24 Şubat 2021

CHP DÖNEMİ'NDE AYDIN-İKTİDAR İLİŞKİLERİ (5)

(…..) Bir dönemin Ankara’sında M. Kemal Atatürk’e en yakın olmayı başarmışlardan biri de R. Eşref Ünaydın’dı. Afyon mebusu olarak atanan ve muhtelif ülkelerde büyükelçilik görevlerinde bulunan R. Eşref, aynı zamanda Ankara’nın da renkli simalarından. Münevver Ayaşlı’da o günlerin tanıklarından. “Efendim R. Eşref Bey ve M. Kemal Paşa’nın diğer yakınları, M. Kemal Paşa’nın dostluğunu ve sık sık köşke gitmelerini, sofrasında oturmalarını azami derecede istismar ederlerdi. R. Eşref “Mon chef” (benim şefim) sözünü o kadar çok kullanırdı ki... (40)

Ayaşlı’dan Ünaydın ile ilgili bir hatırayı nakledelim: “Ankara’da Çankaya Caddesi üzerinde yeni yapılan Macar Sefareti’nin resm-i küşadı var. (...) Bizim masada bulunan Macar Sefiri Ruşen Eşref Bey’e Fransızca olarak sordu: “Bir zamanlar Büyük Millet Meclisi’nde kürsünün arkasında “Hakimiyet Milletindir” yazılı idi. Şimdi bu yazıyı neden kaldırdınız?”

Çok zeki olmayan R. Eşref Bey bu suale cevap veremedi ve gayet yapmacıklı Fransızca’sıyla bu yükü meclis başkanı Kazım Paşa’ya attı. Kazım Paşa ıkındı, sıkındı, dişlerini karıştırdı ve koyu bir Rumeli şivesiyle “O zamanlar var idi padişahlar, lazım idi o yazı, şimdi padişahlar gitti. Lüzumu kalmadı o levhanın” demez mi?

İş bu kadarla da bitmedi, bu sefer sözü İtalyan Sefiresi aldı, yine R. Eşref Bey’e hitaben: “İstanbul’da köprü üstünde bile o kadar sefalet göze çarpıyor ki... Hükümetiniz buna bir tedbir düşünmüyor mu?” dedi. Ruşen Eşref Bey cevapladı: “Eskiden tekkeler vardı. Bu işsiz güçsüz mahluklar tekkelerde barınırlardı. Şimdi tekkeler kapanınca bunlar sokaklara döküldüler.” dedi. İtalyan sefiresi: “O halde neden tekkeleri kapattınız. Madem bu kadar faydalı sosyal iş görüyorlarmış.” dedi. Ruşen Eşref Bey: “Ama bu hal yalnız İstanbul’dadır.” dedi. Bunun üzerine Çekoslavak Elçisi lafa karıştı: “Hayır, yoksulluk yalnız İstanbul’da değil, bütün Anadolu’da var. Siz memleketi tanımıyorsunuz, çünkü gezmiyorsunuz. Ben her sabah atla Ankara’nın civarında dolaştığım gibi, bütün Anadolu’yu da geziyorum. Maalesef her yerde büyük bir fukaralık göze çarpıyor.” dedi. (41)

Han Duvarları’nın Hisli Şairi

Sömürülen Atatürk kitabının önemli simalarından biri de B. Kemal Çağlar ile birlikte 10. Yıl Marşı’na imza atan F. Nafız Çamlıbel... Gazetecilik ve öğretmenlik yapan Çamlıbel, Han Duvarları gibi çok önemli şiirleri kaleme alan güçlü bir şair olmasına rağmen hiçbir edebi değeri olmayan tanrılaştırma şiirleri yazarak şair kimliğine gölge düşürmüştür.

... Tanrı gibi görünüyor her yerde

Topraklarda, denizlerde, göklerde

Gönül tapar kendisinden geçer de

Hangi yana göz dalarsa: Atatürk

... Tanrı, peygamber diye nedir, kimdir bilmeden

Taptığımız ne varsa hepsi ondan şekaldı.

... Hiçbir ilah olmaz senden güzel

Onu öğmüş öğmüş de yaratmış yaradan. (42)

 

Kadir Mısıroğlu, F. Nafız Çamlıbel ile ilginç tanışmasını hatıratında anlatır: “M. Akif’in kucağında can vermiş olduğu Fuad Şemsi Bey’e gittim. Ben eve gittiğim zaman ahbaplarından biriyle tavla oynuyordu. Bir diğeri de başlarında dikilmiş onları seyrediyordu. “Bırak şu tavlayı da dinle” dedim ve İbrahim Sabri Bey’in, Mehmed Akif hakkında tarizkar bir şiir yazmış olduğunu, bunu kendisine okumak istediğimi söyledim. O, “Şu oyunum bitsin” dediyse de tavlayı seyreden zat müdahale ederek benimle münakaşaya yeltendi.

