudurmuş bir köpek gibi, şehvet şar'ası içinde yatağımın ucunda görmek bile bana artık tabii gelmeye başladı.

Yarabbi! Sen niçin bizi böyle zelil, böyle hakir, böyle vicdansız, böyle canavar ruhlu yarattın! Bizden olmayanların samimiyet, saflık ve asaletine bakıyorum da kendimden iğreniyorum.”

İŞGALE KİM YARDIM ETTİ?

18 Şubat 1912: Şu tepeyi görüyorsunuz. Orası aşılmaz, geçilmez bir kartal yuvası idi. Orası Türk padişahı Abdülhamid'in oturduğu yerdi. Onu kavmimiz Yahudiler tahtından indirdi, intikamımızı aldı.

17 Kânunuevvel 1911: Babam diyor ki: Kudüs'ün sahibi olan Türk devletinin başında artık o müstebit Abdülhamid yok! Kardeşlerimiz bu padişahı devirdi. Yakın gelecekte Rus Çarı'nı da devireceğiz, hanedanını yok edeceğiz. Goyimlerden öcümüzü alacağız.

Adanmış topraklara gelirken Rothschild yol paramızı ve oradaki iâşe ve evlerimizin parasını ödüyormuş.

Filistin'e geldiğimizde bizi Rothschild'imizin vekili Vavzman karşıladı. Almanca olarak: Artık kendi evinizdesiniz. Size her türlü yardım yapılacak.

Türk sultanı kızıl padişahın soydaşlarımızı bu topraklara ayak basmaktan men eden fermanını biz şimdi paçavraya gibi yırtıp atmadık mı?

1 Kânunusâni 1912: Yine babam diyor ki: Kudüs'te hâlâ Türklerin bayrağı dalgalanıyor. Türkiye'de tek bir Yahudi'nin burnunun kanadığı, şimdiye kadar bir kimsenin hayatıyla oynandığı işitilmemiş. Üstelik Türkler son derece müsamahakâr ve iyi insanlar olduğunu söylüyorlar!”

O halde niçin barbar diyoruz onlara? Babam sizin aklınız ermez bunlara diye cevap veriyor bu sorumuza…

Babam Varşova'da ve Karaköy'de alıştığı rahat işe zaman zaman hasret çekiyor. Orada budala goyları (Yahudi olmayanları) aldatarak, onların kıymetli eşyalarını yok pahasına alıp hakiki değerine satmak kolay ve tatlı geliyordu.

Vavzman devamla diyordu ki: “Yakında bütün milletlerin birbirini boğazlarına sarıldıkları günler göreceksiniz. Muhammed'in dinini yıkacak, ümmetini mahvedecek ve barbar Türklerle, bedevi Arapları bu ülkelerden kovacağız.

Şu köpek gayri Yahudileri, beş on para karşılığında eşek gibi çalıştırmanın zevkini bir bilseniz…

BİZ YAHUDİ'NİNKİNİ ZEVKLE YERKEN…

Suzy diyor ki, “Yediklerimize pis goyimlerin eli değmemiş.”

Bugün Müslümanların haline bir bakın, bu şuurdan bir eser var mı?

Biz Yahudi yapsın, ucuz olsun, ambalajlı olsun yiyelim istiyoruz. Oysa Yahudi bize yedirdiğini kendi yemiyor.

Çaresizlik ve imkânsızlık masalı içinde beden, akıl, ruh ve dahi imanımızı teslime çoktan razı olmuşuz. Yahudi'yi başarılı, bizi de başarısız kılan şey bu değil mi?

Kimseye onun ahlaksızlığı ile ahlaklanın demiyoruz. Dediğimiz şey, “onun sapkın inancına uyduğu samimiyetle biz sahih dinimize neden uymuyoruz” diye sormaktan ibaret!

Teslimiyet mide ile başlar. Mideden esir olan her alanda Yahudi'nin tahakkümü altına girer.

Casus Suzy'nin zaman zaman da istintakını gördüğümüz metindekilerin çoğunu elbette biliyorsunuz. Ama bilmediğimiz şey, Yahudi'nin birbirine kenetlenerek insanlığa karşı verdiği ahlaksız mücadele. Bu kitapta bunun küçük ama etkileyici bir kesitini göreceksiniz. Ama bunlar manşetimizdeki haberle çelişmiyor.