11 Eylül 2019

Çevre Kirliliği ve Ruh Sağlığı

Çevre kirliliğinden dolayı yaşanan doğal afetlere sık sık maruz kalıyoruz. Aşırı yağmur, dolu, hortum, tayfun vb. olaylardan dolayı ciddi mal ve can kayıpları yaşanıyor. Şehirlerdeki hava kirliliği de hissedilir oranda artmaya devam ediyor. Buna paralel olarak kalp hastalıkları, kanser ve solunum rahatsızları başta olmak üzere, çeşitli hastalıklar sağlığımızı tehdit ediyor.

 

Ancak son zamanlarda yapılan bir araştırma gösteriyor ki, sadece fiziksel hastalıklar değil, psikolojik rahatsızlıklar da hava kirliliğine bağlı olarak yaygınlaşıyor. Yapılan son araştırmaya göre, hava kirliliğinin olduğu şehirlerde yaşayan insanlar arasında halüsinasyon ve panik atak gibi hastalıklar çoğalıyor. Londra King's College genetik profesörü Dr. Tim Spector tarafından yürütülen çalışma Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verileri ile de destekleniyor.

 

İç ve dış ortamlardan kaynaklanan hava kirliliğinin, erken doğum, kalp hastalığı, kanser ve algı seviyesinde düşüş gibi birçok hastalığa yol açtığı biliniyordu.

 

Havayı kirletici partiküller evinize klima üniteleri veya açık pencerelerden girebiliyor. Pencerelerin açılması suretiyle evlerin havalandırılması, iç mekan kirliliğinin azaltılmasında önemli bir araçtır. Ancak bu işlem, dış mekân kirliliğinin en düşük seviyede olduğu günlerde yapılmalıdır.

 

1999 ile 2008 arasından takip edilen çocuklardan elde edilen veriler sonucunda,

hava kirliliğine maruz kalmanın, psikolojik rahatsızlıklar yaşama riskinin artmasıyla ilişkili olduğu görüldü.

 

Çocuklar 5, 7, 10 ve 12 yaşlarındayken kapsamlı ev ziyaretleri yapıldı. Çocuklar 18 yaşına geldiklerinde bunların yüzde 93'ü takip altındaydı.

 

Ekip veriler üzerinde ek analizler yaptı ve çalışmadaki ergenlerin yüzde 71'inin 12 ile 18 yaş aynı konutlarda yaşadıklarını gözlemledi.

 

18 yaşına gelen denekler ile iki farklı araştırmacı grubu tarafından ayrı ayrı ve özel olarak görüşme yapıldı. Bunların yaklaşık yüzde 33'ünün 12 ila 18 yaşları arasında bir psikolojik rahatsızlık geçirdikleri ortaya çıktı. Söz konusu çocuklar, kendilerinin sürekli takip edildiklerini veya gaipten sesler duyduklarını ifade ediyorlardı.

 

Araştırmacılar, bir yıl boyunca mahallelerindeki hava kirliliği tahminlerine ait verileri eşleştirerek, en yüksek düzeyde kirletici gaz seviyesine sahip bölgelerde yaşayanların daha yüksek oranda psikoz yaşadıklarını tespit ettiler.

 

Azot oksit seviyesinin yüksek olduğu bölgelerde her 20 kişiden 12'sinin psikolojik rahatsızlık yaşamasına karşılık, kirlilik seviyesinin düşük olduğu bölgelerde bu sayı 7'ye düşüyordu. 

 

Azot oksidin en başta gelen kaynağı ise taşıtlardan salınan egzoz gazlarıdır. Bu gazlar atmosferde doğal gaz çevrimine girerek, nitrik asit oluşumuyla sonuçlanan zincirleme reaksiyonları tamamlarlar. Ve böylece asit yağmurlularına sebep olurlar.

 

Bu araştırmayı gördükten sonra, son zamanlarda yaygınlaşan ruh hastalıklarını ve bunlara bağlı olarak meydana gelen toplumsal olayları da sanırım daha kolay izah edebiliriz.

 

Elbette bu konuda koruyucu önlemler almak da ciddi bir toplumsal görev olarak karşımızda duruyor.