Lakin güya Akif Bey’i müdafaa edeyim derken öyle çamlar devirdi ki onu kabil-i hitap görmedim ve sustum. “Akif yobaz değildi, o bir sosyalistti.” gibi sözler söylüyordu zira. Bu adama ne denilebilirdi ki. Ben hiçbir mukabelede bulunmadım. O da “Fuad ben gidiyorum” diyerek çekti gitti. O gidince Fuad Şemsi Bey hışımla önündeki tavlayı kapadı ve “Şu oyunum bitene kadar birşeyler söyleyip Faruk’u oyalayamadın” diye bağırdı. Faruk da kim? Deyince “Ayol sen O’nu tanımıyor muydun? O, F. Nafız Çamlıbel di” dedi. Faruk Nafız Bey besili bir danaya benziyordu. O ince şiirlerin bu kalın bedenden nasıl sadır olduğu şaşılacak birşeydir.” (43)

Tüccar Yunus Nazi

Şüphesiz bir dönemin ve yakın tarihimizin renkli simalarından biri de Yunus Nadi Abalıoğlu’ydu. 1878’de doğan ve Rodos’ta eğitim gören Y. Nadi İttihat ve Terakki iktidarında hükümetten paralar alarak muhtelif gazetelerde lehte yazılar yazdı. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte aynı ismi taşıyan Cumhuriyet Gazetesi’ni çıkardı. (44) Bir dönem M. Kemal tarafından kurdurulan Türkiye Kominist Fırkası’nın kurucuları arasında yer alan Y. Nadi, (45) sonraki yıllarda izlediği Nazi yanlısı politikalardan dolayı Yunus Nazi ünvanıyla anıldı. Bu dönemde gazetesinde General Erkilet’in Alman ordularının başarı ve zaferlerini hergün anlattığı (46) Y. Nadi’nin Almanya’dan mali yardım aldığı daha sonra ortaya çıktı. Y. Nadi’nin bu kaygan karakteri İngiliz belgelerine de yansıdı: “Yunus Nadi, kısa ve şişman biridir. Herhangi bir kanada kaymaya hazır, aşırı alkol alan; genel davranışlarında Türkler’in bile nefret ettiği ahlaki değerleri olmayan biridir.” (47)   

(Talihin bir garip cilvesi; CHP’li Yunus Nadi’nin oğlu Nadir Nadi, 1950 yılında ezeli rakipleri DP’den Muğla adayı olur. (48) İleriki yıllarda “Ben Atatürkçü değilim” isimli meşhur eserini yazar.)

Yunus Nadi’nin, M. Kemal ile ilgili çok sayıda hatırası var. Ama en sık anlattığı hatırası hep şu oldu: “Sakarya Muharebesi’nden sonra idi. Erkanı harb zabiti cepheden alınan malumatı Başkumandan M. Kemal’e okuyordu. Malumat meyanında cephe kumandanlarından biri Seyit Gazi’nin bilmem ne kadar şimalinde bir düşman fırkası görüldüğünden bahsediyordu. Paşa kaşlarını çatarak: “Hayır, orada düşman fırkası yoktur ve olamaz. Yazınız iyi baksınlar” dedi. Erkanı harp zabiti gittikten sonra orada iki saat daha kaldım. Biz öğle yemeği yerken zabit tekrar geldi: “Haber aldım. Filhakika orada düşman fırkası yokmuş efendim” dedi. Cephedeki kumandan gözle görülen bir düşman fırkasından bahsederken Gazi Paşa altıyüz kilometre uzaktan orada düşman fırkası olmadığını görüyor ve ihtar ediyordu. (49)

Atatürk’ün Yunus Nadi’yle ilgili duygu ve tesbitleri ise farklıdır. Uzun dönem Halk Fırkası mebusluğu yapmış İbrahim Arvas hatıratında Atatürk’ün bu tesbitlerini şu cümlelerle ifade ediyor: Yunus Nadi Bey’in ortak olduğu bir şirketin Müdafa-ı Milliye’ye çürük eyer takımları ile koşun takımları sattığı ve bunların işe yaramadığı mecliste mevzubahis oldu. Ve Yunus Nadi Bey’in mahkumiyeti ve tazminatla mükellef tutulması için kuvvetli bir cereyan belirdi. Numaileyh birçok eşikleri öpmekle ve bin bela ile ancak yakasını kurtarabildi. Bunun üzerine reisicumhur kendisini çağırdı. “Yunus Nadi sen benim şerefimle oynuyorsun. Hangi Yahudi şirketini tetkik edersek kulakların şirketin arkasında görünüyor. Sen Cumhuriyet’i çıkaracak bir şahsiyet değilsin. Yarından itibaren gazeteyi çıkarmayacaksın.” dedi. Ertesi gün Cumhuriyet Gazetesi kapandı. Beş-altı ay kapalı kalan Cumhuriyet Gazetesi’ni açmak için Yunus Nadi Bey binbir eşik öptü. (50)

(Devam edecek)