04 Temmuz 2015

CHP ÜMMETİN UMUDU OLABİLİR Mİ?

Yeniden seçim yapılacak da olsa, ülke yönetiminin seçime kadar içerden ya da dışardan destekli bir koalisyona teslim edileceği muhakkak.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, "Bütün alternatifler tükenirse MHP bu ülkeyi namerde muhtaç etmez" sözleri zannedersem bu gerçeğe bir işaretti.

Bahçeli, koalisyon kanallarının tıkanması durumunda ülkeyi seçime götürecek hükümet modelinin, parlamentoda temsil edilen partilerin sandalye dağılımına göre seçim kabinesine üye vermesiyle oluşacağı ihtimaline vurgu yapıyordu aslında.

Kanun gereği, hükümetin kurul(a)maması durumunda, Cumhurbaşkanı meclisi feshederek, her partinin temsili oranında sunacağı isimlerden bir seçim hükümeti kuracak. Bu da demek oluyor ki; seçim hükümetine HDP de MHP ile eşit oranda üye verecek. Doğal olarak HDP'nin MHP ile aynı hükümette yer alması demek bu.

Bahçeli'nin "namerde muhtaç etmeyiz" vurgusunun adresi muhtemeldir ki bu olasılıktı.

Ben başından beri koalisyon olasılıklarına genel konseptin dışında bakmayı yeğliyorum. En azından AK Parti açısından böyle olması gerektiğine inananlardanım. Eminim AK Parti yönetimi ve milletvekillerinin ezici çoğunluğu da aynı perspektiften bakıyor olaya. Ki buna konuştuğum birçok milletvekili ve MYK ve MKYK üyesinden de tanık oldum.

Peki nedir bu perspektif, belki de yeniden seçimi zorunlu kılacak bir duruşu gerektiren temel mantık ne?

Tabii ki AK Parti'yi var eden temel misyon.

AK Parti'yi güçlü kılan ve geniş bir toplum teveccühüne mazhar kılan şey, Kemalist dayatmalar sonucu, Ortadoğu'ya da Batı'ya da uzak kalan, kafası karışık ve bunlardan dolayı da tanımsız ve kimliksiz bir ülke haline gelen Türkiye'yi küllerinden doğan bir dinamizme taşıma kararlılığı.

Hiç şüphesiz, Kemalist felsefenin dayattığı yaşam biçimine biat etmeyen kesimleri farklı sıfatlar yükleyerek ötekileştirmesi ve yok sayması, ciddi bir sessiz çoğunluk türetti.

Bilhassa muhafazakar/milliyetçi kesim, Kemalist felsefenin bir sonucu olarak geçmişine ve kimliğine vurulan ölümcül darbelerin rövanşı için, bu vesayetle mücadeleyi temel hedef olarak benimseyen AK Parti'ye güç verdi.

Cumhuriyeti kuran iradenin, ülkenin ve toplumun İslami geçmişini reddedip, diniyle, kültürüyle ve kurumlarıyla Müslüman olan Türk toplumunu, modernite ve Batılılaşma adı altında kimliksizleştirmesine yönelik isyanın bir yansımasıydı bu.